bugün

kafamızın salim olması büyük ölçüde içinde bulunduğumuz anı ne kadar yaşayabildiğimize bağlıdır. bir gün veya bir yıl önce neler olduğunun önemi yoktur. var olduğumuz yer içinde bulunduğumuz andır. geçmişteki sorunlarımız ve geleceğe yönelik kaygılarımız yaşadığımız ana hükmettikçe bizde kaygılarla dolu bir ana gireriz. bu durumda iken hayattan zevk almayı, önceliklerimizi ve mutluluğumuzu ileri bir ertelemek gelecekteki günümüzün bugünden daha güzel olacağı hissine kapılırız. biz kendimizi başka planlara kaptırmışken göz açıp geçinceye kadar çocuklarımız olur, sevdiklerimiz bizden uzaklara taşınırlar, kimisi hayatını kaybeder. yani hayallerimiz uçup gidiyordur, bunun için hayatın hiçbir evresini ıskalamamalıyız.
(bkz: carpe diem)
nedense yapılamayan şey. ya geçmişteki yaptığımızı pişmanlıkları düşünürüz ya da gelecekte yapacağımız iyi şeyleri.
her insan için mümkün olmayan bir durumdur çünkü dahiler, bebekler-çocuklar ve deliler dışında kimse anı yaşıyamaz.
başka türlüsü zaten mümkün değildir yaşadığımız an içinde olduğumuz andır.
(bkz: seize the day)
içinde bulunduğumuz anın kıymetini bilmiş olsak bu dünya daha yaşanılası biyer olurdu. biz beceremiyoruz bu işi.
geçmiş ve gelecek mefhumu olmayan dolayısıyla da anı yaşadığı varsayılan diğer bir mahlukat da hayvanlardır efem, lakin anı ne şekilde yaşar ne şekilde algılarlar orası meçhul.
Adına "hayat" denen, arka sokağı olmayan son durak veya başlangıca kapı açan ilk durakta beklerken "Anı yaşamak" hesap ederek anlamaya çalışmak yerine "an" a kendini teslim ederek anlamak... çoğunlukla ikincisinin varlığını fark ederiz de bir türlü yaşayamayız. Hep ya geç varırız, ya da çok erkenden orada. Hayat "an" ların toplamından, "şimdi" nin sürekliliğinden ibarettir. an ı yaşayamadığımızda, hayatı da ıskalamış oluyoruz. Geriye endişe küpü, nörotik bir varlık bırakırız. endişe küpü yaradılışımızı çeşitli zeka oyunları ile sis perdesi arkasına gömmeye çalışırız.
Bu sefer de daha beter "an" dan koparız. Zaman, mekan ve yer çekiminden sıyrılmış "an" ın hep içinde yaşayıp, onun çok az tadına varabilmek ıskaladıklarımın en başında gelir.
Keşke "an" içine gark olup eriyebilseydim! Jorge Luis Borges şiirinde bunu ne güzel anlatmış.

Eğer yeniden başlayabilseydim yaşama.
ikincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar.
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.

Temizlik sorun bile olmazdı, asla. Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim, daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler, daha çok dağa tırmanır,
daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.

Gerçek sorunlarım olurdu. Hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten: Anlar sadece anlar
Sizde anı yaşayın.

