bugün

(bkz: çelişki diyen diline eşek arısı soksun)
inanmıyorsan sanane diyorlar adama lakin yine de bok yemekten geri durmuyor bazı müşküller.

evladım bu benim inanışım, kimi öküze tapıyor, kimi heykele. sen onların mantığını sorgulamazken, ya da bütün islamiyet harici gariplikler ve tezatlıklar gözüne çarpmazken, inanmadığını söylediğin, -ki hatta üstüne basa basa "ben ateistim aburakoyyim" dercesine- bir dinin, inananları tarafından kutsal sayılan kitabından sanane.
evet sanane aburakkoyyim. sittir git normal inançsız hayatını yaşa. niye insanlarda var olan iç huzuru bozmak adına, insanların inanışlarına zerre saygı göstermeden bunu sözüm ona fikir hürriyeti kisvesiyle dile getirip tatmin olmaya çalışıyorsun ki.

lan sıkıldık bu mevzudan. yeter, din kişileri bağlar. kimse sana hadi camiye, kiliseye vb yerlere gidelim demiyorken senin bu insanları çileden çıkarma amacın ne.

insanları doğru yola getirme diyecek birileri çıkıp bik bik. e aburakoyyim bana göre sen zaten sapkınsın, sana göre de ben. ben sana elleşmiyorken sen niye bana gelip bulaşıyorsun, inancıma saygısızlık gösteriyorsun. sana giren çıkan ne onu söyle.

de ki alenen şayet götün yiyorsa, ben islam düşmanıyım, şeytanın uludağ sözlük neferlerinden biriyim.
en azından renginizi bilelim.
şimdi lütfen sözlükten siktirip gidiniz efendim. bırakın insanlar günahıyla sevabıyla inancıyla kendi ilgilensin.

son olarak;

bluevelve'in taşşaklarını yiyin. çelişkiden kurtulursunuz belki.

not; iş bu entari çaylaklık sebebim olabilir lakin sikerim böyle fikir hürriyatını. adam sövüp sayacak ima yoluyla, ben de fikir hürriyatı diye sesimi çıkarmayacağım. yemiyoruz kimse kusura kalmasın.
(bkz: tefsir)
http://www.kuranikerim.com/telmalili/tarik.htm

6. onun için yaratılışının başlangıcında bir erlik suyu halinde iken bile rahime geçmek için bir tür gayret ve çaba demek olan dıfk, yani "atma" özelliği açıkça belirtilerek cevabında buyruluyor ki: atan bir sudan yaratıldı.

difk fiili, dökmek, atmak gibi geçişli olduğu için suyun niteliği "atılan" veya "dökülen" olması gerekirken "atan" denilmesi kuşkusuz çok dikkat çekicidir. bunun izahını üç şekilde yapmışlardır.

birincisi, zeccac'ın sibeveyh'ten naklettiği üzere hurmalı ve sütlü gibi nisbet mânâsıyla "dıfıklı" demek olarak yine atılan mânâsından olmasıdır.

ikincisi, "razı olunmuş hayat"(kâria, 101/7) âyetinde olduğu gibi isnad-ı mecazî yoluyla ism-i mef'ul yerine ism-i fâil kullanılmış olmasıdır. ferrâ: "sıfat yerinde bunu hicazlılar diğerlerinden daha çok yapar. "gizlenmiş sır" , "yorgun düşmüş dikkat" ve "uyunan gece" tabirlerinde olduğu gibi" demiştir.

üçüncüsü, imam halil ve kutrub'tan dıfk ve dufuk kelimelerinin dökülme mânâsına da geldiği nakledilmiştir. fakat hangisi de olsa bunun bu şekilde anlatılmasında bir nükte olmalıdır. bu ise, suda bir çaba tasavvur ettirmek üzere atma işinin onun tarafından yapıldığının söylenmesidir.

"mâ" kelimesinin başındaki "min" başlangıç ifade eder. "bir kısım" mânâsına gelmesi de "suyun hepsinden çocuk olmaz." sahih hadisinin mânâsına uygun olur ki, "atan bir suyun bir kısmından yaratıldı" demek olur. "mâ" kelimesinin sonundaki tenvin de küçümseme, değersizlik, âdilik ifade eder. değersiz, basit bir sudan mânâsındadır.

