bugün

bilen özne ile 'kendinde şeylerin' (numenler) etkileşiminin bir sonucudur. Zihnimiz, bilginin içinde şekillendiği saf (a priori) formları (zaman ve mekan) ve kavramları (kategoriler) ile saf ilkeleri sağlarken kendinde şeyler de hissetme kapasitemizi etkilemek suretiyle bilginin içeriğini sağlarlar.
Kant'a göre zaman bakımından deneyden önce gelen hiçbir bilgi yoktur.
Kant gerçek bilgiyi evrensel ve zorunlu bilgi olarak tanımlar.
Kant'a göre, biz yalnızca deneyim sahibi olabileceğimiz şeyleri bilebiliriz.

Kant bilgiyi söyle tanımlar : Bilgi, içi deneyle doldurulmuş kavramları belli ilkelerle birleştiren bir önermedir. Buna göre, bilgiyi incelemek, önermeleri incelemek; önermeleri incelemek ise, usu incelemek demektir.

Kant’a göre bilginin iki kaynağı vardır : Deney ve us.

Bilginin nasıl oluştuğuna gelince, o deneyle usun birlikte etkinliğinden oluşur. Bu “birlikte etkinliği” anlamak için, önce Kant’ın gözüyle usu tanımak gerekir.

Kant’a göre us, kavramları belli ilkelere bağlı kalarak birleştirme yetisidir. insanla birlikte dünyaya gelirken, beraberinde birçok nitelik ve malzeme getirir. Yani Locke’un dediği gibi “Tabula rasa” yani “bos bir kâğıt” olarak gelmez. Beraberinde, düşünme yeteneğini, bilgi yapma yeteneğini, aşkınlık yeteneğini, inanma ve anlama yeteneğini, ideleri ve hepsinden önemlisi “kategorileri” getirir.

KATEGORILER :

Kant’a göre kategoriler, “önerme biçimleri”dir. Bunlar dogusla getirilirler. Deneyden türemezler. Herkeste aynidir. Bilgiden önce gelen bilgi düzenleyicileridir. Burada anlasilmasi gereken, kategorilerin bilgi olmadiklari, bir baska deyisle önerme olmadiklari, sadece “önerme biçimi” olduklaridir. Bilgi, duyu verilerinin bu kategorilerce islenmesinden sonra ortaya konan önermedir. Kant, bilginin olusumunda, ikisinin de önemini anlatmak için, “Kategorisiz duyumlar bos; duyumsuz kategoriler ise kördür!” der.

Kant’a göre, duyu verilerini kaliplayarak isleyen ve onlari bilgi haline getiren 12 kategori yani önerme biçimi vardir. Kant bunlardan onunu Aristoteles’ten almistir. Bu yargi biçimleri sunlardir:

1-Evrensellik : “Bütün insanlar ölümlüdür.” gibi.

2-Tikellik : “Bazi insanlar mavi gözlüdür.” gibi

3-Tekillik : “Ali mavi gözlüdür. ” gibi.

4-Olumluluk : “Insan ölümlüdür.” gibi

5-Olumsuzluk (Negasyon) : “Insan ölümlü degildir.” gibi.

6-Sinirlilik : “Ruh ölümsüzdür.”, “Insan ölümlüdür.” gibi. (Kant ona “yalanci pencere” der).

7-Kategoriklik : Bunlar, deneyden gelmemis, temellendirilemeyen ama öyle oldugu kabul edilen önermelerdir. “Tanri âdildir.” gibi.

8-Hipotetiklik (kosulluluk) : “Tanri adilse, kötüleri sevmez.”gibi.

9-Disjunktiflik (seçmelilik : “veya”li, “ya da”li önerme biçimi) : “Ben veya sen, ne fark eder?” gibi.

10-Problematik (sorunsallik-olasilik belirten önerme biçimi) : Öbür gezegenlerde belki yasam vardir.” gibi.

11-Assertorik (savlayici önerme) : “Dünya yuvarlaktir.” gibi.

12-Apodiktik (zorunluluk) : “Insan ölümlüdür.”, “her nesne yer kaplar.” gibi.

Kant, bu 12 kategoriyi dört ana baslikta toplar. Bu dört ana kategoriden dört prensip çikarir. Bu prensipler (ilkeler) de yine apriori yani “önsel” niteliklidirler. Duyu ve deneyden önce vardir ve duyu verilerini düzenleyip, sinirlayarak biçimlendirirler. Sözü edilen dört prensip sunlardir :

1-Zamanda ve mekânda bize verilen her sey, bir nicelik yani yer kaplama ve belli bir süredir.

2-Her fenomenin belli bir içerigi ve siddeti vardir.

3-Bütün fenomenler nedensellikle birbirine baglidirlar.

4-Mekânin ve zamanin yasalarina uyan her fenomen mümkün, yoklugu bu yasalarin kaldirilmasini gerekli kilan her fenomen ise zorunludur.

Bu kategoriler ve prensipler insana (usa) disaridan verilmez. Bunlar deneyle (sonradan) olusmazlar. Aposteriori (sonran deneyle olusan) degil aprioridirler. Bunlar olgu dünyasinda bulunmaz. Us onlari fenomen dünyasina yansitir. Onun için Kant, “zihin kendi yasalarini evrene dikte eder” der.
sevgi gibi paylaşıldıkça artar. özü budur.