bugün

--spoiler--
okumada gaye okumak değil, sonunda bilgi edinmek, faydalı şeyler öğrenmektir. mesela okunan metin tarih ise günümüze ışık tutmalıdır, dersler vermelidir; bu gün bu gayeden yoksun olarak kitaplar okutulduğu için okuduğu bilgilerden faydalanmayan ve öğrenilenleri hayata tatbik etmeyen bir nesil yetiştiriyoruz. hababam sınıfı ortamında ya da havasında büyüyüp yetişen gençler ülke gerçeklerini ve değerlerini öğrenebilecek ciddiyetten ve samimiyetten uzaklaşıyorlar. dedektiflik kitabını okuyup bir türlü onu uygulayamayan kemal sunal gençliği yetiştiriyoruz. marangozluk kitabını okuyup da bir türlü ona göre iş çıkaramayan adamın haline bezeyen insan tipi yetiştiriyoruz okullarımızda. ilköğretimin 6. sınıfından sonra oks'ye hazırlık nedeni ile okumaya karşı ilgi azalmaya başlıyor ve üniversite giriş sınavlarıyla kalıcı hale gelmektedir. okumayı öğretemeyen bir eğitim sistemi içinde çocuklarımız öğütülüyor.

okullarımızda okuma alışkanlığı kazandırmak amacıyla başlatılan 100 temel eser projesinde araştırmalara göre tersi yönde bir sonuç elde edilmiştir. deyim yerindeyse faydadan çok zarar getirmiştir. okuma alışkanlığı kazandırmaktan ziyade okumamaya sevk ettiği tespit edilmiştir. kitapların çoğu çeviri olduğundan tercüme sırasında tahrifat oluşmuştur. para peşinde olan yayınevlerinin haksız kazanca neden olan yayıncılık ve ideolojik tutumları bu uygulamayı hedeften uzaklaştırmıştır. ilköğretim öğrencileri için hazırlanan eserlerin seçimi bilimsel esaslara göre yapılmadığı için okunması istenen bu eserlerin birçoğu klasik özelliklerden uzak, çocuk seviyesine ve özelliklerine uygun olmayan yetişkin dili kullanılarak yazılmıştır.

çocuk vakfı tarafından yapılan araştırmada beş yıldır okullarda okutulan 100 temel eser de yer alan dünya edebiyatından 56 eser içeriği değiştirilerek yayımlanmıştır. kazançtan başka bir şey düşünmeyen yayınevlerinin hünerli elleriyle 63 çeşit dede korkut hikâyeleri, 72 çeşit la fontaine'den seçmeler, 47 çeşit pinokyo, 57 çeşit ezop masalları kitapçılarda satılmaktadır. bunların hiçbiri diğerine benzememektedir. özgün hali bozularak uyarlama adı altında değiştirildiği halde bakanlık neden bu yayınlarla ilgili bir izleme ve değerlendirme yapmamıştır?

kötü bir alışkanlık olarak birçok şeyi göstermelik olarak yaptığımız gibi kitap okumayı da göstermelik olarak yapıyoruz. öğretmenlerin kitaba karşı soğuk ve isteksiz durduğu bir ortamda elbette öğrencilerin de okumayı formalite olarak yapıp bir yükü üzerinden atmak adına hareket etmelerinden daha doğal ne olabilir ki? buna ancak örnek alınmış duyarsızlık ya da empoze edilmiş cehalet denebilir. maalesef çocuklar ilim, irfan, fazilet ve yüce değerler yerine şiddeti, duyarsızlığı, cehaleti ve hileyi okuldan öğreniyorlar. hayata hazırlayan, yüce değerleri öğreten kitaplar yerine öğrencileri sınavlara hazırlayan kitaplardan başka kitap okumamak bir gelenek olmuştur. oysaki sınavlarda başarılı olabilmek, sınava şartlanmış zihnin zinde durabilmesine bağlıdır, bunun için okumak gerekmektedir. sınavlarda başarılı olabilmek için günde onlarca test çözmesi gerektiğini öğrenen öğrencilerin gözünde, buna hizmet etmeyen hiçbir şeyin değeri yoktur. aslında çocuklarımız okuldan dershanelerden eğitilip yönlendirilmektedirler.

öğrencilerimize okuma bilincinin yerleştirilebilmesi için kitap tavsiye etmeden önce yapılması gereken şeyler vardır. önce eğitimciler çok yönlü olarak model olmalı ve kendileri tavsiye ettikleri kitapları okumuş olmalıdırlar. sonra neyin niçin okutulacağı çok iyi karalaştırılmış olması gerekmektedir. her amaçla kullanılan kütüphanelerin gerçek özelliklerine kavuşturularak kitap çeşitliliği bakımından zenginleştirilmeli, özgür bir ortam haline getirilmelidir. öğrenci ve öğretmenlerin kitaba sorunsuz ulaşmaları sağlanmalıdır. birçok okulda hâlâ kütüphaneler kilitli tutulmaktadır. bir garabet numunesi olarak kitaplar öğrencilerden korunmaktadır.

bu haliyle kitaplar testlerin beş şıktan birini işaretlemeye şartlanmış kafaları yolundan çeviremez. öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren okumayı sevmelerini istiyorsak bunun bir yolu da yazıyı ve yazmayı sevdirmektir. okum yazma öğretiminde el yazsına geçilmiş olması bu yönüyle sakıncalı olmuştur. ne yazık ki eğitimimizde her şey yazının aleyhine gelişiyor. derslerde defter kullanan öğrencilerin sayısı hızla azalırken yazılı metin olan kitaplara ilgi de aynı şekilde azalıyor. teknoloji kullanılırken aslında amaçlar araçlara kurban edilmektedir. öğrencilerin zihin gelişiminde birçok fayda sağlayacak olan okuma eylemi için en müsait çağlar olan öğrencilik yılları istikbal endişesi ve sınav kaygısı nedeniyle değerlendirilemiyor. ülkemizde nerdeyse her konuda bilgi sahibi olduğu halde bir türlü bilinç ya da şuur sahibi olamayan insanların çoğalmasının bir nedeni de budur.

voltaire; "okuma, ruhu yüceltir" diyor. o halde yeni dönemde eğitim sistemi yeniden incelenerek verdiği zararlar önlenmelidir. sadece beyni değil ruhu da doyuran uygulamalarla, gerçek okumalarla öğrencilerimiz ruhi yönden zenginleştirilmeli ve şuur sahibi olarak yetiştirilmelidir. çocukların kalbine iman, sevgi, merhamet, yüce değerler ve okuma aşkının konabilmesi için hakka dayanan bir eğitim sistemine geçiş yapılmalıdır.

--spoiler--