bugün

Kahve çünkü...

Yabanidir, mucizedir, hikâyelidir. 8. yüzyılda, Kaffa’da yaşayan keçiler tarafından ‘bulunmuştur’. inadıyla ünlü bu güzel hayvanın kesinlikle bir bildiği vardır.

Kahve; cezvesi, fincanı, yanında likörü, lokumuyla falan merasimdir. Makinede yapayım deseniz, o da öyle. Filtre koy, kahve ölç, su ekle, raftan en sevdiğin, kenarı kırık eski kupanı al, bir su tut. Yaşıyorsun, hayattasın… “Hayır ben yapılmışını içerim” derseniz, iyi işte, müdavimi olduğunuz dükkândaki tatlı garson, güzel bir günün yarısıdır.

Kahve bahanedir. “Hadi bir kahve”, ‘Konuşalım, dertleşelim, anlatalım, şaşıralım, sevinelim, üzülelim, avunalım’dır. Bir de “Yemeğe çıkalım mı?”, “Sinemaya gidelim mi?” diye sorulamadığı o ilk zamanlarda kurtarıcıdır, “E bir ara bir kahve içelim o zaman?” içelim tabii…

“Kahve içme kararırsın” telkiniyle büyütülmüş çocukların isyanıdır: Lütfen ‘kara’ralım! Ayrıca da soralım: Kara donlu Beytullah, örtüsü kara değil mi? Samuel Eto’o, Malcolm X, Muhammed Ali, Debi Thomas kara değil mi?

‘Onu tanımak’, kahvesine süt alıp almadığını bilmek, ‘onu unutmamak’sa şekerli miydi, sade mi diye bir an olsun tereddüde düşmemektir. Zaten kahvesini nasıl içtiği; burcu ve elleri kadar önemlidir. Ne, kahve sevmiyor mu? O zaman geçmiş olsun.

Hatırı kırk yıldır. Bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama ingilizce konuşulan memleketlerde ‘sake’ sözcüğü hâlâ, sıcak ekmek gibi. Tazecik. Biz ‘hatır’ı nadir kullanıyoruz. Halbuki ne güzeldir mesela: Hatırım için tadına bak bari…

Kahvenin, profesyonel bir içicinin uykusunu kaçırması zordur aslında. Aksine kupa kupa kahve içip uykuya dalarsanız, hıphızlı, saykodelik ve her bir ayrıntısı mucize kabilinden rüyalar görürsünüz. Uçarsınız. Ne yapayım öyle rüyaları demeyin ve Allahaşkına, Ahmet Haşim’in 40 Derece adlı yazısını okuyun. Kırk derece ateş ya da bir kupa kahveyle insan ne korkunç zevkler yaşarmış görün.

Nefis kokar. Hele ilk açılışlarda… Kahve paketini ilk kez açtığım anlardan birkaçında ‘ağladığımı’ bilirim. Marketlerde açılmamış kahve kutularına parmak atıp, deriiin bir nefes çekip kaçmışlığım vardır.

Kahvaltı, kahvenin altına iki lokma sermek içindir. Yani belki de ‘30 çeşit’ israf, pazar kahvaltısının fotoğrafını çekip paylaşmak ayıptır. Etimoloji iyidir.

‘Yorgunluk kahvesi’ diye bir şey vardır. Dermansıza can verir, işi olanı kuvvetlendirir. Bir şeylere yeniden, umutla başlamak için bir fincan, taze, sıcak kahveden daha iyi bir şey olamaz.

Elif Türkölmez - Radikal.