Eğer yeniden başlayabilseydim.
ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır.
Çocuklarla oynardım. Bir şansım daha olsaydı eğer.
Ama işte seksen beşindeyim ve biliyorum...
Ölüyorum.
vodafone'nin reklam malzemesi.
çoğu zaman geçmişi ve geleceği düşünmekten farkına varamadığımızdır.
başka türlüsü mümkün olmayan şeydir. kimse geleceği yaşayamaz, hayal eder ve de geçmişi yaşayamaz aynı şekilde. her halükarda anı yaşarsınız efendiler.
verdigi keyif, farkindaliginizla orantili olarak artan eylem. zira bulundugunuz anda degil de, gecmiste veya gelecekteyseniz * icinde bulundugunuz anin pek bir degeri kalmiyor sizin icin.
çok önemli bir hadisedir. hatta kökene inmek gerekirse hayatın amacıdır. ancak gelişen süreçte insanoğlu varoluş dinamiklerini saptırmış yada yeterince anlayıp uygulamaya geçememiştir. * hatta hayatlarımızdaki üzüntünün ve mutsuzluğun çok büyük bir bölümü bundan kaynaklanmaktadır. ancak bu işi hakkıyla başarıp tüm benliğini yaşadığın ana adamak ve mantığını anında çalışır şekilde tutmak farklısına alışmış bir benlik için zor olacaktır. ayrıca bu konuda yapılması gereken bir alıntı da var *
"Tinsellik özel bir terimdir, ve sezgilerle baş etme anlamına gelir. Teist gelenekte (dinlerde) kelimelere yapışan bir kavram vardır. Bazı eylemleri ilahi ilkelere göre nahoş olarak, bazı eylemleri ise hoş olarak değerlendirir. Ateist gelenekte ise, bu çok doğrudandır, olayların geçmişi özel bir önem taşımaz. Asıl önemli olan şudur; "Burası" ve "Şimdi". "Şimdi" kesin olarak şimdidir.Biz, tam o anda ne mümkünse onu deneyimlemeye çalışırız. Bir geçmiş var olduğu için Şimdiye sahip olduğumuzu düşünmenin bir anlamı yoktur. Bu "şimdi" Tam şu an. Gizemli bir yanı yok, sadece "şimdi", çok basit, dosdoğru. Ve bu "şimdilik" ten bir şekildeher zaman bir aklın anlama yetisi doğar,şöyle ki; gerçeklikle sürekli etkileşimdesinizdir. Teker teker. Adım adım. Sürekli. Aslında biz her zaman, müthiş kesinlikte deneyimleriz. Ama "Şimdi" tarafından tehdit ediliriz,bu yüzden geçmişe veya geleceğe atlarız. Hayatlarımızda var olan şeylere dikkatimizi yönelttiğimizde, öyle zengin bir hayat sürüyoruz ki, bütün o seçimler her zaman varlar, ama hiçbiri kendi başlarına kötü veya iyi değiller. Bizim yaşadıklarımız koşulsuz deneyimlerdir. Onlar üzerlerinde şöyle etiketlerle gelmezler: "Bu kötü olarak değerlendirilir" veya "Bu iyidir". Biz onları deneyimleriz ama aslında onlara doğru dürüst önem vermeyiz. Aslında bir yerlere varacakmışız gibi düşünmeyiz. Bir mücadele gibi düşünürüz. Ölmeyi bekleriz. işte sorun da bu, bu "şimdilik" e hakkıyla güvenmemektir, aslında şimdide deneyimlediğimiz şey pek çok kuvvetli şey içerir. O kadar güçlü ki onunla yüzleşemeyiz. Bu sebeple her zaman geçmişten ödünç alır ve geleceği davet ederiz. Belki de bu yüzden dini ararız. Belki de bu yüzden sokaklarda uygun adım yürürüz. Belki de bu yüzden toplumdan şikayetçiyiz. Belki de bu yüzden başkanlara oy veririz. Bu epeyce ironik, hatta çok tuhaf."

Chogyam Trungpa Rinpoche - 1939-1987
vodafone'un reklam slogani.
hatalarini ve pismanliklarini ya da hayatinin en güzel gününü düsünürken keskelerden yorulup artik biraz da gelecekteki mutlu gunlerini hayal eden cogu insanin basarisizligi.
oysa ecel kapiyi caldiginda insan farkedecek ki butun bir hayat sadece bir andan ibaretmis.
hayat bir gundur, o da bugundur.
hayatı tek kişilik yaşıyabilenlerin lüksüdür. üzerinde sorumlulukları olan, başkalarının hayatını da düşünmek zorunda olan insanlar, hep bir adım sonrasını, bu adımın getireceklerinin faturasını da düşünmek zorundadırlar.