7. ama rastgele atılan her sudan değil şu nitelikteki atan sudan ki erkeğin sulbü ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.

sulb, sulüb, saleb sâlib; başın arka dibinden kuyruk sokumuna kadar arka kemiğine denir ki omurga kemiği, amûdi fikarî ve bel kelimeleri ile ifade edilir. dimağdan inen ve "nuha-ı şevki= omurilik" denilen ve sinir sisteminin ana hattı olan "korkar ilik" onun içinden iner. beden şekillenme ve oluşumunun sertlik ve sağlamlık ekseni demek olan bir temel direğidir.

terâib de "teribe"nin çoğuludur. göğüs kemiklerine denir ki "göğüs tahtası" tabir edilir. iki meme ile boyun halkası kemiklerinin aralığına veya göğsün sağ tarafından dört ve sol tarafından da dört kaburgaya veya iki el, iki ayak ve iki göze de denilir. özellikle göğüste gerdanlık takılan yere denir. demek ki sırttaki omurların karşılığı olarak göğüs kemiğinin sağ ve sol kaburgalara doğru dallanan her boğumu bir teribe olup hepsine birden terib ve teraib denilmiştir. bu durumuda asıl terâib, göğüs tahtasının eksenini teşkil eden ve boyundan memeler arasına doğru inen kemikler olup etrafı itibarıyla sinenin gerdanlık takılan bölümüne ve hepsine denir. nitekim imriu'l-kays'ın:

"beli ince, bembeyaz, göbekli değil,

sinesi ayna gibi parlaktır."

beytinde ayna gibi cilalanmış diye nitelediği terâib, kemikler değil, sinenin kendisidir.

sulb ile terâib bedenin arkadan ve önden iki duvarını bel ve bağır gibi esaslı iki temel direğiyle ifade etmiş oluyor ki bunların arası üreme aygıtını kapsar. şu halde "sulb ile terâib arası", bedenin bütün şekliyle ilgili olup ortasında bulunan üreme aygıtlarından kinâye olur. aynı zamanda sulb erkeğe, terâib de kadına işaret olarak aralarının birleşmesinden kinâye olmak da sulbün erkek, sinenin kadın hakkında daha meşhur ve açık olması itibarıyla herkes tarafından bilinmiş olmaya daha yakındır. gerçi "çıkan" kelimesi "ma-i dâfik" (atan su)in sıfatı olmak daha yakın bulunduğu için, altında gizli olan "o" zamirinin bunun yerini tutmuş olacağına nazaran dâfık kelimesinden açıkça erkeğin suyu anlaşılabileceği gibi; "sulb ve terâib arasından" ifadesinden de ilk akla gelen erkeğin sulbü ile erkeğin göğüs kemikleri arası olur ise de birleşme halinde erkek ve kadından her birinin sulb ve teraibi arasına, yahut sulb erkeğe teraib kadına ait olarak ikisinin de sebep oluşuna işaret olmak daha uygundur. çünkü bu şekilde bu vasfın faydası daha kapsamlı olur.

devamı için : http://www.kuranikerim.com/telmalili/tarik.htm
(bkz: açılın ben doktorum)
meni testis den, prostattan v.s yani birkaç organdan üretilen sıvıların birlikte oluşturduğu bir şeydir. ve bir kanalı vardır. öyle dank diye testisten hemen penise kısa yoldan girmiyo. içeriye giriyo pelvis içinde dolaşıyo sonra çıkıyo. pelvis dediğimiz kemik içine bir yolculuğu var yani. üstelik testisten oluşan sıvı toplam menininin yüzde 20 si ne yakını. emin olmamakla birlikte yüzde 20 yi aşmayacağını söyleyebilirim. prostat hemen idrar torbasının altında bulunuyor ve vesika semilunalis ve vaz efferensten gelen spermler prostat içinde birleşiyor, sonra birde prostat sıvı ekliyor sonra idrar yolu ile aynı yola açılıyor. vesika semilunalis i çok bilmem, fazla bilenide görmedim ama sıvısı onunda önemli ve çok miktarda, bunlar spermeri yaşatan ve vajina da yaşamasını sağlayan sıvılar. yani spermler savaşçı vesika semilunalis ve prostat sıvılarıda onları vajinada koruyan askerler ve onların azıklarını barındırıyor. dolayısı ile pelvis(yani belkemiği) içinden çıkıyor bu sıvı. bir meal de de leğen kemiği kaburda demiş ki en doğrusudur. kaburga ve omurga dese yine doğrudur, çünki pelvisin arka boşluğunu omurga nın son kısmı olan kuyruk sokumu yani koksiks oluşturur.pelvis önden birleşir arkada kalan boşluğuda koksiks oluşturur.

size kritik bir nokta anal bölgeden parmağınızı soktuğunuzda(rektal tuşedir, muayenedir, prostat muayenesi yapılır) arkada direk olarak omurgaya dokunursunuz. ön tarafta ise prostata. yani arka tarafta omurganın son parçası vardır, ön tarafıda kuranın o zamanın şartları altında prostat diye tarif etmesini bekleyemezsiniz. sonuçta prostat ismini biz koyduk. azoparat da diyebilirdik(espriydi). ön tarafta da kemik yapı söylemek gerekmiş ki referans noktalarla yapılır yer belirtmeler. ön tarafda da kaburga demiştir.son kaburgalar da pelvisin hemen üstünden geçer. yanlışlık yoktur anlayacağınız. hatta prostatın hemen arkasında bel kemiğinin son parçası olması manidardır.
tıbbi terimler de hata olmuş olabilir, türkçeleştirilmiş yazdım. latince türkçe ingilizce tıbbi terimlerde hep böyle farklılıklar yaşanır.

