bugün

doğu perinçek'in ergenekon davasındaki savunmasından alıntı. *

kahramanları intihar eden bir millet ayakta kalamaz

Türk Milleti namuslu bir evladını, Türk Ordusu onurlu bir subayını daha yitirdi. Ergenekon tertibi kapsamında haksız suçlama ve iftiralara muhatap olan Dz.Yarbay Ali Tatar, onurunu korumak için yaşamına son verdi. Ali Tatar'ın ölümüne yol açan kurşunu Gladyo sıkmıştır. Şehit Yarbay Ali Tatar'ın anısına, iP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Ergenekon davasında savunmasının başlangıcında yaptığı tarihi konuşmanın özetini yeniden yayımlıyoruz.

KAHRAMANLARI iNTiHAR EDEN BiR MiLLET AYAKTA KALAMAZ!
Kahramanları intihar eden bir millet, ayakta kalamaz!
Kahramanları intihar eden bir ordu, savunma yeteneğini kaybeder!
Kahramanları intihar eden bir ülkenin yargısı, başka bir devletin infaz memuru durumuna dönüşür.
Türk yargısı şu anda ABD'nin infaz memuru durumuna düşmektedir. Türkiye Cumhuriyeti yargısı adeta esir alınmıştır!

13. Mahkeme'nin bu "dalgalarda", bu operasyonlarda büyük sorumluluğu vardır! Suçsuz insanları burada tutarak, birbiri ardı sıra uygulanan tertiplere yardımcı oluyorsunuz. Tarihe böyle geçeceksiniz!

Kahramanları itlere Boğduruyorsunuz!
Bir kahraman, tabancayı dayıyor şakağına ve tetiği çekiyor. O kahramana yaşamı zindan etmişiz. Kahramanlar ölüme gönderiliyor!
Ergenekon'un kahramanı demircidir, emekçidir, feodal bey değil. Demirleri eritip, dağları delip çıkıyorlar kuşatmadan. Kurtuluş Savaşımızda Mustafa Kemal gibi...
Zor dönemler, kahramanlarla geçilir.
Şimdi, Türkiye, kahramanlarını köpeklere, itlere, çakallara boğduruyor!
Ey yargıçlar, buna izin veremezsiniz!
Kahramanların, üstüne Albayrak örtülmüş tabutlarına selam duruluyor. Yaşarken selam dursaydınız! Hapistekilerin önünde selam dursaydınız! ikiyüzlülüktür bu, kara gözlükler takıp selam duruyorsunuz, boğdurttuğunuz kahramanlar önünde...
Bir devlet intihar etmektedir! E. Alb. Abdülkerim Kırca değil! Sessiz kalanlar, boyun eğenler, Türk milli devletinin intiharına katkıda bulunuyorlar. Görevini, sorumluluklarını yapmayanlar, "Kolejde çocuğum var, ya beni sürerlerse, ya yükselemezsem" diye hukukun gereğini yapmayanlar!
Abdülkerim Kırca'nın ölümden korkmadığı belli.
Arkasından ağıt yakmıyoruz.
Burada katledilen Cumhuriyet'tir!
Boğulan, Türk milletidir, bağımsızlığıdır, devrimidir!
Atatürk'ü boğduruyorsunuz!
"Vatanseverlik Suç, ihanete Özgürlük!"
Türkiye'de ideolojik olarak öyle bir iklim yaratıldı ki, "vatanseverlik suç, ihanete sonuna kadar özgürlük! Etnik gruplara, cemaatlere, parçalanmaya, mezheplere özgürlük!"
Bu bozulacak, göreceksiniz!
O ideolojik iklimi yaratanlardan Sabah gazetesinin 3. sayfasında bir köşe yazarı, dün, "Efendiler nereye" başlıklı bir yazı yayımladı. 1918'de istanbul'u işgal eden emperyalistlerin kurtardığı, o hain Refik Halit Karay'ın ağzından, bakın şakağına tabanca dayayıp intihar eden Türk subayına ne diyor:
"... Galiba şafak attı, güneş doğuyor, tahtakuruları nereye?"
Sahibi, Tayyip Erdoğan'ın dünürü! Türk kahramanının arkasından ne diyor:
"Galiba koku aldınız, kedi geliyor, koca fareler nereye?"
Sayın Yargıcım, düşünün, bunda sizin dahliniz var mı, düşünün!
"Yakanız ele geçecek, ziyankâr evlatlar nereye?" diyor!
"Ayılanlar bayılanlar, merdivenden kayanlar"
Bu merdivenden kayanlar Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur olmalı
"yurt içinde ya da yurt dışında kalbi sıkışanlar"
Şımartılan haine bakın, neler söylüyor!
"mermiye kafa atanlar..."
Abdülkerim Kırca!
"Efendiler, hesabı ödemeden nereye?"
Hesabı kime ödeyecekler? Amerikan mahkemesine mi!
Bu alçakça yazı, ancak Amerikan otoritesinden kuvvet alarak yazılır! Onu utanmaz, arsız duruma getiren ne? Bunda sizin de payınız var sayın başkan, sayın yargıçlar!
Benim payım var! Daha iyi mücadele edememişim!
Benim payım var: AKP iktidarını yıkamamışız!
Siz ne katkıda bulundunuz, bulunuyorsunuz, düşünün!
iki Tür Cenaze
Bugün iki tür cenaze kalkıyor Türkiye'de.
Biri "Hepimiz Hrant'ız" diye.
Hrant Dink ölmeden önce "Çekin elinizi Türkiye'den ey Avrupa, ey ABD" demiş, işçi Partili gibi konuşmuş. Hrant Dink'i Amerika vurdurmuş ama aynı Amerika kimilerini "Hepimiz Ermeniyiz" diye yürütüyor.
Ben Ermenilerle birlikte yaşayan bir aileden geliyorum, Kemaliye'liyim, Eğin'liyim. Babaanneme sandık bırakmışlar giderken "10 sene içinde gelmezsek, bu sandık sizindir" diye. Döndüklerinde "Rahime hanım, bu sandığı hiç açmamışsınız" demişler. Babaannem, "Niye açayım, o sizin sandığınız" diye cevap vermiş...
Biz böyle yaşadık Ermenilerle. Şimdi AB ve ABD parmağını soktu.
Bir de Abdülkerim Kırca'ların cenazesi var.
Ulusal devlet yoksa, ulusal ordu olmaz. Komutanları sindirmişler! Öyle, tutuklanan komutanların evlerine eşler yollayarak, cenazede selam durarak, olmaz!
Savaş yalnızca topla tüfekle olmaz. Bir ordunun savaş iradesini kırdınız mı, iradesini imha ettiniz mi, orduyu imha etmiş olursunuz. Beyinlerde kazanılır savaş.
''kime göre ve neye göre kahraman'' sorusunu akla getiren cümledir.
kahramanları kontrgerilladan oluşan veya kontrgerilla bağlantılı devlet ayakta kalabilirmi peki ? *
yakında tsknın girişine asılmasını beklediğim söz. doğu perinçek olmasın ama imzası bir kaç sözlükten başka ciddiye alan olmaz.
kahraman intihar ediyorsa kahraman değildir. kahraman en zor şartlarda bile ayakta durmasını bilmelidir.
eğer intihar ediyorsa korktuğu birşey ya da başkalarının öğrenmesini istemediği şeyler vardır.
olmaz olsun öyle kahraman...
biz ayaktayız diz çöken yargılanan sizlersiniz ayrıca sizi bile ayakta tuttu zamanında bu ülke.
-asıl hainleri yargılamayan millet ayakta kalamaz.
ALi TATAR'ın silah arkadaşlarından birinin yazdığı mektup aşağıdadır.
*

