bugün

kürk mantolu madonna isimli romana güzel bir gönderme. odtülü öğrencilerin kurduğu bir organizasyon ve e-medya şirketi. facebook grupları bir hayli kalabalık. :

--spoiler--
http://www.facebook.com/group.php?gid=65292260129
--spoiler--

--spoiler--
http://www.kurkmantolumaradona.com/
--spoiler--

şöyle buyurmuşlar:

Tadı damağımızda kalmış bir şarkının girişi uğulduyor kulaklarımızda:
"Ner'de kalmıştık?"

2001 yılından itibaren ODTÜ'ye adım atmış, ODTÜ öğrenci topluluklarının yarattığı kültürden yetişmiş ve 2004 yılında bir araya gelmiş dört ODTÜ öğrencisi, olaylardan, insanlardan, kavramlardan ve bazen anlamlı bazen de anlamsız görünen türlü "şey"den ilham alarak yeni bir "şey"ler yapmaya başladı; zamanla gelişen bu etkileşim büyüdü ve -on binlerce insanın katkısıyla- başkentten tüm Türkiye'nin damarlarına nüfuz eden etkili bir oluşum haline geldi... Kimi zaman gazetelerin manşetlerinde, kimi zaman e-posta kutunuzda, kimi zaman kampüs çimlerinde, kimi zaman bir fanzin yaprağında, kimi zaman bir festival sahnesinde, bazen de ücra sokak duvarlarında karşınıza çıkan bu oluşum; 2009 bahar aylarından itibaren çok daha "sıkı", "samimi" ve "enerjik" dalgalar yaymaya başlıyor. Auralarınızı açık tutun!

2004 yılından bu yana, başta ODTÜ olmak üzere Ankara, istanbul, izmir ve Eskişehir'de söyleşi, atölye çalışmaları ve panel gibi topluluk etkinlikleriyle ve konsept partiler, stadyum konserleri ve açıkhava festivalleri gibi müzikal etkinliklerle ve üniversite öğrencilerinin fikirsel-kültürel-siyasal-sanatsal birikimlerini paylaşabildikleri niş tabanlı sosyal ağlar, e-dergiler ve e-gazeteler gibi e-medya araçlarıyla onbinlerce kişiyle iletişim ve etkileşim halinde deneyim kazanan ve pervasızca boy verip büyüyen bu ekibin çimadamları olarak, "sil baştan" bir hamleyle 2009 baharından itibaren karşınıza on kaplan gücündeki sosyal aparatlar ile çıkıyoruz. Bugüne kadar aldığımız tüm ödülleri, yediğimiz tüm küfürleri, işittiğimiz tüm alkışları, bünyemize işlemiş tüm alışkanlıkları buruşturup çöpe atıyoruz. Tüm mal varlığımızı, üzerine benzin döküp yakıyoruz...

Bundan böyle, Sabahattin Ali'nin unutulmaz romanı "Kürk Mantolu Madonna"nın dekonstrüksiyonu ile vücuda gelen "Kürk Mantolu Maradona" ismi altında sizlerle buluşuyoruz.

Biliyoruz ki başta dostlar meclisimiz olmak üzere çok büyük bir kitle, Kürk Mantolu Maradona'dan gelecek güzel haberleri bekliyor. Yeniden yapılanma çalışmalarımız devam ediyor ve yeni projelerimiz gün geçtikçe daha da olgunlaşarak gelişiyor.

Amatör ruhumuzu koruyoruz, ancak, çok daha profesyonel bakış açılarıyla leziz işler çıkartacağımıza inanıyoruz... Bu kısa ayrılık döneminde, kendimizi acımasızca eleştiriyoruz ve çevremizden gelen eleştirileri, önerileri, beklentileri ve beğenileri çok daha dikkatle analiz ederek çok daha "farkında" ve çok daha "farklı" bir yol çiziyoruz. Bu yolu çizerken, alanlarında kendilerini kanıtlamış isimlerden de görüş alıyoruz. Günahlarımıza hayranız, ancak, ruhumuzu şeytana teslim etmiyoruz. Ruhunu beş kuruşa satanlara "bizim bir fiyatımız yok" diyor ve girdikleri çıkmaz sokaklarda kendilerine başarılar diliyoruz. Velhasıl, Dostoyevski'yle tavla oynamak, Bob Marley'le plajda tek kale maç çevirmek, Oscar Wilde'la tüttürmek, Nietzsche'nin sarılıp ağladığı atın tüylerini okşamak, Paganini'nin ellerini izlemek, Neyzen Teyfik'le mor afrika menekşeleri sulamak, Michael Jackson'la "çılgın atarcasına" dans etmek isteyenler, "sosyal aparatlar kumpanyası"nda buluşabiliyorlar. Kendi omzunu öptüğünde kendisine "deli" denilmesine aldırmayacak olanlara kapılarını sonuna kadar açan Kürk Mantolu Maradona Sosyal Aparatlar Kumpanyası'nda, farklı kimliklerin ve sıradışı fikirlerin bir arada bulunabilmesini destekliyoruz. Çünkü, sosyal aparatlar kumpanyasında her gün bayram, her mevsim bahar şenliği...