ikinci açıklama: kritik olan budur. şimdi anti kuran propagandası yapan arkadaşların savunma noktası neydi: o zaman peygamber meninin nerden geldiğini bilemiyordu, dolayısı ile attı tutmadı. ama velakin bu arkadaşların bilmediği mesele, peygamberimiz zamanında iğdiş edilme olayı biliniyordu(yani testislerin işlevi biliniyordu, torbaların ne işe yaradığı peygamber tarafından biliniyordu). buna rağmen kaburga ve belkemiği arasından denilerek, insanlar tarafından bilinmeyen bir hadiseye parmak basılıyor aslında. yolun içerden geçtiğini açıklıyor kuran. belki de kısırlık sorununa cevabı belkemiği ile kaburgalar arasında arayın diyordu. unutulmasın ki altlı üstlü bakıldığında bel kemiği ile kaburga arasında bulunur tüm iç genital organlar.

kritik bir not daha: kurandan bazı ayetleri değişik yorumlarla bilime kanıt olarak göstermek çok doğru bir çalışma değildir. unutulmamalıdır ki bilim değişkendir. 10, 20 yıl önce anne sütü zararlı diyordu bilim, şimdi ise onun kadar faydalısı yok diyor. eski teorilerin yanlışlıkları kanıtlanarak sürekli yeni teoriler geliştiriliyor. dolayısı ile bilim de bu gün doğru dediğimize bir kaç nesil sonrasının kahkahalarla güleceği şeyler sürekli oluyor. o yüzden bu çaba yanlıştır, iyi niyetle yapılan bir yorum , sonraki nesillerde bak müslümanalr bunu diyormuş ama çürümüş dediklerinde o söylenenin sadece bir yorum olduğunu anlatmak epey zor oalcaktır. yan, kuranı rehber edinerek bilimsel araştırmalar yapılabilir. ama bulduğunuz bir veriye kurandan yorumlarla destek aramak subjektif yorumlamalardan başka bir şey değildir. bu subjektif yorumlar sahibinden başkasını ilgilendirmediği gibi, sonrasında alınacak veballer düşünüldüğünde oldukça tehlikelidir.

allah en doğrusunu bilir. ama onun adına konuşmak kimseye düşmez, onun söylediklerini çarpıtmak yada kafaya göre yorumlamak keyfiyetine hiç kimse haiz değildir. ayet yorumlamak sorumluluk isteyen bir iştir. gördüğü tek ayeti yorumlamaya kalkmak, sadece kendisinde kalıyorsa çok sorun olmasada , insanlara bu yorumunun propagandasını yapmak çok tehlikelidir. yorum işi için ehil olmak gerekir, onun içinde benim şahsi kanaatim kuranı benimseyerek meal tefsir serilerinin tümünü en az sekiz kere bitirmek, sünneti sayısız defa tekrar etmek, hadisleri ayrıntısında boğulurcasına öğrenmek gerektir.
başlığı açan kişinin rezil olması sonucuyla sona eren hadisedir.Ağzı olan konuşuyorgillerden en büyük kesit.
Ayrıca aynı surenin 15. ve 16. ayetlerinde belirttiği insan modellerinin açabileceği başlık.

(bkz: Acaba yazdıklarım okunabiliyormu)
ömrü boyunca islamı tadamamış, namaz kılıp allah'a yaklaşmamış,
hatta allah'a inanmamış birisi dini kafasına göre yorumlayamaz.
elden bir şey gelmez, belki o kişinin yerinde biz olurduk.
allah hidayet etsin ama, islama dil uzatmanız çok yanlıştır.

kendi kendine kitabı yorumlamak için, o kitap hakkında bayağı bir bilgi birikimin olması gerekir.
bilgi birikiminden kastım; forumlarda araştırıp, 3-5 hafta okumak değildir.
yıllarca bu işin eğitimini almış insanlar gibi olmaktır.

hafız olmak için devamlı kur'an ı ezberleyen, arap edebiyatını bitirmiş insanlar var.
ki hafızların çoğu bile, tefsir yapmazlar.
neden? kendine "yanlış aktarabilirim" dediği için.
bakın yaşar nuri öztürk'e.
bu adamın tefsiri var.
ve bu adam "kadın örtünmeden namaz kılabilir" diyor.

neyse onları geçtik.
imam-ı azam ebu hanefi efendimiz, bildiğiniz üzere hanefilik mezhebinin alimidir.
o ufacık bir fetva için bile talebeleriyle günlerce tartışırdı.
ömrü boyunca islam üzere yaşamış birisi bile kafasına göre yorum yapamıyor.

kur'an-ı kerim'i insanlar nasıl anlar?
zahirin alimi farklı anlar.
evliyalar farklı anlar.
peygamberler farklı anlar.

