bugün

ilkel ve yanlıştır.
ama karısının rehber öğretmenimiz ercan beyi dövmesi de yanlıştır.
istisnalar kaideyi bozmaz ama yine de haz edilmeyen durumdur.
yok illa kavga edeceğim diyorsan çık sokakta erkeklerle kavga et.
eve daha mutlu gidersin.
dayakla sınırlı olmayan şiddettir. kadın belki dayaktan daha fazla ekonomik şiddete maruz kalır. Bu da eşinin kadına para vermemesidir. Bu tip şiddet ekonomik özgürlüğünü eline alamamış kadınlar için geçerlidir denmemeli. günümüzde bankamatik kartı eşinde olan ve maaşını göremeyen ya da bir sürü faturayı öderken eşi kendi maaşını tek başına yiyen birçok kadın vardır.
kadının kendini korumaya üşenip , başkalarından kendisini korumasını beklemesinin bir sonucudur. dayak yiyip aşağılandığı yerde kalacağım diye ayak diremesinin sonucudur. kadının aciziyeti kabullenişinin bir sonucudur.
ayrıca araştırmalarla kanıtlanmıştırki ; testesteron agresyonu körüklemektedir.
Özellikle pek çok kadın şiddeti bir şekil sevilme yöntemi olarak görür "Beni ne kadar çok seviyor ki dövüyor gibi" ve bu şekide düşünenlerin arasında üniverste mezunlarının sayısı azımsanamayacak kadar çoktur (ne yazık ki)
Acizliktir.

Ancak bazen hatun kişiler öyle bir kaşınmaktadırlar ki, ense köküne bir tane ekleştirmemek mümkün değildir.

Ne demiş atalarımız :

karının karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmeyeceksin !

Vardır bir bildikleri.

Eksi oy vermeyin döverim.
asalet bakanının bile terör eylemi olarak adlandırdığı mevzu. birşey yapıldımı hukuksal olarak onu hukukçular bilir.
ne zaman bu toplumdaki önyargılar değişir, kadınlar eşit bireyler olarak algılanır dünya o zaman gelişir. ya insan kedisine bile, en sevdiği kazağına bile ki örnek veriyorum kıymet verirken, bu şiddet olayını bir insan nasıl diye düşünmekten alamıyorum kendimi. hümanizmim burada yara alıyor işte.
erkekler tarafından sıkça uygulanan yapanın erkekliğini insanlığını bir kez daha gözler önüne serebilecek eylemdir. *
insana yönelik şiddet kavramının, şiddeti uygulayanın sadece erkek olması durumunda aldığı yeni addır.
erkek egemen toplumların kanayan yarasıdır. kültürün bile yenemediği öğrenilmiş hastalıktır.
erkeğin gücünü, isteyerek yada istemeden istediğini yaptırma, ego tatmini veya başka nedenlerle kendine kıyasla daha zayıf kadında denemesidir. bir nevi büyük balık küçük balık hikayesidir.
kontrolü ele alma söz konusu olduğunda, medeni ve akli donanıma sahip ol(a)mayan ve kaçınılmaz olarak da doğal biyolojik mekanizmasını devreye sokan; yurdum başta olmak üzere, gezegenin tüm kara parçalarında yaşayan erkek cinsinde de pekala görülebilen bir davranış biçimidir.
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır teziyle ilişkilendirdiğimizde, kadın kişinin erkeğin önüne geçmiş olabileceği ihtimalinin bir sonucu da olabiliyor. özellikle yurdumda, kah maç izlerken tv'nin, kah dışarı çıkarken kapının önüne geçmiş pozisyonda yakalanan kadınların şiddetle yüzleşmeleri mümkündür.
ekonomik özgürlük ve/veya akıl-fikir bağlamında erkeğin önüne geçen kadınlar da risk altındadırlar. hele ki, kendisini her alanda özgür addeden kadınların, şiddete maruz kalabileceklerinin farkındalığıyla, bir erkeğin sınırlarından içeriye sızmasını, mazoşist bir fantaziye yormak da mümkündür.
efendim, zaten şiddet dediğimiz halt, insanoğlunun içinde uyandırılmayı bekleyen ve türlü türlü vesilelerle tetiklenen bir olgudur. gelin görün ki, en şahane örnekleri vücuda getirmek erkek türüne nasip olmuştur. bütün kadınlar çiçektir klişesi ise hem suçlu hem güçlü olan erkeğin, örtbas ve kamuflaj sanatını da ustalıkla kullanabildiğini destekler niteliktedir.
+ kadına şiddete hayır
- efendim burada gösteri yapamazsınız
+ niye bacım , bende kadınları destekliyorum
- ama beyefendi,trafiği tıkıyorsunuz
+ lan ne yani,bi gösteri de mi yapamayacağız
- beyefendi düzgün konuşalım
+ konuşmazsam ne olur lan şak şak

