bugün

islam'da da dünya merkezli evren modeli ve buna dayalı bir yaratılış vardır. yer ile gökyüzü evrenin başlangıcında bitişikti. allah yaratmayı diler ve yer ile gök ayrılıp genişler. güneş, ay dünya etrafında dönüyordur bu inançta. politeistik açıdan güneş ve ay tanrıdır. ay tanrısı dişi olup allah'ın kendisidir.
muhammed 7.yy'daki hakim, dünya merkezli evren modeline inanmış ve tevrat gibi kaynaklar ışığında evrenin dünyadaki yeryüzü ve gökyüzünün ayrılıp genişlemesi sonucu yaratıldığına kanaat getirip ayetleştirmiştir. gezegenlerin muhammed'in ayetlerinde yıldız gösterilmesi, 7.yy'da yıldız ile gezegen ayrımını yapacak astronomik bilgiye sahip olunmamasıdır. çünkü karanlıkta gökyüzüne bakarsanız gezegen nedir bilemezsiniz. yıldız nedir bilemezsiniz. sadece gökyüzünde asılı ışık, nûr topları olarak yorumlarsınız. nitel bir gözlem ve subjektif bir sonuç, ayetlerde olan da budur. bu yüzden evren sadece dünyada etrafındaki dünyaya ay kadar yakın olduğuna inanılan güneş ve yıldızlardan ibaret zannedilmiş ve yıldızlar cin taşlama gibi bir vazife almıştır. aynı zamanda da yıldızlar arap politeizminde melekleri temsil eder. ta sümer'e kadar dayanır kökeni.
ayrıca şizofren, paranoyak gibi her şeyi inancına göre seçip, yorumlayanları ve bunu bilim sayan mantıksız insanları geçersek 7.yy'daki egemen dünya modeli düz ve bir tepsi gibiydi. muhammed bu bilgiler ışığında düz yeryüzünün üzerine gökyüzünün düşmesinden koruyanın allah olduğunu, gökyüzünü direksiz olarak sonsuz gücüyle havada tuttuğunu ifade etmiştir. yine bu modele dayalı kıble tayini düz dünyada kabe'ye direkt yönelince hata olmayacağı cehaletinden kaynaklanır. halbuki geoit dünya modelinde hiçbir kıble kabe'ye denk gelmez, yönü de doğrudan uzaydır; rastgele. ve namaz ay ile alakalıdır aslında. 7.yy'da güneş'in batışı ile ay'ın yükseldiği bilindiği için ay gökyüzündeyken kılınan namaz daha sevaptır.
allah, yarattığı evren, dünya modeli, ilk insanlar bilimin bize gösterdiği doğa kanunlarına aykırı her şey teolojik olarak vardır. allah, evren, dünya modeli, melekler, cinler, dualar, muskalar, büyüler, beddualar, mucizeler, kerametler, ziyarete gelen ruhlar, allah'ın uyarısı ya da şeytanın aldatması olan rüyalar, kurban ayinleri, namaz gibi tapma ritüeli v.s. teolojik açıdan vardır. teolojik açıdan yahve, yehova(ben neysem oyum), şiva, buda, vişnu, thor, anubis, an, enlil, baal, ganeşa vb. milyonlarca teolojik vs mitolojik yaratık vardır. yarattıkları her şey vardır. ama tamamen o zaman diliminde, onlara inananların zihninde hayali bir boyutta.

bizim evrenimiz, dünyamız tamamen fiziki gerçekliğe dayanır. ve kendiliğinden vardır tamamen fizik kanunları sayesinde. arkasında hiçbir güç, bilinç yok. o yüzden bu dünya ve evrendeyiz. ve o hayali masallarla, yaratıklarla, ucubelerle alakası yoktur.
bizim dünyamız, insanlarımız, evrenimiz teolojiden tamamen bağımsızdır. ve tamamen fiziki varlıklardır.
yer ile gök geniş anlamda bir tabirdir. az çok anladığımız yer ile gök, hiç anlamadığımız yer ile gök. tek bir yer ile gök mü var? her şeyin içinde yer ile gök var. atomda bile yer ile gök var.
konu teolojik olduğu için paranoyak düşünme şekliyle her şeyi inançsal olay örgüsüne göre yorumlayıp ufocular, vampirciler v.s. psikolojik sorunlu insanlar gibi bağlayanların mantıksal açıdan hiçbir güvenilir yanı yoktur.
(bkz: islamda derinsellik safsatası)