bugün

görsel
cinsellik de dahil olmalı bu kelimenin kategorisine ancak hep bir tabu olarak görülüyor ülkemizde.
Sabaha kadar bu soğuk Ankara havasında sarılmak. Bir nebze olsun belki unutturur her şeyi.
Biraz dertleşmek,biraz konuşmak,biraz iyi hissetmek.
bir adet mutluluğa çok ihtiyacım var gerçekten.
tatmin edildiginde haz ve doyum, tatmin edilemedigi zaman ise aci ve uzuntu veren duygu.
3.000 liralık bir telefon neden ihtiyaçtır?
ya da 250 bin liralık bir araba?
ya da pahalı kol saatleri?
pırlanta yüzükler?

yeni solcu olmuş ergenler gibi "lanet olsun böyle hayata haydi anarşik olalım" minvalinde yazmayacağım sadece meselenin neden'ine bakacağım:

değişen şartlar iletişimin pratikliğini ve hızlılığını bir ihtiyaç haline dönüştürdü ister kabul edelim, ister etmeyelim buna karşı çıkacak sağlam argümanım yok. 25 kişiyi birden idare etmek zorunda olan bir yöneticinin hızlı iletişime olan ihtiyacı ortadadır, ya da bir oyun tasarımcısının 3.000 liralık ekran kartına olan ihtiyacı ortadadır vs vs ha bu ürünlerin fahiş fiyatlarda olması ayrı bi konunun başlığıdır oraya da girmeyeceğim, ben sadece "orta direğin", ortalama bir insanın sen ben gibi tiplerin neden 3.000 liralık telefon alma ihtiyacında olduğunu sorgulayacağım.

antik-çağ'dan bu yana insanlar bir prestij nesnesi'ne sahip olma telaşındaydılar, o zamanlar prestij neseneleri ruhban sınıfının ve devlet idarecilerinin tekelindeydi elbette ama zamanla (çoooook zaman sonra yazıdan 4600 yıl sonra) hümanizma'nın da verdiği gazla önce "klasik burjuva" bu prestij nesnesi'ne sahip olmaya başladı sonrasında da (takribi bir 450 yıl sonra) ortaya çıkmış olan yeni sınıfımız "işçi sınıfı" bu nesnelerin talepçisi oldu. elbette bu nesneler her zaman farklı sınıflar için farklı biçimlerde üretilmeye devam etti söz gelimi ortalama bir beyaz yakalı ya da ortalama bir fabrika işçisi istese de üst-tabakanın prestij nesnesine sahip olamamaktadır; bir audi a4'ün hitap ettiği kitle ile, cls 550'nin hitap ettiği kitle arasındaki uçurum ortadadır ama işin piçliği şurada: a4 sahibi olan adam-kadın daha yukarıya bakma gibi bir gereksinim duymaz, sahip olduğunu sahip olmadığı "prestiji" düşük nesnelerle kıyasa yatkındır böylelikle de genelin üstündeki sıradan bir nesne onun için prestij nesnesi'ne dönüşmekte zaman kaybetmeyecektir.

her neyse konunun çıkış noktasına geri dönüp devam ediyorum;

şimdi orta sınıf bir reddetme halindedir; koşulları reddetme kimliğini reddetme, yapay-doğal çevreleri reddetme vs bunun yanında sahip olma isteğine paralel meta bombardımanını, söylem bombardımanını, cilaları, gazlamaları, satın alma alışkanlıklarınıza seslenen "uzman" çığlıklarını da hesaba kattığımızda ve yukarıdaki prestij nesnesi'ne ulaşma isteğini de düşündüğümüzde ortaya çıkan net bir tablo oluşuyor: 3.000 liralık telefonundan vatsapa, feysbuka giren selincanlar, ahmetcanlar ya da aynı şekilde ihtiyacının çok üzerindeki "şeylere" tutunan ama ne üst sınıfa dahil ne de alt sınıfa dahil kafası karışık, meta ile mutlu olup meta ile doyum sağlayan orta sınıf.

bunun altında yatan gerekçeleri ben 2 başlık altında topluyorum:

1) doğal nedenler
2) yapay nedenler

doğal nedenler açık: sahip olma, gen'in bencilliği, kendi dünyasının efendisi olabilme isteği, farklı görünme, dikkat çekme yani insan'ın varoluşundan bu yana koruduğu aşamadığı teraneler. işte bu doğal nedeler de yapay nedenlerin tetikleyicisi durumundadır.

yapay nedenler: muadilin yokluğunu varsayma yani bir ayfonun ikamesinin 500 liralık (derdimiz vatsapa feysbuka girmek ya o nedenle acımasız davranmadan yazıyorum) bir telefon olamayacağını düşünme, marka ve moda takıntısı, sınırlı sayıda olanın "değerli oluşu" (kömür-elmas muhabbeti) ve en önemlisi: elde edilen nesne'nin bir kimlik yarattığı yanılgısı.

