bugün

dünya yorucudur. herkes ve her şey beklemeden üzerine akın eder ve takatin kesilir. nefes alamaz, hevesini kim bilir hangi yıkıcı eleştiride terk edersin. geriye dönüp baktığında pişmanlıkların, geleceğe başını çevirdiğinde gerçekleşmesi zor hayaller yetmezmiş gibi, şimdinin tüm gürültüsü, laf salatası ve kalabalığı üzerine üşüşüverir. soluk alamaz, soluğunu bırakacak boşluk bulamazsın. nerededir arkadaşların, dostların? hangi köşeye yürümüşlerdir sensiz? uzaklaşan ayak sesleri tanıdıksa daha da acıtır. gitmek istersin. istediğin insanların yanında olup rahat bir nefes alabilmek senin en büyük hayalin oluverir. yapamazsın, sus pus olursun, çünkü itiraz edecek gücün bile kalmamıştır. gözlerinden yaş da akmaz, gözlerin de yorulmuştur elbette. küsersin. kendi içine gömülür, kapılar ardına sığınırsın ilk kaçışta. eve kimse girmez ama kalabalıktan kurtulmuşsundur.
kalabalığın ortasında gözleri kapatmak, ruhun bulantısını bastırmak için olmazsa olmaz bir çaredir.
Bir deniz kenarında yürürken, aklın gider maziye ve süzülür gözlerinden bir damla yaş devamı gelmesin diye kapatırsın gözlerini; ama daha kötüsü olur hayalinde canlanır birden onunla geçen güzel günler. Öylece kalırsın; çünkü gözlerini açarsan o gider ve sen sırf o gitmesin diye hayatın boyu gözün kapalı yaşarsın.
yolun ortasında ne bekliyon lan? diyecek bir vatandaş yüzünden tüm romantizminizin içine sıçılacaktır.

(bkz: kendimden biliyorum)