bugün

Kastamonu'nun merkeze bağlı Kasaba Köyü'ndeki Candaroğlu Mahmut Bey Camii, ahşap mimarinin en güzel örneklerinden. Şehre 15 km. uzaklıktaki bu köy, bilmeyenler ya da özellikle aramayanlar için yeşilin her tonunu bünyesinde barındıran ağaçlarla gizlemiş kendini.
Önceleri sıradan bir Anadolu köy camiini ziyaret ettiğinizi zannediyorsunuz ancak ziyaretçileri caminin içine girince şok oluyorlar. Rengarenk işlemeleriyle ahşap bir cami. Sütunlarından mahfillere, minberden mihraba kadar her yer ahşap...
Cami ile ilgili tarihi kayıtlara gelince, yapımı 1336 yılına, Candaroğulları hükümdarlarından Ali Bey'in oğlu Emin Mahmut Bey (Fatih Sultan Mehmet'in dayısı) zamanına denk geliyor. Duvarları moloz taştan harçla yapılan eserin en can alıcı noktası ahşap işleme ve kalem işi süslemeleri. Anadolu Beylikleri dönemine ait bu eşsiz eser, ahşap işçiliğinin şaheserlerinden sayılıyor. Tavan kapıdan mihraba doğru uzanan bindirme tekniği ile yapılmış.1943 depreminde hasar gören minaresi kesme taştan yeniden yapılmış. Caminin avlusunda ise Candaroğlu Mahmut Bey'in annesi ve bazı akrabalarının mezarları var. Bahçedeki hazirede yer alan Mahmut Bey'in türbesi ise yıkılmış. Buradaki lahitler, 1940'lı yıllarda Kastamonu Etnografya Müzesi'ne taşınmış.
Caminin meşhur tarihi kapısı şu anda Kastamonu Liva Paşa Konağı'nda sergileniyor. Ancak kapının da oldukça ilginç bir hikayesi var. Çünkü paha biçilemeyen kapı daha önce çalınmış ve tüm emniyet teşkilatı ile Interpol kapının peşine düşmüş. Uzun uğraşlardan sonra kapı bulunmuş ve Liva Paşa Konağı'nda özel bir mekanda sergiye konmuş. Orijinal kapının yerinde ise şimdi imitasyon bir kapı var. Ancak o bile gerçeğine paha biçilememesine açıklık getirmeye yetiyor.
*