bugün

bugün elimizde kuran nüshaları var. çok çok eski dönemlere 600-lere ait. tabi bunlar kuranın tümünü kaplamıyorlar, ama kuranın yüzde 70-ni kaplayan var. hangisi? sanaa nüshası. sanaa nüshası sanırsam yüzde 70-ni kaplıyordu. yüzde 99 doğruluk payıyla 671 95 doğruluk payıyla 661den önce yazılmış. yüzde 75 doğruluk payına göre de 646dan öncesine ait. bu bilgiyi de vikipediden aldım bu arada.

vikipedide bu nüshada geçen ayet, ve o ayetin günümüz kuranında nasıl bir şekilde geçtiğine dair bazı arapça örnekler verilmiş zaten. kimisi tamamen aynı, kimisinde farklılıklar var. fakat bu farklılıklar nerdeyse anlam kaybına neden olmuyor. yani ta o döneme ait bir nüsha günümüz kuranıyla anlam açısından nerdeyse aynı.

incil konusuna gelirsek, incilin değişmesi gibi bir olay zaten söz konusu edilemez. incil tek bir kitap değildir. birçok farklı kitaptır. bunu deyince hristiyanlar kızıyor ama öyledir. sadece tek bir kitapta toplandılar. toplananlar da mattanın lukanın markosun ve yuhannanın incili. bu 4 incilin de birbiriyle farklı olduğu noktalar var. çünkü matta lukaya aa bak ben bir incil yazıyorum luka yuhannaya ben de bir tane yazıyorum gibi haber göndermemişler. hatta bu incil yazarlarının bile incilde garip karşıladığı noktaların olduğu da yine aktarılıyor. mesela lukanın, sonra matta ya da markosun hangisiyse artık.

insanlar ilk kez hz. muhammedin isa ölmedi aslında yaşıyor dediğini sanıyorlar. ama öyle değil. hz. muhammedden çok önceleri yaşamış 2 hristiyan da aynısını söylemişler. adlarını hatırlamıyorum. ama mesela biri, isa ölmedi çarmıhtaki peter mi petrus mu şimon mu öyle bir şey söylemiş. hatta bu yüzden bu kişiye günümüzde "muhammedin selefi" deniyor. fakat hz. muhammedden çok önceleri yaşamış ve kendi yazdığı kitaplardan hiçbiri günümüze ulaşmamış. onun böyle bir görüşünün olduğu onu eleştiren diğer hristiyanlar tarafından aktarılmıştır.

diğer hristiyanıysa muazzez ilmiye çığ kendi meşhur "kuran, incil ve tevratın sümerdeki kökeni" kitabında söylüyor. kitabın bir bölümünün dipnotunda şöyle yazıyor,

"....ayrıca apostol barnabas, isanın çarmıha gerilmediğini, gerilenin judas olduğunu(burda muazzez ilmiye herhalde barnabas incilini kaynak olarak alıyor, barnabas incilinin apokrif olduğundan habersiz, fakat kaynak olarak gösterdiği kısma barnabas incilini eklememiş, dolayısıyla barnabasın gerçekten böyle bir inancı olmuş olabilir ki zaten barnabas petrusla kavgalıydı, zaten ilginç kısım şu değil bir sonraki kısım:) hristiyan öğretmen basillides de çarmıha gerilenin simon of sirene olduğunu, mosheim de isanın aslında bulunmadığını, yalnız hayal edildiğini söylüyor. isanın yazılan mucizelerini de asla kabul etmiyorlar."

burda isanın çarmıha gerilmediğine inanan diğer bir isim, basillidesle karşılaşıyoruz.

hz. muhammedin söylediği dönemin hristiyanları tarafından alışılagelmedik bir görüş olarak değerlendirilebilir ama bu dönemin öncesinde bazı az da olsa hristiyan çevreler de aynısını söylemişler. hz. muhammed sadece bunu dile getirmiş.

