bugün
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks18
- anın görüntüsü16
- hemşire kızlar nasıl oluyor25
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam16
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi28
- iğrenç bir his tarif et44
- sözlük yazarlarının abileri11
- japonyada düşen insana yardım edenler9
- aşkta yaş farkı önemli midir15
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek18
- erkek çocuk için isim önerileri9
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- insanlar melek mi şeytan mı8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi17
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız13
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- en yaşlı özelliğiniz17
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz43
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- yakışıklı ama zengin erkek12
- icardi190520
- özgür özel10
- suriyeliler suriye'ye dönsün13
- fake hesabım için nick önerileri9
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız10
- emmanuel emenike17
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- insana kendini kötü hissettiren şeyler12
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekler arasından seri katil çıkmaması8
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması15
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı13
- sözlüğün en götü güzel kızı21
- ahirette sorulacak ilk soru8
- 1 mayıs 2024 borussia dortmund psg maçı9
- uludağ sözlüğün bitmiş olması11
- sözlük kızlarını kategorize eden utanmazlar18
Bir uyuşma bedende, zihinde ve düşlerde. Belki bir kirlenme bu, belki çürüme, belki de bir karpuzun içini yemesi gibi birşey. Baktığımız bütün yüzlerde, kendinden ve insanlardan uzaklaşmanın ağır faturası.
Devasa bir inançsızlık, devasa bir ümitsizlik ve dev bir kaçış. "Bu toprakları kime bırakmaya niyetlisiniz acaba?" diye sorsam gözlerimin içine anlamsız anlamsız bakacağınızdan eminim. Kendi kabuğuna çekilmiş ve orada "kara bir inci" üretmeye çalışan insanların suçüstü yakalanmışlığı var bakışlarınızda. Size incilerden nefret ettiğimi söylemeliyim. Gövdesine saplanmış bir taşı dünyanın en güzel mücevherlerinden biri haline getirmek fikri alabildiğine yabancı bana.
Atılan bir taşla yaşamaya alışmak bile kötü bir duyguyken onu onur duyulası bir maddeye dönüştürmek, tepkisiz, teslim olmuş, apolitik varlıkların işi olsa gerektir. Oysa insana düşen, kendisine yönelen bütün yabancı unsurları reddetmek ve o unsurların kaynağına doğru haykırmaktır. Bir "inci"ye meziyet yükleyen bütün felsefelerin karşıtıyım ve karşıt olmak, şu dünyadaki hanemize yazılan en "pırıltılı" şey.
Bir vakitler, inanç ve kararlılıklarına bakarak benim de yanlarında saf tuttuğum sıkılmış yumrukların gevşediğini görüyor bu gözler. Beyazla pembe arası bir renk turu yaşanıyor o avuçlarda şimdi. O avuçlarda, o yumruklarda "yumuşama"nın tiksindirici ve iç karartıcı yüzü dolaşıyor. Baktığım bütün yüzler kapanıyor karşımda ve kilit vuruluyor aşklara. Kilit vuruluyor topraklara, üstünde doğulan ve bir bıçak gibi dolaşılan bütün şehirlere, köylere, evlere kilit vuruluyor. Ürkek ve kendi gölgesinden bile korkan güvercinler gibi yaşadığınız bu aşklardan size bir sancıdan başka birşey kalmayacak. Küçük bir ses parçasıyla kalbi pır pır eden ve güvenli kuytulara sığınmak için topluca havalanan güvercinlerin aşkından ne olur ki? Ne olur ki sizin aşkınızdan? Ve ne hakkınız var sizin sevdiklerinizi de kirletmeye, yaralamaya, korkak hale getirmeye? Ruhunuzda yayılan karanlığı, bir başkasına hangi hak ve duyguyla taşımaktasınız? Kendi pis korkunuzu tek başınıza yaşayın ve bilin ki aşk cesaret işidir. Ancak gerçekten sevenler aşık olabilir. Ancak hayatı bir isyan ateşi gibi alnında dolaştıranlar aşık olabilir. Bu ateşli ve cesur duyguyu, korkularınız ve ihanetlerinizle kirletmeyin.
Aklınızdan geçen herşeyi biliyorum. Çok gördük biz bu yılgınlık ve sünepelikleri. Aşklarınız karşısında dahi yenildiniz siz ve sarılıp yanınız sıra koşturmak yerine, sevdiklerinizin korkularını da korkularınıza gerekçe göstererek, hem kendinizi hem de onu bir çukura doğru sürüklediniz. Koşmaya mı cesaretiniz yoktu, sunacak dünyalarınız mı sığdı, cahil miydiniz, eksik miydiniz, bilinmez...
Gerekçeleriniz hiç ilgilendirmiyor bizi. Bildiğimiz birşey var ki, siz aşkı kuşatılmış kalelerin teslim olması gibi birşey sandınız ve sevgilinizin elinden tutmanız beyaz bir bayrağın dalgalanması anlamına geliyordu sözlüğünüzde. Ürkek cümlelerden oluşan bir sözlüğünüz var ve tam da bu yüzden tek bir satır anlamayacaksınız kavgamızdan. Size o kavgaya katılma hakkı ve kavga etme imkanı sunuldu, lakin cenk meydanına attığınız ilk adımda ayaklarınızın tutuştuğunu görüp, serin bir hayata, serin bir kucağa, serin bir eve doğru koştunuz. Kendiniz gibi korkak hale getirdiğiniz sevdiklerinizden sizi avutmalarını, dizlerine yatırıp saçlarınızı okşamalarını beklediniz.
