bugün
- oktay kaynarca'nın türkiyeliyim açıklaması19
- diamond tema24
- kayseri de atatürk heykeline baltalı saldırı13
- millet öğle yemeğine çıkarken yeni uyanan tipler8
- özgür özel13
- abber'ın ruh hastası olması26
- babalar günü17
- kitap okuyan erkek16
- çinliler her şeyi üretebiliyor türklerin neyi var19
- saraca silsüpüroğlu8
- sevgiliyle aynı evde yaşamak9
- kaka'nın eşinin boşanma gerekçesi9
- insan olmaya ceyrek kala18
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi14
- sözlükteki 11 yaşında yazar olması19
- buralarda dinsiz denen bir tarzan varmış17
- yurtdışı çıkış harcı13
- ne hissediyorsun8
- larisalisa12
- steven s power law10
- gideon reid morgan jj39
- kurban eti dağıtmak mecburi mi12
- yazarların başarılı olduğu dersler11
- kendini hunharca teşhir eden liberal türk kızları15
- memati192310
- ismeti yazar yapan moderatör13
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç13
- özge özacar'ın memeleri10
- hoşlanılan kıza bayramda mesaj atmak11
- yatakta fırtına gibi esen erkek12
- inciden yazar nakli13
- güzel kadınların problemli olması19
- yazın göt boyunda şort giyen kızlar9
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler9
- ups boobss nickli yazar28
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler11
- 15 haziran 2024 macaristan isviçre maçı9
- erkeklerin hiç iltifat almaması9
- 14 haziran 2024 almanya iskoçya maçı15
- iğneye iplik geçiremeyenlerin ioçk'yı eleştirmesi11
(#4936823)
ortaçağ avrupası ekonomik örgütlenmesi lordlarla serflerin sınıfsal ayrımını içermekteydi. lordlarla serfler arasındaki eşitsiz ilişki gereğince haftanın üç günü lordun bahçesinde lord için çalışan serfler, diğer üç gün boyunca da yine lordun bahçelesinde bu sefer kendileri için çalışırlardı. kalan tek gün olan pazar ise kilise-din için ayrılmıştı. buna göre 6 gün çalışan serfler, ancak üç günlük emeğin karşılığını alabiliyorlardı. kalan üç günlük emek ise -"artık ürün" yani- lordun "kar"ını teşkil etmekteydi.
sanayi devrimi sonrası dönemde ise kişi haftada 5 gün çalışıyor. günde sekiz saatten haftada 40 saat çalışan bir işçi, saati 5 liradan haftada 200 lira elde eder. ancak işçinin kırk saatlik çalışmasının karşılığı olan 200 lira ile ancak ve ancak bir başka işçinin 20 saatlik emeğinin karşılığını elde edebilir. işte aradaki 20 saatlik fark kapitalistin karını -"artık ürün"ü- gösterir.
sömürüde -üretim ve bölüşüm süreçlerinde- bir değişiklik olmadığını gösteren bu basitleştirilmiş örneğe, günümüzde zorla çalıştırılmama yasağı olduğu, kişinin emeğini dilediği kişilere, kurumlara satabileceği, fırsat eşitliği olduğu yönünde itirazlar gelebilir. bunun da kişileri özgürleştirdiği savunulur. bu iddianın ne kadar gerçekci olduğunu ele alırsak; herşeyden önce kapitalist ile emekçinin benzer şartlarda olmadığının göz önüne alınması gerekir. emekçinin tek sermayesi emeğidir. emeğinin karşılığında edinecekleri ile kendisini ve ailesini geçindirebilir. emeğin biriktirilemeyeceğini ve saklanamayacağını da hesaba katarsak, emekçinin emeğini o gün satamaması, o gün aç kalması anlamına gelir. diğer taraftan kapitalist veya ortaçağın lordları (tam olarak eşleştiklerini kesinlikle söylememekle beraber), hiç çalışmasalar dahi uzun süre yetecek sermaye birikimine sahiptirler.
bu şartlar dahilinde emekçi ile kapitalistin fırsat eşitliği çerçevesinde eşit şartlarda masaya oturup anlaşıp bireysel faydalarının maksimizasyonundan toplumsal faydanın maksimizasyonunu sağlamalarını beklemek en hafif ifade ile ahmaklık olur.
