bugün

emile ajar takma adıyla, romain gary tarafından kaleme alınmı$; küçük bir çocuğun hayatın paramparçalığına kar$ı olan direni$inin, edebi ama ağdasız ve son derece duru bir $ekilde onca yoksulluk varken adıyla okuyucuya sunulduğu, okuru kitapların üç - dört boyutlu dü$ünülebilirliğinin efsunlu kollarına salan ve bittikten sonra, " ben kötü oldum yaa " etkisi altındaki okuru golden shot'a te$vik eden bir requiem.

küçüklükten gelen ve ki$iyi hayatının ileriki dönemlerinde de esir alan, akıl - kalp dilemmasını daha da katmerlendiren sıcak bir serzeni$ gibidir.

" ve bütün ihtiyarlar, en çok gençliklerini hatırlarlar.. " ( çev. vivet kanetti )
okuduğum en güzel kitaplardandır, vivet kanetti'nin müthiş çevirisi daha bi hayran bırakır.

"neden emin miyim madam rosa? hiçbir şeyden emin değilim, emin olmak için gelmedik dünyaya. çakmağıyla sigaramı yeniden yaktı, orospu çocuğu olmanın birtakım şeylerden daha avantajlı olduğunu söyledi. bari o zaman istediğin babayı seçebilirsin kendine, bu konuda hiçbir zorunluluğun olmaz."
bittiğinde, insanı mutsuzluktan öldürecek kadar etkileyebilen bir roman olmakla birlikte roman gary'nin takma isim kullanarak eleştirmenlere sağ gösterip sol vurduğu romandır. intihar mektubunda bu durumu açıklayana kadar kendine yakın olanlar dışında bu durumdan kimsenin haberi yoktur.
emil ajar'ın romain gary'den daha iyi olduğunu gözler önüne seren eseridir. *
onca yoksulluk varken adıyla türkçeye çevirilmiş bir romain gary şaheseridir. okurken kimi zaman gözyaşlarınıza engel olamadığınızı hissedersiniz. aynı zamanda daha sonradan filme de uyarlanmıştır. (bkz: Madame Rosa)
Sevdiğimiz bir abimizin tavsiyesi üzerine okuduğumuz kitap.Bu abimiz iyi bir abidir.

--spoiler--
Yaşam dediğin sürekli bir paniktir.
Bence,en iyi uyuyanlar dürüst olmayanlardır.Çünkü hiçbir şeyi takmazlar,oysa dürüst insanlar gözlerini kırpamazlar,her şeyi dert edinirler.Yoksa dürüst olmazlardı.
insanların hüznü her zaman,en çok gözlerinin içindedir.
insanların kendi söylediklerine inanmaya başardıklarını sık sık fark ettim,yaşamak için gereksinirler buna.
insanlar yaşama her şeyden daha çok önem verirler.Dünyadaki bütün öbür güzel şeyleri düşündüğümüzde,bu bayağı garip bile gelebilir.
Ne kadar az şey bilseniz o kadar iyidir.
Bir insanın en önemli parçaları kalple kafadır,en pahalıya patlayanlar da onlardır.Kalp durursa artık işinizi eskisi gibi yürütemezsiniz,kafa her şeyden kopup doğru dürüst işlememeye başlarsa da kişi niteliklerini yitirir,artık yaşamdan hiçbir yarar göremez.Sanıyorum yaşamaya çok gençken girişmek gerekir,çünkü sonradan bütün değerinizi yitiriyorsunuz,kimse de size bağışta bulunacak değildir.
Öylesine mutluydum ki ölmek istiyordum,çünkü mutluluğu,yanıbaşınızdayken yakalamak gerekir.
Umut,Madam Rosa ya da Mösyö Hamil gibi yaşlılarda bile en baskın gelen şeydir her zaman.Çılgınca bir dalga.Ama sonra bir şey demedi,gönlümü aldı,tatlı tatlı güldü,sonra da göğüs geçirip gitti.N'olacak,orospunun teki.
insanlık bir virgül değildir,çünkü MadaM Rosa Yahudi gözleriyle bana baktığı zaman bir virgül değildi,kutsal kitabın tümüydü belki,ben de artık bu kitabı görmek istemiyordum.Madam Rosa için iki kez camiye gittim,hiçbir şey fark etmedi;Yahudiler için geçerli değildi çünkü.
Biliyorum,Madam Rosa,karı işidir bu.Bir erkek kendini saydırmasını bilmeli.
Yahudi olmadan ezilmiş biriyim ben.Tekelinizde olan bir şey değil bu.Yahudi tekeli bitti artık,Madam.Yahudilerin dışındakilerin de ezilmeye hakkı var.
Burnu benimkinden çok daha uzundu,ama burunlar yaşadıkça uzarlar hep.
Bence çok çirkin biriyle yaşadığınızda,sonunda onu çok çirkin olduğu için de seversiniz.Madam Rosa'nın çok daha az çirkin olduğunu fark ediyorum,ama onu bir kadın olarak düşünmemek gerekirdi;çünkü o zaman tabii hiçbir şansı olamazdı.
Kızın beni beklediğini söylesem bana inanmazsınız,biliyorum,beklenen heriflerden değilim ben.
Koştum,öptüm onu.Güzel kokmuyordu,çünkü sıçmış ve işemişti altına.Onu daha da çok öptüm,kendisinden tiksindiğimi sanmasını istemiyordum çünkü.
Korkuyorum...Biliyorum,Madam Rosa,ama yaşıyorsunuz demektir bu.
Şimdi düşünüyorum da,çok güzel buluyorum onu.Birini nasıl düşündüğünüze bağlıdır bu.
Bence her şeyi aynı bakışla yargılayamayız,örneğin herkes gibi olmayan su aygırlarıyla kaplumbağları.
Neden en güzel giysilerini giymek istediğini anlamıyordum,ama kadınlık tartışılacak şey değildir.
Madam Rosa'nın artık soluk almadığını görüyordum,ama umurumda değildi,soluk almadığında da seviyordum onu.
Madam Rosa'yı tek başına bırakmaktan korkuyordum,uyanıp da her yanı karanlık görürse öldüğünü sanabilirdi.
sevmek gerek.
--spoiler--
20.yüzyılın en iyi romanıdır.