bu iki neden grubunun dikkat çeken bir tarafı var ki o da bu nedenlerin hiçbirinin gerçeklik gibi bir derdi olmaması, hepsinin amerikan rüyası'nın kontrolden çıkmış ve ayağımıza kadar gelmiş biçimleri olması ve dahası hepsinin hiçbir "zaruri nedeni" olmayışı. bir dakika durun ve düşünün "biz zaruri olmayan bu milyonlarca nesne için neden bu kadar para döküyoruz?" neden pahalı kıyafetler, saatler, cüzdanlar alıyoruz hele hele aylık geliri en fazla (bakın en fazla) 4.000-5.000 lira olan tam bir orta sınıf insanıyken neden bu gibi yapay "nesnelere" ihtiyaç duyuyoruz? sadece doğa mı? ya da sadece modern zaman'ın getirisi mi? hangi neden bizi gerçeklik algımızdan uzaklaştırıyor? "yer kürküm ye"den öteye gitmeyecek bir kafaya hangi zaruri nedenlerden ötürü biad ediyoruz?

her neyse "özgür" olduğunu düşünen özgürdür diyecek bir şey yok, "param var götüme sokuyorum kime ne" buna da diyecek bir şey yok hatta "param yok ama var-mış gibi yaşıyorum" buna da diyecek bir şey yok, "modern" zaman, anayasal haklar, özgürlükler bize bu hakların tümünü bahşetti sağ olsunlar, var olsunlar. şimdi değilse bile belki 300-500 yıl sonra "napıyoruz ulan biz?" deriz bilmiyorum.
insanın içindeki eksikliklerdir.
Karşılandığı zaman kişiye haz veren karşılanmadığında üzüntü ve keder yaratan duygudur.
Karşılanmadığı zaman acı ve üzüntü veren, karşılandığında ise zevk ve haz veren duyguya ihtiyaç denir. insanın hayatta kalabilmesi için mutlaka karşılanması gereken ihtiyaçlarına ZORUNLU iHTiYAÇLAR, bunun dışındakilere de ZORUNLU OLMAYAN iHTiYAÇLAR denir. Zorunlu olmayan ihtiyaçlar, karşılanmaları yaşamsal olmayan ancak tatmin edildikçe insanlara haz veren ihtiyaçlardır.
Insanın yaşamını devam ettirebilmesi ve bu hayattan zevk alabilmesi için karşılanması gereken zorunluluktur.

Ihtiyaçlar 3'e ayrılır;

Zorunlu ihtiyaçlar:insanların hayatlarının devamlılığı için mutlaka karşılanması gerekir.

Kültürel ihtiyaçlar:insanın zorunlu ihtiyaçları karşıladıktan sonra gerçekleştirmek istediği ihtiyaçlardır.

Lüks ihtiyaçlar:zorunlu ve kültürel ihtiyaçları yeterince karşılayan insanların duydukları ihtiyaçlardır.
(bkz: #21548360)
elde edildiğinde mutluluk veren elde edilemediğinde huzursuzluk veren duygudur. ihtiyaçlar sınırsızdır. ihtiyaçlar karşılandıkça şiddeti azalır.
bazı durumlarda köleliktir.
ihtiyaçların özellikleri şöyledir:

* şiddetine göre farklılık gösterir.
* artma eğilimindedir.
* karşılandıkça ona olan şiddet azalır.
* sonsuzdur.
* ihtiyaçlar ve onları karşılayan mallar birbirleri yerine ikame edilebilirler.
* ahlaki olmayabilirler.
hadis-i şerif: "Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin." (Tirmizi)
ara sıra duyulan şey. * *
organizmanın, karşılamak için harekete geçtiği, karşılandığı zaman da rahatlama yaşadığı şeydir.**
"muhtaç" kelimesiyle aynı kökten gelir. bir meta olabilir; soyut olanı daha çok hissettirir eksikliğini.
bir hadis vardı bu konuda;

“Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin; hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar.” [Tirmizî, Daavât 149]
ihtiyaç (gereksinme): tatmin edildiği zaman haz, edilmediği zaman ızdırap veren duygudur. prof. dr. ali özgüven
kpss, ales vb. sınavlar için kitap basan yayınevi. dershanesi de vardır.
(bkz: ihtiyaç yayıncılık)
(bkz: ihtiyaç akademi)
karşılandığında mutluluk ve haz verir, karşılanmadığında ise elem ve ızdırap verir. bu bir muhasebe tanımıdır.
(bkz: ihtiyac)
gereksinim.
maddi veya manevi varlığımızda duyduğumuz yokluk hissi.
güncel Önemli Başlıklar