yine mesela aytunç aytındal da kitabında bir görüşe göre isanın ölmediğini, çarmıha gerilmediğini, işte, valinin ona aslında yardım ettiğini ve onun son anda kaçtığını aktarıyor. hatta buna dair isanın kendi mektubunun olduğunu, merak etmeyin ölmedim başka bir şehre gittim tarzı bir yazı yazdığını da aktarıyor ama bu mektup ortada olmadığı için herhalde gerçek-dışı bir iddia bu.

diğer incillerse okumaları yasaklanıp imha edilmiştir "apokrif" adı altında. buna dair o dönemin kralının metni de günümüze ulaşmış. metinde apokrif olduğu için imha edilen incillerin isimleri var. ilginçtir ki bu isimler arasında, "barnabasın incili" de bulunuyor. günümüz barnabas inciline inanan müslümanlar da bu metni delil gösterip barnabas incili gerçektir deseler de, barnabas incilinde tarihsel çelişkiler bulunduğu için muhtemelen imha edilen barnabas incili başka bir barnabas inciliydi.

yine bugün araştırmacılar 4 incilin de bir başka incilden referansla yazıldığını söylüyorlar. hatta bu incile x incili mi y incili mi z incili mi ne deniyor. böyle bir incil bugün yok bu araştırmacıların düşüncesidir. onlara göre orjinal bir incilden diğer inciller ilhamlanmışlar. ya da 2 tane orjinal incil. artık kaç tanedir bilmiyorum.

tevrat konusuna gelirsek, tevrat sanırsam musevilerin inancına göre hz. musa kaynaklı bir kutsal kitap. halbuki bugün tevratın bir kişi değil, birçok kişi tarafından yazıldığı düşünülüyor.

örneğin, tevratta cennet-cehennem yoktur. cennet-cehennem daha sonraki musevi kitaplarında ortaya çıkmış bir inanç. bundan önce seul mü ne öyle bir yeraltı vardır. tüm ölüler oraya giderler. doğru, inançlılar orda daha iyi bir yaşam sürerler ama yine de cennet-cehennem yoktur. musevi ilim adamları cennet-cehennem konusunda zerdüştlerden özendiler, zaten bunu da muazzez ilmiye kitabında aktarıyor. diğer bir kısım ilim adamı da islam ortaya çıktıktan sonra islami bazı anlatıları museviliğin ahiret fikrine geçirdiler. yani ahiret konusunda zerdüşt-islam esinlenmesi yaşanmıştır musevilikte.

yine muazzez ilmiye çığ bahse konu olan kitabında zeburu da eleştiriyor. şöyle ki zeburda bir bölüm var. 2 kişi konuşuyor. birbirlerine erotik sözler söylüyorlar aşk sözleri falan. hatta ilgili zebur bölümünde "meme uçları kule gibi dik" gibi bir söz de geçiyor. muazzez ilmiye bunun da sümer düğün şiirlerinden mi ne alındığını söylüyor.

halbuki yahudiler orda konuşan 2 kişinin kimle kim artık orasını hatırlamıyorum, hristiyanlar da bu 2 kişinin tanrı ve isa olduğunu söyler. halbuki, orda gerçekten de 2 kişinin birbirleriyle din ile herhangi bir alakası olmayan konuşmalarını okuruz.

o bölümün adı "ezgiler" bu arada. yok şuan baktım "ezgiler ezgisi(şarkılar şarkısı da deniyor)"ymiş.

bu bölümün kalan zebur bölümleriyle herhangi bir bağı yok. yine bu metin, döneminin en erotik metniymiş. bunları bazı rahipler de eleştirerek bu bölümün zebura eklenmiş olduğunu yine kendileri söylemiş mesela.

