puştluğun daniskası.
(bkz: entry kısa)
Bir insan nasıl bu kadar midesiz ve geniş olabilir düşünmek lâzım.
yakışık almaz.
ne yalan söyleyeyim büyük bir merakla seyirttim başlığa. "acaba" dedim, "kankeytasının eski sevgilisine aşık olarak arafta kalan, canı yanan, ızdırabın en derinine ahbaplık eden bu fakirler için neler söylenmiş". merak yerini hayal kırıklığına bıraktı; yazılanlar tarifsiz bir kedere sevk etti sonra. resmen gözlerim doldu.

bundan 8 yıl 3 ay evvel bir kızı sevdim. bizim aşkımız, aşkların en zoruydu. en sevdiğim arkadaşımın, modern tabirle kankeytamın eski sevgilisiydi cansu. kankeytam yalamıştı cansuyu biliyorum. benim kadar sevmemişti elbet ama yalamıştı. anlatıyordu çünki. o anlattıkça geceleri cansuyu amma öyle amma böyle düşünmekten alamıyordum kendimi.

bitti ilişkileri. bundan böyle halim nic' olur diye düşünmekten ziyade anlatılmaz bir hafiflik gelip oturdu göğsüme. evet, bu midede uçuşan kelebekler değildi. tarifsiz bir hafiflikti. şüphesiz umudun tezahürü olan bir hafiflik.

çook uzun süre aşık kaldım ona. gözüm kimseyi görmedi ve bir gün apansız gelip "hala bekliyor musun" diye sordu. "daha dolmadı mı cezamız" dedi ancak ikincisi sorudan öte sitemdi, biraz da davet.

çok güzel günlerimiz oldu. ben de yaladım cansuyu ama daha çok sevdim. görmedi gözüm kimseyi. her mevsim ayrı sevdim onu, her mevsim daha da çok. bir gün, bir zafet konuşması yapsam, herhalde o güzel günler için teşekkür edeceğim nadide insanlardandır cansu.

şimdi yazılanları okuyorum da içim parçalandı. masum bir aşk ve "kaçışı olmayan bu aşk"ın failleri hakkında neler yazmışsınız. gözlerim doldu be! yok kankaların hepsi göttür, yok cansular da ne güzel yalanır, yok efendim nihat ağır toptur o kim ki bir kızı yalasın... utanmıyor musunuz arkadaşlar? buralarda bunları okuyup ağrına gidebilecek insanlar olduğunu düşünemiyor musunuz? ne diyim; yazıklar olsun!

not: cansuyu ve memelerini asla unutamadım.