bugün

kukla oynatan adamlar... onlarda tanrısal bir şey var. belki de bizzat tanrının kendisi oluyorlardır, kim bilebilir ki? yağmur kadar gizemli bir hadise bu. yani, örneğin; tanrı binlerce yıldır insanların zorbalık basıncına maruz kala kala çatladı, en sonunda da binlerce parçaya ayrıldı, milyonlarca ve güçlerini kaybetmeden önce son kez kûn dedi, milyonlarca kuklacı yarattı ve kendini o bedenlere hapsetti. olamaz mı? teorik olarak geçerli. bunu şuradan anlıyorum, kukla oynatan adamlara bak dostum ve ellerindeki kuklalara. bütün kuklaların kaderleri o adamların parmaklarında. kuklaların nasıl bir hayat yaşayacağı, o adamların avuçlarında ve kalplerinde saklı. temizliklerinden, surat ifadelerinden, hangi günler çalışacağından, hangi günler tatil yapacağından vs. her şeyden o adamlar sorumlu. ağır yük ve oldukça pahalı. tanrı olmak da ne zor iş. 7 milyardan fazla insanın nereden baksan yarısının her gün kapına gelip bir şeyler istediğini, şikayetlerde bulunduğunu düşünsene. Çıldırtıcı bir etkisi var değil mi? belki de tanrı van gogh'tur. bunca şikayete, bunca isteğe dayanamamış, kesmiştir kulaklarını ve bizler de hala şikayet ediyoruzdur bizi duymadığına dair. Çenesi hiç kapanmayan kadınlar gibiyiz dostum. ihtiyar bir adamın siki gibi dik duruyoruz dünyaya karşı. pisliğiz. Örneğin; ben insan olma hakkımı pis işlerden yana kullandım. başlarda insanlık da yaptığım oldu ama benden önce boka batmış heriflere ve orospulara denk gelince istemeden entegre oluyorsun bu çarka. rahatsızca davranıyorum hayata. rahatsızca şeyler yapmaktan hoşlanıyorum. mesela az önce otuz bir çektim ve ellerimi yıkamadan bir iş görüşmesine gidip, boğazı kalın o orospu çocuğu her kimse patron dediklerini, onun elini sıkacağım, bürosundaki siyah deri koltuğa oturmadan hemen önce, gülümseyerek. teorik olarak eline vermiş olacağım. bunları da buraya karalarken, parmaklarıma takılıyor gözüm. yenmiş tırnaklar ve yine yenmekten yara olmuş tırnak etleri. iğrenç görünüyor. Örneğin, kendime yaptığım başka bir pislik; dişlerimi parçalayacağını bildiğim halde solüsyon halde at narkozu içmek oldu. bunun dişlerimi parçalayacağını, vücut kimyamı bozacağını bildiğim halde zevkle içtim. defalarca! neden yaptım? Çünkü gülmüyordum, yani dişlerim lazım değildi yemek yemenin dışında, gülmediğim için, gülerken de görünecek dişlere ihtiyacım yoktu. her kullanımda 27 saatlik uykudan sonra ki eklem ağrılarıma katlanabilmek için bir doz daha! diş köklerimdeki ağrılara katlanmak için de bir doz daha! böylelikle neredeyse hayatımın 47 günü yok! hiçbir şey hatırlamıyorum o 47 günden. bir yerlere gittim mi, birileriyle konuştum mu, bir kadınla yattım mı, belki bir erkekle? ya da tanrıyla oturup tavla oynadım mı, herhangi bir kuklacıyla ya da. hiç bilmiyorum. kimlerle, nerelerde, neler yaptığımı. müzikleri anımsayabiliyorum ama. güzel müzikler dinlediğimi, o güzel müziklerden bazılarının beni alıp çok mükemmel diyarlara götürdüğünü pembe fillerin sırtında, fakir bir hintliymişim gibi ya da piç bir koreli! bir de şeyi hatırlıyorum dostum, patlamayan bir kurşun hatırlıyorum, patlamayan kurşundan önce toplayıp, sonra dağıttım bir beylik tabancasını, ertesindeki bir sinir krizini. ve 38 sayfalık bir intihar mektubumu. beni azrail'in koynundan çekip alan bir ablayı. kelimelerim yok! diye bağıran bir şarkıyı en çok. ve 46. gün, göt kadar bir banyoda sabahın 7'sinde ağrıyan diş köklerim yüzünden dişlerimi bir kontrol kalemi ile yerinden sökme uğraşımı hatırlıyorum, kanımda tükenmek olan bir solüsyonun etkisiyle. ve dostum, neden bilmiyorum, samsun içiyorum artık. kısa. daha ağır kokuyor. başka sigaralar alabilecek durumum varken neden o? bilmiyorum. inan ki. buna verecek cevabım, o 47 günde neler olduğunu bildiğim kadar. bir gün öldüğümde dostum, tanrının o kuklacı adamların vücutlarından çıkıp, yekpare bir hale büründüğü gün, ona soracağım o 47 günün gizemini. ne oldu, anlat bana diyeceğim ağlayarak. ve damarlarıma biraz daha solüsyon isteyeceğim ölümcül dozda bu kez... işte bu kadar pisliğim. boğazıma kadar bokun içinde. ve gidiyorum şimdi, o kalın boğazlı orospu çocuğunun eline vermeye; -teorik olarak-
at narkozunun etkisinde yazdım gerçek değildir.