"kuranın tahrif edilmesi" inancı, kuranın "incil, tevrat ve zebur tahrif edildi" inancından ilhamla ortaya çıkmıştır. bunda kuşku yoktur.

muazzez ilmiye çığ bahse konu kitabında şunu da yazıyor:

"meryemden önce de tanrıdan gebe kalma hikâyeleri var. hintlilerde bakire rohini bir tanrı oğlu doğuruyor. çinde tanrı foenin annesi güneş ışığından gebe kalmış. siyamlılara göre evreni koruyacak tanrının annesi bakireymiş. moğol buyan hanın kızı alankowa kapıdan giren ay ışığından gebe kaldığını söylüyor. sözde ışık girerken sembolik bir hayvan şekli almış, bu, tanrının kendisi veya elçisiymiş. kıtan efsanesinde kadının karnına bir ışık düşüyor. bu ışıkla birlikte tanrı tarafından bir de çocuk gönderiliyor. uygur efsanesinde gökten düşen bir ışıkla bir kayın ağacı gebe kalıp beş çocuk doğurmuş. bir moğol efsanesinde bir kadın dolu tanesini yutarak gebe kalmış. birçok çinli kralın annesi, gökten ışık gelerek gebe kalmışlar. böyle türeyen nesiller kutsal sayılmış veya nesilleri kutsal yapmak için böyle hikâyeler uydurulmuş."

şunun da söylenmesi lazım, günümüzde birçok uzman hz. isanın yaşadığını kabul ediyorlar.

hangi isa kitabında(çok iyi bi kitap bu arada okunabilir bir kitap) aytunç altındal şunu aktarıyor, bu arada aytunç altındal bu kitabı yazarken müslüman mıydı bilmiyorum çünkü kitapta "eğer isa yaşadıysa" gibi söylemleri var, ki bir müslümanın bunu söylemeyeceği kesin. sonradan müslüman oldu mu orasını bilmiyorum ama deistleri eleştiren söylemleri var. bu kitabında şöyle yazıyor:

"kimileri içinse tyanalı apollonius gerçekten de hristiyanlığın kurucusudur. isa mesih ile ilgili hiçbir belge yoktur ama apolloniusla ilgili sayısız belge vardır. bu örgütlerin üyelerine göre kilise bu gerçeği örtbas etmek için yüzyıllardır her yola başvurmaktan çekinmemiştir, cinayet dahil!"

üstelik kitabın yazarının arkadaşı katolik kilisesine dava açmış, kendisi şöyle aktarıyor:

"bana gelince! geçen yıl yayımlanan "yoksul tanrı"nın ilk baskısında muharref incildeki isa portresinin gerçekte sonradan uydurulmuş olduğunu, böyle bir kişinin asla yaşamadığını ve niğdeli/tyanalı apolloniusun hayatının muharref incildeki isa portresinin oluşturulmasında kullanıldığını öne sürmüştüm. daha sonra luigi casioliyle temas kuruldu ve benden elimdeki bilgi, belge ve kaynakları kendisine iletmemi -böylelikle aihmde elini güçlendireceğini belirtti- rica etti. ben de kendisine ilettim. strassburg aihm bu davayı 6 mayıs 2006 tarihinde aldığı kararla görüşmeyi/incelemeyi kabul etti. casioli ilk savunmasını 7 mayıs 2006da iletti. casioli davasının dosya numarası n. 14910/06. ilginçtir ki, aihmdeki bu davaya dünyanın en ünlü avukatlarından giovanni de stefano ve domenico marinelli, casiolinin avukatları olarak girecekler. eğer aihm tanık ve/veya müdahil olarak beni de dinlemek isterse, hiç kuşkusuz duruşmaya katılıp kendi görüşlerimi dile getireceğim. türkiyeye yapmadığı bir "ermeni soykırımı"nı yapmış olmakla suçlayan vatikan ve papalık bakalım hiç yaşamamış/varolmamış bir muharref incil kavramının yaşadığını aihmde kanıtlayabilecek mi?"

bu arada bu dava bbc sitesinde de "luigi cascioli davası" olarak yayımlanmıştı. luigi bir yazar ve bilgindir. bu olaydan 4 yıl sonra, 2010da öldü.

peki davanın sonucu ne olmuş? bilinmez....
(bkz: adamın gol diyor)
Salak adam, salak olmadığını kendisi söylüyor kardeşim.
Yıllar önce bunu dini bütün birine sorduğumda "Kur'an'dan yıllar sonra olacak olaylar zamanında kur'an'da yazılmıştır, bu nedenle değiştirilmediğini anlayabiliriz" diye cevap vermişti.