bugün

ayşe tütüncü piyano ve perküsyon grubu'nun çeşitlemeler isimli albümünün onbirinci parçasıdır. türkçe kürtçe ermenice rumca sözlerden oluşan parça için "dilimiz döndüğünce ülkemizin çok dillilini telaffuz etmeye çalıştık" denmiştir.

sözleri aşagıdaki gibidir:

kero el reposo (huzur istiyorum)
kero la pas (barış istiyorum)
kero la tranquilidad (sükunet istiyorum)
ke se avran las puertas (kapılar açılsın)

birliktelik
sevinç
kardeşlik
bütünleşmek istiyorum
kapılar açılsın
(bu kısım ermenice söylenmektedir)

dilxweşiye dixwazim (huzur istiyoru)
aşitiye dixwazim (barış istiyorum)
aramiye dixwazim (sükunet istiyorum)
bila der vebin (kapılar açılsın)

birliktelik
sevinç
kardeşlik
bütünleşmek istiyorum
kapılar açılsın
(bu kısım rumca söylenmektedir)

kapılar
kapılar
kapılar
kapılar açılsın

ayrıca
(bkz: ayşe tütüncü)
(bkz: çeşitlemeler)
(bkz: netekim)
Şarkılarla korkuların yarattığı geçmişe dönük çağrışımlar...
Ya kapıların elini uzattığı anılar...
Şu beyaz boyalı, siyah anahtar delikli sokak kapısı, belleğimin derinliklerindeki bir kapıyla bütünleşiyor.
Edirne'deki evimizin, önü çift merdivenli kapısı.
Onun üstünde bir de siyah demirden küçük bir Arap eli vardı. Top tutan küçük bir Arap eli... Yine siyah demirden yuvarlak bir madalyonun üstünde dururdu. Misafirliğe gelenler, kapıyı o Arap eliyle çalarlardı...
O yaşlarda beni "Arap"la korkuttukları için, kapıdaki siyah el, ne kadar ufak olursa olsun, gözüme ürkütücü görünürdü.
***
Yağmurlar, rüzgârlar, karlar ve güneşlerle kırmızı boyası iyice aşınmış, tahta parmaklıklı bahçe kapısı...
Kapı açılıp kapanırken üstündeki yaylı bir demirin ucunda sallanan çıngırağı da, tın tın çalardı.
Balkondan kimin geldiğine bakardık...
Sonra o kapı, yeşil boyalı demir bir kapıyla değiştirilmişti. Onun da üstünde yine yaylı bir çıngırak vardı. Kapının her açılıp kapanışında, o da tın tın çalardı.
Kapı geceleri kilitlendiği için, delikanlılık gecikmelerinde üstünden atlardım.
Tıpkı dayımın, aynı yaşlarda daha önceki tahta kapının üstünden atladığı gibi...
***
Yorgun boyalı, çift kanatlı, arkası kol demirli, kalın köşk kapıları...
Yarı beline kadar camlı, espanyoletli balkon kapıları...
Uydurmadan yapılmış; tam kapanmayan alçak bodrum kapıları...
***
Okulun demirden dev kapıları...
Upuzun boylu, camekânlı, sevimsiz sınıf kapıları...
Beyoğlu kışlarında, açılıp kapandıkça, dışarıya sucuklu, sosisli sıcak yumurta kokuları salan; içi yüksek mermer masalı, sandviççi dükkânlarının kapıları...
***
Üstü tahta oymalarla süslenmiş ve yüzyılların ağırlığıyla hafif bel vermiş koskocaman cami kapıları...
Eskiliği rezelerine, hiçbir eğikliğe uğramadan sadece pas olarak yansımış, dört metrelik katedral kapıları...
***
Tahtalarında, bilinmez anılarından süzülmüş tatsız kaygılarla, keyifli günahların; kimseye görünmeden uyuduğu, otel odası kapıları...
***
Basıldığı yerleri hafif oyulmuş tahta dik merdivenleriyle, eski Paris evlerinin; usta marangoz elinden çıktığı milimi milimine kapanmasından belli, nefti boyası çoktan cilasını yitirmiş kat kapıları...
***
Öne arkaya değil, sürülerek yana açılan; ortası dört köşe küçük delikli, blok çelikten, cezaevlerindeki koğuş kapıları...
Meclis'teki genel toplantı salonunun, her dem taze, cakalı kapıları...
Çamlıca'da Selami hazretlerinin yattığı bir avuçluk mezarlığın kırık dökük parmaklıklı kapısı...
***
Hangi kapıya baksan; bazen bir başka kapının, sisler ardında kalmış görüntüsü belirir arkasında...
Kimi kol demirli, kimi entipüften, kimi küçücük anahtarlı, kimi taze boyanmış, kimi yüzyıllık...
Bir yaşamda içlerinden geçtiğimiz kapıları oturup da kim hesaplamıştır ki...
***
Bir de Belçikalı ressam Magritte'in bir kapısı var.
Deniz kıyısına benzer mavimsi bir boşlukta, yarısı açık bir kapı... içinden beyaz bulutlar geçiyor. Adı da "Zafer".
Yaşam boyu geçtiğimiz binlerce kapının ardında, durmadan aradığımız kapı da o olmalı...

çetin altan
(bkz: the doors)
Orhan Asena'nın oyununun ismidir. Ezilen ve ezen arasında oluşan ilişkileri anlatan oyundur.
güncel Önemli Başlıklar