bugün

doksanlara dair unutamadığım iki şey var aga.

birincisi saksafoncu tayfunun saçları:

görsel

ikincisi de tırt binalarda hemen klozetin üst tarafında duran ve yana değil yere doğru açılan banyo pencereleri.

zamanla bu pencereler bozuluyor tabi. bi menteşesi çıkıyor yok kapanmıyor, yarım açıkken tamamen paaat diye düşerek sonuna kadar açılıyor falan.

işte ne zaman ki böyle bir eve gitsem (ki gitmeme gerek yok yaşadığım evde var amına koyim) tedirgin oluyorum aga. insan rahatla affedersin sıçamıyor. niye? "aha pencere menteşeden kopup sırtıma düşecek ve ortadan beni ikiye ayıracak. ölümümle herkesi kendime güldürücem korkusu" yaşıyorum.

zaten beni görsen hemen tanırsın haceliz. böyle toprak renginden beter bi yüz rengim var. sıçamıyorum diyorum lan!