Oysa o saçlar, isyan ateşenin yalımlarıyla tutuşmalıydı. Saçları isyan ateşinde kavrulmuş adamların ve kadınların hakkıdır aşk. Ve dünyanın en güzel ağaçları ve en güzel kalpleri onların toprağında yetişir. Size, içinde gittikçe boğulacağınız daracık hayatlar ve o hayatları bile doldurmaktan aciz avuçlar kalır. Gidin ve o avuçların aşkında teselli bulun. Uyutsun sizi miniminnacık sevgililer ve yaşlanan bedenlerinizi kanapelere yayıp kazak ören kadınları seyredin siz. Yaşayabileceğiniz en büyük mutluluk budur. korkak adamlarin mutlulugu!
(bkz: idris özyol)
Devasa bir inançsızlık, devasa bir ümitsizlik ve dev bir kaçış. "Bu toprakları kime bırakmaya niyetlisiniz acaba?" diye sorsam gözlerimin içine anlamsız anlamsız bakacağınızdan eminim. Kendi kabuğuna çekilmiş ve orada "kara bir inci" üretmeye çalışan insanların suçüstü yakalanmışlığı var bakışlarınızda. Size incilerden nefret ettiğimi söylemeliyim. Gövdesine saplanmış bir taşı dünyanın en güzel mücevherlerinden biri haline getirmek fikri alabildiğine yabancı bana.
Atılan bir taşla yaşamaya alışmak bile kötü bir duyguyken onu onur duyulası bir maddeye dönüştürmek, tepkisiz, teslim olmuş, apolitik varlıkların işi olsa gerektir. Oysa insana düşen, kendisine yönelen bütün yabancı unsurları reddetmek ve o unsurların kaynağına doğru haykırmaktır. Bir "inci"ye meziyet yükleyen bütün felsefelerin karşıtıyım ve karşıt olmak, şu dünyadaki hanemize yazılan en "pırıltılı" şey.
Bir vakitler, inanç ve kararlılıklarına bakarak benim de yanlarında saf tuttuğum sıkılmış yumrukların gevşediğini görüyor bu gözler. Beyazla pembe arası bir renk turu yaşanıyor o avuçlarda şimdi. O avuçlarda, o yumruklarda "yumuşama"nın tiksindirici ve iç karartıcı yüzü dolaşıyor. Baktığım bütün yüzler kapanıyor karşımda ve kilit vuruluyor aşklara. Kilit vuruluyor topraklara, üstünde doğulan ve bir bıçak gibi dolaşılan bütün şehirlere, köylere, evlere kilit vuruluyor. Ürkek ve kendi gölgesinden bile korkan güvercinler gibi yaşadığınız bu aşklardan size bir sancıdan başka birşey kalmayacak. Küçük bir ses parçasıyla kalbi pır pır eden ve güvenli kuytulara sığınmak için topluca havalanan güvercinlerin aşkından ne olur ki? Ne olur ki sizin aşkınızdan? Ve ne hakkınız var sizin sevdiklerinizi de kirletmeye, yaralamaya, korkak hale getirmeye? Ruhunuzda yayılan karanlığı, bir başkasına hangi hak ve duyguyla taşımaktasınız? Kendi pis korkunuzu tek başınıza yaşayın ve bilin ki aşk cesaret işidir. Ancak gerçekten sevenler aşık olabilir. Ancak hayatı bir isyan ateşi gibi alnında dolaştıranlar aşık olabilir. Bu ateşli ve cesur duyguyu, korkularınız ve ihanetlerinizle kirletmeyin.
Aklınızdan geçen herşeyi biliyorum. Çok gördük biz bu yılgınlık ve sünepelikleri. Aşklarınız karşısında dahi yenildiniz siz ve sarılıp yanınız sıra koşturmak yerine, sevdiklerinizin korkularını da korkularınıza gerekçe göstererek, hem kendinizi hem de onu bir çukura doğru sürüklediniz. Koşmaya mı cesaretiniz yoktu, sunacak dünyalarınız mı sığdı, cahil miydiniz, eksik miydiniz, bilinmez...
Gerekçeleriniz hiç ilgilendirmiyor bizi. Bildiğimiz birşey var ki, siz aşkı kuşatılmış kalelerin teslim olması gibi birşey sandınız ve sevgilinizin elinden tutmanız beyaz bir bayrağın dalgalanması anlamına geliyordu sözlüğünüzde. Ürkek cümlelerden oluşan bir sözlüğünüz var ve tam da bu yüzden tek bir satır anlamayacaksınız kavgamızdan. Size o kavgaya katılma hakkı ve kavga etme imkanı sunuldu, lakin cenk meydanına attığınız ilk adımda ayaklarınızın tutuştuğunu görüp, serin bir hayata, serin bir kucağa, serin bir eve doğru koştunuz. Kendiniz gibi korkak hale getirdiğiniz sevdiklerinizden sizi avutmalarını, dizlerine yatırıp saçlarınızı okşamalarını beklediniz.
Oysa o saçlar, isyan ateşenin yalımlarıyla tutuşmalıydı. Saçları isyan ateşinde kavrulmuş adamların ve kadınların hakkıdır aşk. Ve dünyanın en güzel ağaçları ve en güzel kalpleri onların toprağında yetişir. Size, içinde gittikçe boğulacağınız daracık hayatlar ve o hayatları bile doldurmaktan aciz avuçlar kalır. Gidin ve o avuçların aşkında teselli bulun. Uyutsun sizi miniminnacık sevgililer ve yaşlanan bedenlerinizi kanapelere yayıp kazak ören kadınları seyredin siz. Yaşayabileceğiniz en büyük mutluluk budur. korkak adamlarin mutlulugu!
(bkz: idris özyol)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar