bugün

ortalama 30 yaşları civarında olma ihtimalleri yüksek olan bayanlardır.30-40 aralığı desek daha isabetli karar vermiş oluruz. genelde dik dik konuşunca bir şey elde edeceğini sanırlar ancak yanılırlar. ha bir de bunlara aşık olan evlilik yapmamış kılıbık erkek adayları vardır. onlar daha bir komedidir.
akıllanmayıp ikinci kocayı arayan bayandır.
dul olarak adlandırılan bayandır.
belki annemiz belki komşumuzdur.
ayaklı beladır.*
bir süre sonra, çocuğu olan ayrılmış erkekle hayatını birleştirecek olan bayandır.
Dul adını almaya hak kazanmıştır. artık türlü yakıştırmaların hedefidir. hayırlı olsun.
memleketimiz kırsal bölgelerinde barınması hala zordur.
erkekleri rahatsız eden bayandır. güçlüdür. artık erkeğe ihtiyaç duymaz bunlar.
dest-i izdivaç'a katılan bayandır.
gayet normal bir bayandır. çocuklarına hem annelik hem babalık yapar. güçlüdür, evini kendi sırtlar. iki kişinin yaptığı işi tek başına yapmaktadır.
kadın demekten çekinilen bi toplumda işi zordur.*
bir evlilik yaşamış ve aradığını bulamamış olan kadındır. her ne şartla olursa olsun, bir adama gönlünü vermiş ve onunla hayatını birleştirmiştir. ne gayrı meşru bir çocuktur kucağındaki, ne de orospuluktur yaptığı. ama içimize o kadar işlemiş ki kötü niyet, bu kadınlara bir garip bakarız biz.

dışarıda gezerken yanında bir erkek olması büyük bir hatadır. bizim insanımız bu görüntüyü bir saniye görmeye dursun, o kadın artık orospudur. ne kucağındaki çocuğu, ne işi gücü hiç bir şey onu orospuluktan kurtaramaz. arabasına biner, kesin birileriyle görüşmeye gidiyordur. akşam 5'ten sonra evinin dışına çıkması ya da 9'dan sonra evine girmesi günahtır. bunu yapan da orospudur, kesin veriyordur. kısacası, adımını atarken bekar muadillerine göre 3-4 kat daha fazla düşünmesi gereklidir bu kadının, "mahalle" * tarafından taşa tutulmaması için. ayrıca, boşanması da ayrı bir dedikodu malzemesidir mahalle için. bi kocayı idare edememiştir. dizini kırıp oturmalı, kocasının emirlerini yerine getirmeli, çocuğunu büyütmelidir. ama bu kadın böyle yapmamışsa kesin bi orospuluk vardır bunda, kesin. ülkemiz ortalama insanının bu kadınlar hakkındaki düşüncesi aşağı yukarı budur.

bekar erkeklere gelecek olursak; bu ablamız, artık koruyacağı bir bekareti olmadığından * ve cinsel ilişki konusunda da tecrübeli olduğundan, bu konuda korkusu yoktur ve bu nedenle de kolay lokmadır. zaten kendileri de yiyecek yarak ararlar, çok azgındırlar * ya da yukarıda yazıldığı gibi dest-i izdivaç'a katılır, hemen koca ararlar.

ama...

işin aslı böyle değildir işte hacılar. bu kadın birini sevmiş ve hayatının sonuna kadar mutlu yaşama hayaliyle bu adama bağlanmıştır zamanında. hatta bir de çocuk yapmıştır, kendi çocuğunu yetiştirmek ve onun da büyümesini, gelişmesini, belki de evliliğini, hayrını görmek için. ama işler istediği gibi gitmemiştir. türlü sebeplerle, kavgalarla vs. ile ayrılmıştır kocasından. ve bilmem bilir misiniz, bir kadın için kocasından ayrılıp, tek başına hayata tutunmaya çalışmak o kadar zor bir karardır ki! ben bunu belki dışarıdan bakan bir gözle tahlil edebilirim, ama asla tahayyül edemem. bir kadının eşinden ayrılıp kendi başına yaşaması hiç kolay bir şey değildir. hele ki bu kadın ekonomik olarak kocasına bağımlı bir kadınsa, boşandıktan sonra mecburen babasının evine "sığınır". babası, annesi bu kadını kucaklar ya da kucaklamaz, ama o kadının içinde her zaman bir yaradır baba evine geri dönmek. ekonomik olarak ayakta durabilen kadın, tek başına hayatını idame etmek zorundadır, bir tane de çocuğuyla birlikte. dışarıdan kendisine bakıldığında insanların neler dediklerini duyar gibidir. bu durum zamanla bu kadını içten içe yer. siz kendinizi bu kadının yerine hiç koymayı düşündünüz mü hacılar? böyle bir psikolojik süreci tahayyül edebilir misiniz?

baba evine sığınan kadın ise ailesine tekrar yük olmanın, "el alemin" kendisine ve ailesine bakışının etkilerini yaşar benzer bir şekilde. peki bu psikolojiyi düşünebiliyor musunuz he agalar? bir de bu kadının bu psikolojiyle çocuğunu yetiştirmesini düşünün. vatana millete, en önemlisi dünyaya faydası dokunan bir birey yetiştirmenin sorumluluğu, bu psikolojik yükle birleşince nasıl da ağırlaşır anlayabilir misiniz?

bu kadın benim ablamdır. ona her baktığımda hayal kırıklıklarıyla dolu bir hayat görüyorum. içim parçalanıyor be dostlar. evlenip, kocasıyla birlikte hayatını yaşamak yerine, tek başına bir hayatı kendisi istiyor muydu? 15 yaşında iken, 20 yaşında iken geleceği hakkında kurduğu düşler bunlar mıydı?... oğlunu, yeğenimi, canımın en büyük parçasını büyütmesini, onun her sabah okula gidişini, gelişini, ilk kız arkadaşını, ilk sivilcesini, ilk sarhoşluğunu hayat arkadaşıyla birlikte göremeyeceğini bilmek, hele ki yeğenimin "baba" eksikliğini hayatının her dakikasında yaşayacak olmasını bilmek beni bin kere parçalıyorsa onu milyon kere parçalıyor be dostlar.

ya yeğenim? baba figürü, hayatında bölük pörçük parçalardan ibaret olacak olan bu yavrunun durumunu nasıl olacak peki? bu başka bir yazının konusu olsun be abiler. çünkü bunu yazmaya kalksam sayfalar yetmez...
izdivaç programlarının vazgeçilmezidir.