Gel zaman-git zaman, istanbul-Ankara hattında mekik dokuyoruz ve daha büyük kitlelere daha kaliteli ve özgün projeler ile hitap edebilmek adına attığımız her adımın etkisini hesap ederek hareket ediyoruz. Hesapsızca giden şeyler olmuyor mu? E tabi ki oluyor; o karmaşayı ve kaosun o güzel renklerini de "yalnız ve güzel" ülkemizde ayrıca seviyoruz.

Efendim, bahar ayları yaklaşıyor. Ankara'da 20 Şubat 2009 sabah suları itibariyle kar yağıyor. Kürk Mantolu Maradona Sosyal Aparatlar Kumpanyası olarak gümbür gümbür geliyoruz... Kullanıcı tabanlı sosyal internet mecraları ve nefis medya aparatları üreteceğimiz gibi, birbirinden Shakespeare etkinliklere de imza atacağız...

"Bu adamlar birden bire nereye kayboldular?" diyen dostlarımızdan, arkadaşlarını bu gruba davet etmelerini ve yepyeni alanlardaki ferah buluşmalarımız öncesinde "sosyal aparatlar kumpanyası" etrafında şimdiden bir araya gelmemize yardımcı olmalarını rica ediyoruz. Projelerimiz hayat buldukça, sizlere "buradan da" haber vereceğiz.

Bir şeyi daha merak ediyoruz: "Düne ait ne varsa dünle beraber gitti cancağızım, artık, yeni şeyler söylemek lazım" diyen diller, "Asteroid B 612'ye selam olsun" da der miydi ki bugün?

Uykusuzluk 40. saatini doldururken, kumpanyanın ilk cümleleri burada son bulsun. Madem ki bu yazı burada bitiyor, "ismi önemli değil" bir pastanede sıcak poğaçalar eşliğinde demli çaylar yudumlamaya gidiyoruz biz de efendim. Her günkü gibi gazeteleri açacağız ve memnun olmadığımız şeyleri değiştirmek için kafa kafaya vermekten vazgeçmeyeceğiz.

Sabahın yedisi olmuş... Aynen aktarıyoruz: "Ulan şu kar ne de güzel şey, soğuktan ölenler de olmasa" diyor aramızdan biri. "Belki yarın cebinizden de çıkarız diye yazmayı unutma" diyor "öteki". "Bir diğeri", giderayak itiraz ediyor: "Bir kalorifer peteğinden demek daha şık olur abi, güvenin bana".

Bakınız buralar hâlâ şen şakrak ve aynı anda hüzünlü bir huzura el verilebiliyor. Dumanı üzerinde sıcak cümleler hâlâ vuku bulabiliyor. Çıplak ayakların ıslak çimlere ve sıcak kumlara değeceği günler yakın... Ankara'da dahi istenildiği vakit kömür kokusu deniz kokusu gibi gelebiliyor. Arada bir, birbirimizle göz göze gelmeyi ihmal etmeyelim o halde. Çünkü gözlere bakmak, cesaret istediği kadar dürüstlük ve içtenlik de istiyor...

"Eski köprünün altında" olmasa da, bir kapı aralığında buluşuruz elbette.

Yazının altına imza atmaya inanın ki hiç gerek yok. O şarkının ve bu yazının girişi, bu ilk yazının festival tadındaki bitişi de olsun şimdi:

"Ner'de kalmıştık?"

(bkz: ozan önen)
(bkz: kutalmış ince)
(bkz: metehan dönmez)
(bkz: tolga kurt)