-*amirim elif komiseri dövüyolar .
kimse durduk yere kadın dövmez. olayın giriş, gelişme ve sonuç bölümünde her iki tarafın kusurları vardır. şiddet olgusunun oluşmasının altında yatan gerçekler incelendiğinde toplumların kronik sorunu olan ahlak anlayışlarının dezenformasyona uğraması vardır. şimdi kadın haklı veya haksız olduğu bir tartışma esnasında sonucun kaba kuvvet ihtimali neticesinde aleyhine olacağını bal gibi bilmesine rağmen umursamadan üstelemeye devam etmesi zaten kaşındığını gösteriyor. bir zamanlar levent oran`ın dediği gibi. yoksa zevk için kadın döven hayvan varsa zaten hayvandır istatistik dışıdır.
nush ile uslanmayanı etmeli tekdir tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
(bkz: #3348171)
1. kadın sağlığı kongresi'nde* "KADINA YÖNELiK ŞiDDET AYNI ZAMANDA BiR SAĞLIK SORUNUDUR" şiarıyla yola çıkmış bu ülkenin kadın sorununa duyarlı doktorunun-hukukçusunun son zamanlarda ciddi anlamda el attığı konudur. yapılacak 2. kongrede kadın sağlığı merkezlerinin belediyenin hiçbir iş yapmayan istihdam alanı olmaktan çıkarılması için uğraşılacaktır.
maalesef ülkemiz gerçeklerindendir.
"cennet anaların ayakları altında ama analar da babaların ayakları altında" anlayışı son bulasıdır.
sadece elleri değil, kafaları, ayakları, hatta vücutlarındaki tüm kemikler kırılası adamların işidir.

ota boka sinirleneninden tutun da, kendine göre mühim bir konu yüzünden eşine şiddet uygulayan hayvanların aldıkları nefes dahi zarardır.

kizlar bir yasinda evlenebilir diyen öküz imam bu denyolara fetva çıkarsa, bu denyolar için ölüm emri verseydi ya!
(ve ego tatmini hiçbir zaman bu kadar kolay olmadı, eziyorsun(tensel-tinsel), yakıyorsun canını birisinin, sonra da en büyüksün..)

iğrenç bi mevzu bu, tansiyon düşüren bi şey.

"durum bu olduğu üzre, bu yüzdendir kız çocuklarımıza henüz ergen bile değilken kamçı kullanmayı öğretmemiz.."
kime yönelik olursa olsun yanlış olan eylemdir.