örneğin; "elif, lam, mim."
kim biliyor?
bunlar sırdır.
sırra vakıf olanlar da söylemezler.
ne buyuruyor mevlana hazretleri;
"bildiklerimi size söylesem, benim dilim yanar, sizin aklınız yanar."

bir "elif", bir "be" harfini bile bilmiyoruz biz. nasıl kafamıza göre konuşalım?
o yüzden diyeceğim sağlam tefsirlerden okuyun. elmalılı hamdi yazır aralarında en bilineni.
çünkü direk meal okuyunca insan yanlış anlayabiliyor.
çünkü arapçanın çok derin, karışık ekleri falan var.
elmalılı tefsirinde 7 ayetlik bir fatiha suresi bile sayfalarca anlatılıyor.
düşünün yani.

yani son diyeceğim; kur'an da çelişki yoktur, sizin nefislerde çelişki vardır.
biz kalpten iman etmişiz. "nasıl?" diyerek sorgulamaya hakkımız yok.
islam allah'a itaat etmektir. sahabe efendimiz, peygamberimize dedi mi; "ya resurallah. bu birbirine
karışmayan denizler hangi ikisi?" diye? sormadan, sorgulamadan direk iman ettiler.
ve bunlar günümüz teknolojisiyle kanıtlandı.
Annesinin karnında bir sıvı içerisinde muazzam bir güç tarafından korunmuş ve bir boru vasıtasıyla aylarca muazzam bir güç tarafın beslenmiş bir hücre iken muazzam bir güç tarafından mayoz ve mitoz bölünmelere uğrayarak harika ve kusursuz sitemlere sahip olmuş, kalbin kasılıp kanı kusursuzca dağıtmasından, ön beynin uzantısının kusursuzca göze dönüşmesini , beynin inanılmaz fonksiyonlarını görmezden gelen en basit makinanın bile bir mühendis tarafından tasarlandığını kabul edip muhtemelen yaratıcıyı reddeden yazarın Yüce yaratıcının kitabına dil uzatmasıdır. Kuran yüce yaratcının son kitabıdır. Ve Yeryüzünde tarih boyunca tek bir din olmuştur Hz Adem,Nuh,ibrahim,Yakup,Musa,isa ve Hz. Muhammed (S.A.V ) bir zincirin halkalarıdır.Hepsi de tek bir yaratıcının olduğunu ve insanları doğruluğa dürüstlüğe iyi insani ilişkilere davet etmişlerdir.Kusurlu beyinleriyle kusursuz yaratıcıyı sorgulayanlar hep yanlış yollarda kaybolmuşlardır. Yeri göğü ve içindeki herşeyi yaratan insanı muhteşem sistemlerle donatan Allah( C.C) övgüye layık olandır.
Devamlı nefsle mücadeleden bahsederken, peygamberine, kaç tane kadınla olabileceği, hangi sırayla olabileceği, kimlerin kimlerin helal oldugu yönünde ayetlerin inmesi.
(bkz: inançsızların saldırmaktan vazgeçmemesi)
çelişki söz konusu olamaz. ancak yanlış anlaşılma ile böyle bir durum ortaya çıkabilir.
abi dikmeyin ateistleri böyle ayıp oluyor demiyecegim biz ateistlere birşey demiyoruz takmıyoruz onlar durmadan saldırıyor uslanmıyorlar 1400 küsür senedir biz g.. etmeye bıkdık onlar g.. olmaya bıkmadılar
kuran-ı kerim de bir çelişki yoktur ama meallerinde kişiden kişiye değişen yorumlar dolayısıyla ortaya çıkan bır çelişki söz konusudur.
sadece içinde kuran geçen başlıkları okuyup bunlara yorum yapan insanların var olmadığını söylediği çelişkilerdir.
müslümanların yalanlamalarına rağmen bal gibi de varolan çelişkidir. bunu senin kabul etmemen hiçbirşey değiştirmiyor malesef.

sözkonusu ayet açık seçik spermden bahsederken, taa anne karnındaki dönemde testislerin farklı bir konumda olmasını da cevap olarak vermezler mi bi de.

ikisi farklı şeyler arkadaşım. (bkz: testis) (bkz: sperm)
kuran-ı kerimde çelişki yoktur anlamayan insanın içindeki kendi çelişkisidir. madem çelişki vardır diyorsun o zaman getir çelişkisi olmayan bir kitap da görelim. kuranda olan bir sureyi bile yazamayacak insan kuran'a çelişkili demesi asıl çelişkidir.
güncel Önemli Başlıklar