taraflardan biri üretim sürecine ilişkin her tür kararı alma şansına sahipken, diğer tarafın emeğini satacağı kişiyi dahi seçememesi de emekçinin özgürlüğünün sınırı, köleliğinin göstergesidir. kaldı ki günümüz "postmodern" "global" dünyasında marlboro ile winston, burger king ile mcdonalds, levis ile diesel... arasında seçim yapmak zorunda olan insanın ne kadar özgür, ne kadar köle olduğunu anlamak da tahakkümün, aklın zincirlerinin kırılması ile anlaşılabilir. unutmayalım ki tahakküm görünmezliştikçe güçlenir. üretim süreçlerinde köklü değişiklikler gerçekleşmeden kölelik kalkmaz; insan, aklın zincirlerini kırmadan özgür kılınamaz, kalamaz.
edit: imla
sanayi devrimi sonrası dönemde ise kişi haftada 5 gün çalışıyor. günde sekiz saatten haftada 40 saat çalışan bir işçi, saati 5 liradan haftada 200 lira elde eder. ancak işçinin kırk saatlik çalışmasının karşılığı olan 200 lira ile ancak ve ancak bir başka işçinin 20 saatlik emeğinin karşılığını elde edebilir. işte aradaki 20 saatlik fark kapitalistin karını -"artık ürün"ü- gösterir.
sömürüde -üretim ve bölüşüm süreçlerinde- bir değişiklik olmadığını gösteren bu basitleştirilmiş örneğe, günümüzde zorla çalıştırılmama yasağı olduğu, kişinin emeğini dilediği kişilere, kurumlara satabileceği, fırsat eşitliği olduğu yönünde itirazlar gelebilir. bunun da kişileri özgürleştirdiği savunulur. bu iddianın ne kadar gerçekci olduğunu ele alırsak; herşeyden önce kapitalist ile emekçinin benzer şartlarda olmadığının göz önüne alınması gerekir. emekçinin tek sermayesi emeğidir. emeğinin karşılığında edinecekleri ile kendisini ve ailesini geçindirebilir. emeğin biriktirilemeyeceğini ve saklanamayacağını da hesaba katarsak, emekçinin emeğini o gün satamaması, o gün aç kalması anlamına gelir. diğer taraftan kapitalist veya ortaçağın lordları (tam olarak eşleştiklerini kesinlikle söylememekle beraber), hiç çalışmasalar dahi uzun süre yetecek sermaye birikimine sahiptirler.
bu şartlar dahilinde emekçi ile kapitalistin fırsat eşitliği çerçevesinde eşit şartlarda masaya oturup anlaşıp bireysel faydalarının maksimizasyonundan toplumsal faydanın maksimizasyonunu sağlamalarını beklemek en hafif ifade ile ahmaklık olur.
taraflardan biri üretim sürecine ilişkin her tür kararı alma şansına sahipken, diğer tarafın emeğini satacağı kişiyi dahi seçememesi de emekçinin özgürlüğünün sınırı, köleliğinin göstergesidir. kaldı ki günümüz "postmodern" "global" dünyasında marlboro ile winston, burger king ile mcdonalds, levis ile diesel... arasında seçim yapmak zorunda olan insanın ne kadar özgür, ne kadar köle olduğunu anlamak da tahakkümün, aklın zincirlerinin kırılması ile anlaşılabilir. unutmayalım ki tahakküm görünmezliştikçe güçlenir. üretim süreçlerinde köklü değişiklikler gerçekleşmeden kölelik kalkmaz; insan, aklın zincirlerini kırmadan özgür kılınamaz, kalamaz.
edit: imla
herkesçe bilinen, fakat yine kapitalizm sebebiyle hiçbir şey de çıkıp söylenilemeyen yalandır. köle ticareti de kapitalizme girmiyor muydu?
(bkz: kölelik)
karl marx, kölelik sisteminin, hiçdeğilse köleyi yaşatmak, barınma ihtiyacını karşılamak zorunda olduğundan kapitalizmden daha erdemli olduğunu savunmaktadır zira.
kapitalim köleliğe son vermemiş yasallaştırmıştır.
Bdsm kapsamında hala yaşanmakta olan köleliğin günümüzde yaşanmasıdır.
fazla mesai ve para için ömrünü çalışmaya adamak ile yatsıya gelip mumu sönen yalancı ve vahşi kapitalizmin durumudur.
güncel Önemli Başlıklar