(bkz: kadını erkeği yok kardeşim bunun vurmayacaksın işte)
eğer şiddeti uygulayan erkekse erkekliğimden utandıran, şiddeti uygulayan kadın ise insanlığımdan utandıran durum.
gerektiğinde yapılması gereken eylem.
çünkü kadın kısmı saf olur. öyle her şeye aklı çalışmaz. bazen kafası durur* bu durumlarda * kafasına vurarak geri besleme yapılır. kadın işte...

edit: ama şiddete karşıyım.
kadına yönelik şiddet bir iktidar mevzuudur. erkekegemen yapı ya da ataerki ile yakından alâkalıdır. kalıplaşmış lâflardan sonra erkekegemen şiddetin farklı sosyoekonomik sınıflardaki tezahürlerine göz atmak daha uygun olacaktır.

düşük sosyoekonomik sınıf erkeği açısından hayatın bu erkeğe karşı gösterdiği acımasızlığın deşarj nesnesidir kadın. şiddet de bu deşarj nesnesiyle kurduğu ilişkinin doğasını tanımlar. şiddet deşarjı mümkün kılan eylemlerin tümüdür. sokakta hırpalanan erkeğin, erkeğe toplumsal olarak biçilen güçlü, sarsılmaz olma rollerinin hane içinde kristalleşmesidir. erkek, gündelikte hasar gören erkekliğini kadın üzerinde şiddete dayalı bir iktidar kurarak onardığını düşünür. kadına yönelik şiddet bu minvalde hırpalanan erkekliğin yarabandıdır.

ama kadına yönelik şiddet sınıfları dik kesen bir olumdur. daha az rastlandığını düşünsem de, yüksek sosyoekonomik seviyelerde de kadın erkek şiddetine maruz kalır. şiddete dayalı aile rollerinin aşılamaması, erkekegemen ideolojinin şekillendirdiği toplumsal cinsiyet rolleri ve yukarıdakine oranla daha az rastlandığını varsaydığım incinen erkeklik gurûru girift bir biçimde erkeğin kadın üzerinde maddî ve manevî şiddet uygulamasında etkendir. türkiye özelinde kapitalizmin şişirdiği tüketim toplumu modelinde kadına biçilen tüketici rol geleneksel aile yapısı içinde erkeğin omuzlarına kadının artan ihtiyaçlarını karşılama yükünü daha hissedilir biçimde koyar. kadın tüketimde eksikleştikçe erkeğin de erkekliği eksikleşecek, yani hasar görecektir. ortasınıf ailelerde kadına yönelik şiddeti körükleyen bir durumdur bu.

keskin hatları olan ve genellemeyle mâlûl bir analiz oldu. elbette ki eksikleri ve yanlışları vardır.
türkiye'de "bizde kadına saygı vardır,öyle şey olmaz" şeklinde inkâr edilme eğiliminde olan şiddettir.

demokratik ve hukukun hüküm sürdüğü ülkelerde ise bu tür bir şiddet olduğu için kadınların hukuken korunduğu söylenir garip bir naiflikle. iran cumhurbaşkanı ahmedinecad'ın "iran'da homoseksüel yoktur" demesi kadar komik bu topraklarda şiddetin olmadığını söylemek. hukuk kadını bu topraklarda korumuyor diye kadına şiddet yokmuş. hukuk eşcinselliği ahlâkdışı kabul ettiği için bu topraklarda eşcinsellik de yoktur aynu minvalde.

inkâr edildiği ölçüde normalleşen şiddettir, bu normallik hukuka da yansırsa "kadının aldatması" öldürüldüğünde hafifletici neden sayılır 2005 yılına kadar. sonuç olarak tüm dünyanın sorunudur ama demokrasinin ve hukukun hüküm sürdüğü topraklarda devlet bireyi korur, yani şiddetin mağduru olan kadını korur. bu da bir itiraftan ziyâde nesnelliktir.

görmediği çoğu şeye inanma eğiliminde olan bir toplumda komşu teyzenin mor gözü nedense şiddete değil, "ağır makyaj"a delâlet eder. işte bu şaşkınlık vericidir.
(bkz: ne saygısı lan)
(bkz: evinde otur çocuk doğur)
(bkz: az laf çok iş)

edit: (bkz: ama şiddete karşıyım)
çok büyük bir sorundur karşımızdaki: yazılı tarihi de aşıp, hayvanlar alemine uzanan bir şiddet.