bugün

işari mana, bir kelamın doğrudan değil, işaret olarak ince anlamlar taşımasıdır. Mesela, katıldığı toplantıdan erken dönen birine, “niçin erken döndüğü” sorulduğunda “Hava soğuktu, fazla kalamadım.” dese, bununla hem maddi havanın soğukluğunu nazara verebilir, hem de toplantıdaki uygunsuz ortama dikkat çekebilir.

Fıkıh âlimleri kıyas yoluyla bazı neticelere varırlar. Mesela, "Ona (Kur’ana) ancak tertemiz olanlar dokunabilir." (Vakıa, 56/79) ayetini "Levh-i mahfuz" veya "Mushaf" şeklinde anlayıp, buradan "Nasıl ki Kur'ana ancak temiz beden dokunabilir. Onun gibi, Kur'anın manalarını da ancak müttaki insanların temiz kalbleri zevkedebilir." neticesine ulaşmak güzel bir manadır.

her ayet ve hadisten işari mana çıkarmaya çalışmak da doğru değildir. işi uzmanlarına bırakmak gerekir.

işari mana çıkarmaya iki örnek:

1. Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde insanların fevc fevc Allah'ın dinine gireceklerini haber veren "Nasr" suresi nazil olduğunda, artık Rasululllahın dünyadaki görevi bitmek üzere olduğunu hisseden Hz. Ömer ağlamaya başlar.

2. Hz. Peygamber ömrünün sonlarına doğru bir konuşmasında "Bir kul dünyada kalmakla Allah'a dönmek hususunda muhayyer bırakıldı. O, Allah katında olanı seçti." deyince, Hz. Ebubekir gözyaşlarını tutamaz. (Buhari, Menakıbu'l- Ensar, 45) Hâlbuki aynı hadisi duyan nice insan, o anda Hz. Ebubekirin hissettiğini hissetmez.

Hz. Ebubekir, Veda Haccında nazil olan "Bugün dininizi kemale erdirdim ve size olan nimetimi tamamladım." (Maide, 5/3) ayetini duyunca "Kemalden sonra ancak noksan vardır." der, Hz. Peygamberin vefatının yaklaştığını hisseder, ağlar.

ihvân-ı Safâ, Bâtınîler, felsefeciler ve bu gruplardan herhangi birine doğrudan
girmeyen başka müfessirler de pek çok âyeti zâhirî manasının dışında
temsîlî bir şekilde okuma ve yorumlama cihetine gitmişlerdir.

Mesela ibn Sînâ’ya (ö. 428/1037) göre Nur Suresi’nin 35. âyetinde
geçen mişkât, heyûlânî akıl; zücâce, bilmeleke akıl; zeytin ağacı, kuvve-i
müfekkire; misbâh, bilfiil akıl; ateş dokunmadan ayrılık, “kudsî kuvvet”;
ateş, “faal akıl”; nur üstüne nur, “müstefad akıl”dır.

Süleyman Ateş’in Bakara243’teki “ölüm”ü kölelik; “dirilme”yi ise özgürlük ile yorumlamaları da
sembolik okumaya örnektir. Esed’in, Hz. Yunus’un balık tarafından
yutulmasını, manevî çöküntünün derin karanlığını tasvir eden sembolik bir ifade olarak açıklaması,

Hz. isa’nın çamurdan kuş sureti yapıp üflemesi ve bu suretin Allah’ın izniyle canlı bir kuş haline gelmesini,
“israiloğulları’na hayatlarının sade balçığından kendileri için yükselen bir kader tasarımı geliştirmek ve Allah’tan kendisine gelen ilhamla bu tasarımı hayata geçirmek” şeklinde izah etmesi,

Yine aynı âyette Hz.isa’nın ölüleri yeniden hayata döndürdüğünü bildiren ifadeyi “muhtemelen ruhen ölmüş topluma yeniden hayat verişinin mecâzî ifadesidir” şeklinde yorumlaması;

Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesini “görünüş ile gerçeklik arasındaki mahiyet farklılığına ve buna bağlı olarak Allah’ın bu farklılığı kavramak üzere seçilmiş kullarına bahşettiği manevî vukuf ve sezgiye işaret” olarak yorumlaması;

Sebe melikesi Belkıs’ın tahtının getirilmesini,11 insan ruhunun manevî değerler yönünde tedrîcî uyanışının temsîlî bir ifadesi olarak açıklaması daKur’an’ı sembolik okuma ve yorumlama örnekleridir.