bugün

hayat devam ettiği sürece yaşanılan kötü tecrübelerin, acı anların verdiği acizlik, duygu patlamalarının yaşanması ve yaşamı sonlandırma isteğini arttırmasının getirdiği hissiyat.
an gelir yalnız olduğunu, kimsenin seni anlamadığını düşünürsün. herkesin aynı olduğunu, yaşadıklarına bir göz gezdirip çıkarırsın kolayca. keza defalarca başına gelirse başka bir şey düşünecek halde olmazsın o an ki halet-i ruhiyenle beraber.

bu gayet doğal bir hisler bütünlüğüdür. ama sonra karşına birisi daha çıkar ve ona güvenmeye inanmaya başlarsın tekrardan önceki yaşadıklarını unuturcasına. sonra gene ummadığın bir anda kanatlarını kırıverir. gene aynı şeyleri hissedersin.
bu duygular sana yabancı değildir keza. iyice inancını kaybedersin. bir paradoks misali gibi gelir yaşadıkların sana.
ve duygusuzlaşırsın en sonunda onların sayesinde.
ama inanabileceğin, güvenebileceğin birini her zaman beklersin içinde hiçbir şey yaşamamış gibi.
kötü, çok kötü bir hissiyattır. ama kesinlikle, kimsenin güvenmediği rezil bir insan olma hissiyatından çok daha iyi ve onurludur.
tek kanadı kırılan birinin kendini güvenceye alma durumudur.
yalnızlığa bir adım daha yaklaşmaya sebep olan davranışlar kombinasyonunun önemli bir üyesi.
biraz olsun güvenmek gerektiğini bana hatırlatan histir.
kişilere duyulan güven hissinin suistimal edilmesi sonucu oratay çıkan olgu. güven daha çok icgüdusel bir duygu aslında.
özellikle saf insan olarak tabir edilen kisilerde kolayca olusur. herkese guvenmek dogru mudur? kesinlikle değildir. yaşarken farkına varılmasada, ileriki zamanlarda kullanıldığınız hissi içinize baya bi işler. herkes için geçerli değildir tabi bu. anneye babaya ve sizin dostunuz olduğunu her yönüyle kanıtlamış kişilere gözünüz kapalı güvenebilirsiniz. ama hayatınıza yeni giren veya daha önce çürük olduğunun sinyallerini vermiş kişiler için bu geçerli değildir. sonuç olarak güvenmeyin. gidin kendinize güvenin illa dayanıcak bi yer arıyorsanız.