bugün

komşunun gözünden bakılan öğrenci evidir. pis, dağınık, gürültücü, gireni çıkanı belli olmayan bir yer, ayrıca "acaba faturaları ve kirayı ödeyebilir mi?" sorusunu da unutmamak gerek. derdim bunlardan sadece eve giren çıkan arkadaşlar. malum kız+erkek=sevişmek diye düşünen komşu tipi çok.
1-önce şöyle düşünelim: "erkeğim ve erkeklerden hoşlanıyorum. hatta sevgilim de var, adı mahmut. mahmut gece gündüz geliyor, tabi hemcinsim ya, millet yanlış anlamıyor, halbuki evde yemediğimiz b.k kalmıyor."
2-peki bi de şöyle düşünelim: "erkeğim, bir de kız arkadaşım var. gayet güzel giden bi ilişkimiz var, yanında yatmaktan keyif alıyorum. illa sevişmemiz gerekmiyor."
ve sonuç: peki bunlardan hangisi komşunun hoşuna gitmez: ikinci şık. çünkü kız ve erkek yanyana, her an sevişebilirler. halbuki ilk şık daha kötü (cinsel tercih o ayrı, sonra geylerin (!) gazabına uğramayım da). yani hiç bir şey dışardan göründüğü gibi değildir komşu teyze.
tabi bizim de yıllar önce bir öğrenci evimiz vardı. en önemli özelliği fazla temizlik yüzü görmemesi ve dolapta yumurta, makarna, ekmek, patates ve bisküviden fazla yiyecek bulunmaması idi. sanırım iyi kalpli komşularımıza göre de durum böyle idi.

günlerden bir gün apartmandaki hayırsever komşularımızdan birinin evinden cenaze çıkmıştı. biz de üzülmüştük bu duruma. sabah kapımızı çaldılar ve eve gelenlerin yanlarında getirdiği tencereler dolusu yemeği koyacak yer kalmadığını, buzdolabımız müsaitse sıcaktan bozulmaması için bir kaç tencere yemek getirmek istediklerini söylediler.

allah var hemen kabul ettik. zaten emektar 3. el buzdolabımız bomboştu. fazla bir işe yarayamıyordu. alt kat komşudan bir bir tencereler bizim mutfağa taşınmaya başladı. yaprak sarmaları, biber dolmaları, pilavlar, çorbalar... buzdolabının dili olsa da konuşsa. uzun zamandır ilk defa tıka basa anne yemeği dolmuştu. tabi bunlar cenaze evinin yemekleri. el süremezdik çok ayıp olurdu. ama akşam olup da üç arkadaş uyduruk yiyeceklerle karın doyurup açlıktan duvarları tırmalamaya başladığımızda, buzdolabındaki sarmalar gözümüze daha bir lezzetli görünmeye başlamıştı. ama yapacak bir şey yoktu.

tam bunları düşünüp dertleşirken kapı çaldı. alt kat komşunun büyük kızı zuhal abla gelmişti. yemeklerden bir kısmını alacaktı. bize çok anlamlı bir jest yaptı akşam vakti.

'-kızlar annem dedi ki, o çocukların karnı açtır. dolaplarındaki yemekleri alırken onlara da sarma dolma bırak, karınlarını doyursunlar.'

'-şey gerek yok zuhal abla' derken bile aslında içten içe seviniyorduk.

sayelerinde dolaba gelen yemeklerle bir hafta boyunca karnımız doyuruldu. hala saygıyla anarız.
kerhane sanarlar efendim. kız arkadaşların gelir, alt tarafı yemek yaparsın, film izlersin, gerçi başka ne yaparsan yap kime ne ama komşulara bunu anlatamazsın.