bugün

..birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.

evet. "iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız."
sevdiğim hadislerden. hadis değilse bile tamamen islamla uyuşan çok felsefik bir deyiş. kim söylemişse allah ondan razı olsun.
müslümanlar kendi aralarında ayrılıktan değil her zaman bütünlükten yana olmamalılar. ayırıcı-ayrıştırıcı değil bütünleyici-tamamlayıcı olmak. buda sevgi ile mümkündür. allah rızası için sevmek. sevgi kişileri-aileleri birbirine bağlar. kuran'da allah'a ibadet etmemiz gerektiğinden bahsedildikten sonra ailemize iyi davranmamız gerekliliği emredilir. onlara sevgiyle-merhametle yaklaşmamız. ailemize itaatsizlik ederek, onlara karşı (bir sebepten)ayrıştırıcı davranarak aslında allah'a itaatsizlik etmiş oluruz. tüm kuruntularımızdan kurtularak bu zor olanı halletmemiz lazım. kuruntu diyorum çünkü herkes kendince haklıdır. haklı olduğunu düşünmese zaten öyle davranmaz. herkes haklıdır. haksız kimse yoktur. sıkıntıda buradan başlıyor ya zaten. halbuki onlar senin ailen. haklılık haksızlık burada geçerli değil. merhamet, af, iyi davranış geçerlidir. allah nezdinde böyledir çünkü. allah onca yaptığımız şeyleri affedeceğinden bahsediyor. peki o affediyor da biz kim oluyoruz ki incir kabuğunu doldurmayacak sebeplerden birbirimizi kırıyoruz, üzüyoruz. affetmek, merhamet allah'dandır. öyleyse bir müslüman olarak bize yakışanda bu değil midir. allah'ın ahlakının dünyadaki temsilcisi neden biz olmayalım. bu çok zordur kolay demiyorum. ama niyet+gayret ikileminde başarılamayacak bir şey değildir. ki biz bununla sorumluyuz. allah bize bunu öğütlüyor. dolayısıyla aksi söz konusu değildir.
çözülme aileden başlar. sıkıntı-ayrışma-çatışma aileden başlar. ailemize sahip çıkarsak, onları seversek herkes bu şekilde imanının gerektirdiği üzere davranırsa o zaman ne sıkıntımız kalır nede gelecek kaygılarımız. allah büyüktür. ölüm var. burada kilit noktanın ölüm olgusu olduğunu düşünüyorum. ölüm bize o kadar yakınki; ama sanki çok geç seksen doksan yaşından önce ölemeyecekmişiz gibi davranıyoruz. ölümle kol kola yürüdüğümüzün farkında değiliz. işimize gelmiyor. o yüzden planlar, haller, duygular, sözler hep dünyalık. ben haklıyım. ben haklıysam böyle olacak. yanlış. sen haklı olabilirsin ama haklılığın aile içinde huzursuzluğa sebebiyet verecekse o haktan feragat etmek zorundasın. birde her şeyden öte haddimiz olmayarak şeytani bir cüretle allah'ın rızasını yabana atıyoruz. önemsemiyoruz. şeytan bizi sadece o meseledeki haklılığımıza veya haklı olduğumuz sanısına kapılmamızı sağlıyor. onda diretiyoruz. adeta gözümüzü kör ediyor.
ölüm dedik. şöyle bir varsayımda bulunalım ki çok doğal bir gün başımıza gelecek gerçekçi bir varsayım. bir an için sudan yere üzdüğünüz kişinin öldüğünü düşünün. bir gün eve geldiniz ve kırgın-dargın olduğunuz aileden-akrabadan olan o kişi ölmüş. öldü. bitti gitti. peki soruyorum o anda siz ona olan husumetinizi-nefretinizi mi düşünürdünüz yoksa birkaç dakikalığına da olsa aranızdaki problemi çözmeye yönelik bir konuşma yapabilmeyi mi. ikinci seçenek değil mi. ama asla artık onunla konuşma fırsatınız olmayacak. asla onun tarafından affedilmeye yada onu affetme gibi bir şansınız olmayacak. peki bu durumda siz mutlu hissedebilir misiniz. siz haklıydınız çünkü hatırladınız mı. haklıysanız mutlu olmalısınız. sıkıntınız bertaraf edildi çünkü. kime sorsak bu sorunun cevabı hayır olacaktır. dünya hayatı çok kısa ölümle kol kola yol alıyoruz. hala hayattayken anneniz, babanız, erkek kardeşiniz, kız kardeşiniz, amcanız, dayınız veya ikinci dereceden herhangi bi akrabanız. onlar şans tanıyın ve onları affedin. duyduğunuz nefret-kin-husumet-dargınlık her neyse onları umursamadan gidin ve affedin. bunu ilk siz yapın. maharet buradadır. karşıdan beklemeyin. allah nezdinde siz kazanın. allah'ın rızasına ilk siz talip olun. deneyin bunu ve halledin. emin olun halledeceksiniz de. allah size yardım edecektir. ona sarılın ve konuşun. önyargılı olmayın ve (şayet haklıysanız)haklılığınızı bir kenara bırakın. merak etmeyin halledeceksiniz çünkü allah büyüktür ve kalpleri bilendir.
size bir şey söyleyeyim, allah'ın en çok hoşuna giden şey nedir biliyor musunuz. iş başa düşmeden, yumurta kapıya dayanmadan hür irade ve isteğinizle (iyi yönde)davranmanız. zorunlu olarak yapılan bir iyinin allah nezdinden (allahulalem)çokta bir kıymeti yoktur çünkü adı üzerinde ona zorunlu olmuşsunuzdur artık. diğer türlü seçim imkanı varken iyiyi seçmek ona talip olmak allah için daha değerlidir. çünkü siz alternatifler içinden iyi olanı seçmişsinizdir. bu değerlidir. işte bu rab'bin bizden istediği gayret ve davranıştır.
allah hepimize iyilik-anlayış-izan-merhamet versin. selametle.
Her dinin temeli budur, iman ederek, iyi ve doğru yaşamanın karşılığı ve hediyesi, cennettir.
Hıristiyanı, yahudusi, müslümanı için aynı şey geçerlidir, hatta varolan ve yaşanan bir çok din için.

Var mıdır, yok mudur derin bir tartışma konusudur, gidince göreceğiz.
Lakin cennetin, salt müslümanlara hediye edileceği kanaati, benim nazarımda tamamen hayalperestliktir, safsatadır.
insanlık için emek veren, erdemli, iyi niyetli her insanın, ırk, din, dil gözetmeksizin toplanacağı yer olacaktır.
At fava bekle! Ehehehhe...

Çok möhim not: arkadaşlar, noktalama işareti, paragraf gibi kuralları uygulamadan, manas destenı gibi yazılan entarilerle, gözlerimizi kanatmaya ne hakkınız vardır?
Entrylerinize, görsel bir hoşluk da katın, ki okuma zevki uyandırın. Okuyucuya merhamet edin...
Durumumuz yoktu okuyamadık olmayalım.
kuran'da da aynı şekilde ayetle sabit olan hadistir.
fazla söze gerek yok.