bugün

işletmelerin kapanmasına neden olan ya da ilerlemesini engelleyen hatalardır. en büyüklerinden biri de işletmeden kazanılan parayı, ev, arsa gibi farklı alanlara yatırmaktır. ilelebet dükkan seviiyesinde kalınır.
özellikle küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin geleceğe dönük bir rekabet planının olmaması işletmelerin yaptığı önemli hatalardan biridir. sadece kar amacı güden, bu nedenle satışa yüklenen, yönetimsel işleri geri plana iten, az maaş vererek nitelikli iş gücünü elinde tutmayan işletmeler ne yazık ki ölümcül hatalar yapmakta ve işletmelerini geleceğe taşıyamamaktadırlar. kar her zaman ilk hedef olmamalıdır.
eger bu isletme ozel bir hastaneyse bazen baskalarının canına sebep olabilecek hatalardır. dikkat edilmesi gerekir.
bırakınız yapsınlar desturu ile yapılanları durdurmayan bir mali sistemin kozalağına çam dikerek 1929 bunalımından daha beterini hazırlamak.

(bkz: mortage krizi)

hal böyle olunca "sorun işletmede mi, sistem de mi" sorusu akla geliyor.
işin başında olan insanın fikrinden faydalanmamak.
adam bütün vaktini dikiş makinasında geciriyorsa, o işi en iyi bilenin o olması ihtimali büyüktür. fikrini al faydalıysa kullan.

olmaz havalara girer. *
bir diğer önemli hata da küçük bir müşteri ya da tedarikçi grubuna takılıp kalmaktır. bu durumlarda müşteri kaybı önemli finansal sorunları doğurabilir. aynı şekilde tedarikçi zincirinin de zengin olması önemlidir. zira vaktiyle tek bir tedarikçiyle çalışan çok büyük bir otomobil firması*, yan sanayide çıkan bir yangın ve bu nedenle ürün alamaması üzerine çok büyük kayıplarla karşı karşıya kalmıştır.
(bkz: çernobil faciası)

o muhendisler o kadar emeklerinin boşa gitmesini, bir kentin ve insanlarının yok olmasını eminim istememişlerdir.

en azından nükleer kazanın ne kadar ölümcül olabileceğini uygulamalı olarak öğrenmiş olduk.
bundan etkilenip ders alan var mı? yok.

böyle bir kazanın tekrar yaşanmayacağına kim garanti verebilir?
bir ülkeye, bir kente, o kadar insanın ve doğanın kanser olup yok olmasına değer mi?