bugün

son gunlerde daha bi huzunle yedigim kis meyvesidir.niyeyse.
gramantin tabir edilen cinsinin dışındakilerin lezzetinden şüphe duyulan meyvedir.
Tikimin olduğu meyve birden görünce başlığı midem kalkmistir.
kış mevsimini, yılbaşı gecelerini, bayramları, yalnızlığı, evde kendi kendine kalmış olmayı içinde en güzel barındıran meyvedir.
Gece gece maiami adalarında hissettirir.
portakalın yavrusudur.
gece karanlığında iyi gidendir.
Nikotin eksikliğini dengeler.
soyduğunuzda elinizi yıkamanıza gerek olmayan pek faydalı kış meyvesi.
Yenilişi kolay c vitamini deposu kış meyvesidir. Fiyatı ve tadı iyi olduğundan çok tercih edilir. Şahsımında bir oturuşta 1 kilo yediği olmuştur.
Gecenin 05:56'sında bile keyifle yenebilen sebzedir.
Küçüklüğümden nefret ettiren meyve ismi. ilkokul lakabım.
seveni ile değişik bir ilişkisi vardır bu meyvenin. ayrıca, c vitamini komasına girmiş birisi olarak söylüyorum, girmeyin.
bu sıralar beni mutlu eden tek meyve.
gümüldür'ü gümüldür yapan meyva ya da meyve!
kışı kış yapan meyve yada meyve.
daha Ağustos ayından çıkmadığımız bu dönemde marketlerde yerini alanlar hormonludur. Almayın, yemeyin.
Kışı hatırlatan meyve.

Balkonda yedi-sekiz tane kavun duruyor birkaç gündür, yan yana dizili. Onlara baktıkça mevsimin yaz olduğunu hatırlıyor, sıcağı hissediyor ve seviniyordum. Bugün mutfak masasında mandalinalar gördüm. Kavun ve mandalina. Demek istedikleri “Sonbahar geldi.” olsa gerek. Mevsim yaz değilmiş. Bir yaz daha geçmiş, oysa daha dün başlamış gibiydi.
Mandalinaları görünce bir ürperti hissetim. Belki de üşüme. “ü” ile başlayan bir histi muhakkak, fakat hangisiydi tam olarak ayırt edemedim.
Bir yaz daha geçmiş.
Bu satırları mandalina kokan parmaklarımla yazıyorum, kışı hatırlayan parmaklarla. Ömrümdeki on sekizinci yazı da yaşamışım ve bitmiş, üstelik ben farkında olmadan. Belki de artık bütün yazlarımı tükettim.
Yazlarımın su gibi akıp geçtiğini fark etmem, beni kim olduğumu düşünmeye sevk etti. Düşündüm ben de, en eskiden, en masum olduğum zamanlardan başlayarak. “Şimdiki ben”e ulaşana kadar “ben” kirlendi ve kirlendi. Hatalarım, yanlış tercihlerim, bazı şeylere yenik düşmem hepsi kronolojik bir sırayla, hani bilirsiniz ya,“bir film şeridi gibi” gözlerimin önünden geçti. Bütün gerçekler, yaşanmışlıklar ve yaşanmamışlıklar ve hatalar ve güzellikler ve çirkinlikler… Araya insanlar karıştı, sevdiğim ya da sevmediğim. Araya kokular karıştı çok özlediğim ve az özlediğim; ortamlar karıştı, şeyler karıştı ve yine dönüp dolaşıp mandalinalara vardım.
Bir yaz daha geçmiş.
Uzun zamandır hayalim olan tek şey, buralardan kaçıp gitmek ve herkesten uzak bir hayat yaşamaktı. Bu hayal dört sayfalık bir yazıyla dahi tanımlanabilir, detaylandırılabilir. Fakat ben hep kısa, öz ve sade şeylerin peşinde oldum. Bu yüzdendi geçen gün okuduğum bir kitapta hayalimi karşılayabilecek tek bir kelimeyle karşılaştığımda sevinçten deliye dönmem: uzlet.
Uzlet: toplum yaşayışından kaçıp tek başına yaşama –imiş-. Daha ne derin anlamlar çıkarılabilirdi bu güzel kelimeden. Öyle neşelendim bir anda, çünkü artık Bana en büyük hayalimi sorduklarında uzun uzun anlatmayacaktım, “uzlet” diyecektim neşeyle ve geçecektim. Anlamını bilmiyorlarsa ararlardı, sözlükler ne güne duruyordu!
Geçmişimden sonra bunu da düşündüm. Peki kaçıp gitsem ne olacaktı? Giderken sevdiğim ve sevmediğim, görmek için can attığım ve görmemek için köşe bucak kendisinden kaçtığım, beni seven ya da sevmeyen insanların hepsini arkamda bıraksam da; hatalarımı, geçmişimi ve anılarımı peşimde sürükleyecektim. Ben giderken, onlar yanımda taşıdığım hayalî bir valizin içinde benimle gelecekti. Onlardan kurtulamazdım. Havaalanında x-ray cihazından geçirmeme gerek olacak mıydı bu valizi? Geçirsem, “üzgünüz sevgili Halikarnas pidecisi, fakat böyle bir geçmişle uçağa binmeniz mümkün değil, ağır gelir.” Derler miydi bilmiyorum. Derlerse gidemezdim, uçaksız zor olurdu. Zaten çok sevdiğim uçaktan ve yükseklerden ve gökyüzünden, bulutların hizasından alıkoymasınlardı beni.
Bir gün yaşamakta olduğum şu günler de, bu mandalinalı gün de benim için geçmiş olacak ve ben geçmişime hiç olmazsa bir tutam güzel, temiz, hatasız gün serpiştirmeliyim. Ki tuzu olsun, biberi olsun bu tatsız tuzsuz geçmişin.
Şairler, iyi ki varlar. Şiirin insana kendisini daha az yalnız hissettirdiğinden bahseden bir adam vardı, ne de haklıymış. Edip Cansever’in Phoenix şiirinin son iki mısrasını ödünç alıyorum.
Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
Yeniden doğmak için çıkardığım yangından

Mandalinadan buraya nasıl da bağladım ama, meziyet resmen. Okumayan arkadaşlara teşekkürler.
Efendim.
bahçemizde 40-50 kadar ağacı bulunan kış meyvesi.
Kışın en güzel meyvesi.
Kış aylarının vazgeçilmezidir.
kış aşkımdır kendileri.
Üstüne bal dökülürse süper bir tadı olan meyve .
her yerde ve her koşulda yenmesi en kolay meyvelerden biridir, bıçak gerektirmez, çöpünü atacak yer yoksa, çöp bulana kadar cebinize koyabilirsiniz -bakınız muz aynı kolaylığı sağlamıyor mesela- …
kolonyasının kokusu da müthiştir. turunçgiller ailesinin -sanırım- en küçüğü, en cevvalidir.
portakaldan daha güzeldir. evet.