Ergenekon Davası nedeniyle hakkında tutuklama kararı çıkarılan Yarbay Ali Tatar şakağına sıktığı tek kurşun ile intihar etti. Ali Tatar'ın cenazesi dün Karacaahmet Cemevi'nde yapılan törenin ardından Ankara'ya gönderildi.

Yandaş medya Tatar'ın Alevi kimliğinin altını çizdi. Zira Murat Belge, Emre Aköz ve bazı Vakit yazarları ordu ve yargı içindeki Alevileri Ergenekon'un kaynağı olmakla itham etmiş ve bu şekilde hedef göstermişti.

Vakit yazarı Ali Karahasanoğlu, yargı içinde adı, akrabasının adı, yakınları Ali olanların listesini çıkardı.

Ancak adı Ali isimli bir asker olan yarbayın ölümünün ardından dostu ve silah arkadaşı Serhat Tuna şunları söylüyordu:

"Aleviydi, ama ben öldüğü zaman öğrendim. Onun için tek önemli şey vatandı, göreviydi, eğitimdi."

işte Serhat Tuna'nın Tatar'ın ölümünün ardından yazdığı ve Milliyet blog sayfasında yer verdiği o mektup:

"Evet, benim dostum, silah arkadaşım Ali Tatar'ı kim öldürdü?

Kafasına sıktığı bir kurşun mu?

Yoksa onursuz bir soruşturmada haksız yere suçlanmak mı?

Kimdir katiller?

Ali Tatar, 1989'dan beri dostum olan, aynı üniformayı paylaştığım silah arkadaşım, Deniz Kuvvetlerinin tüm okullarında başarıyla görev yapmış, sevgili arkadaşım, kim kıydı sana?

iki ayrı dalda yüksek lisans yapmış, eğitim gönüllüsü, kim kıydı sana?

Kalk o soğuk taştan ve söyle. Haykır bu vatanın gerçek düşmanlarının, vatan hainlerinin adını.

O silahlı kuvvetlerindeki üstün başarılarından dolayı şerit ve rozetler alan üstün nitelikli bir subaydı. Aleviydi, ama ben öldüğü zaman öğrendim. Onun için tek önemli şey vatandı, göreviydi, eğitimdi.

Daha kaç subayın canına kıyılması bekleniyor? Kaç subayın daha onuruyla oynanacak?

Siz Sayın Genel Kurmay Başkanım, siz daha kaç subayın lojmanlardan, görev yerlerinden polis tarafından alınıp, onursuzca sorgulanmasına izin vereceksiniz?

Siz burası hukuk devleti, biz de hukuka saygılıyız diyorsunuz. Karşınızdakiler sizin hukuka saygı gösterdiğiniz kadar saygı gösteriyorlar mı?

Ateş düştüğü yeri yakıyor. Şu an beni yakıyor. Biz bu vatan için yanmak için TSK'ya girerken yemin ettik ve emekli de olsak, görevde de olsak bu yemine hala sonuna kadar sadığız.

VATAN SAĞOLSUN!"