bugün
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim11
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- evli kadın kaçamak yapabilir mi8
- icardi190524
- alınan en güzel iltifat9
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- bik bik'in balona binmesi26
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- bir kadının yemek ısmarlaması12
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- futbolcu ismiyle nick almak9
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- anın görüntüsü18
- kanınıza rengini verir misiniz16
- abır nerede sorunsalı8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- nickli başlık açanlar çaylak yapılacaktır8
- uzağı göremeyen insan15
- türkiyede çok abartılan arabalar14
- vatandaşlık farkı alan otel10
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- ideal duş alma sıklığı12
- integralin müfredettan kaldırılması15
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı8
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı48
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş12
- aristoteles'in orta yolu10
ilkokul yıllarından kalma hoş bir anıyı aklıma getirmiş olaydır.
sene 1991 ya da 92. ilkokul gezisi olarak türkiye büyük millet meclisi'ne gezimiz var. ilkokul çocuğu zaten maksimum ikinci veya 3. sınıf olmanın verdiği eblehlik hem de gezi dediğimiz zaman akla gelen servis arkasında şarkı söyleme tribi için katılıyoruz. velilerden imza kağıtları alınmış okul gezisine gidiyoruz. içimde bir garip mutluluk.
kapıda görevliler arıyor üstümüzü başımızı. ne olur ne olmaz kaygısıyla zaten tetikte olan öğretmenlerimiz küçücük çocukların aranmasını içlerine sindiremiyor ama ses dahi çıkaramıyorlar. aranıyoruz, taranıyoruz ve büyük millet meclisi denen ülkenin yönetildiği, hayati kararların alındığı bir yere demokrasi, oy hakkı, meclis gibi büyüklerin anca işin içinden çıkabildiği bir yere gönderiliyoruz.
öğretmenler kimseyi kaybetmemenin verdiği mutluluk ile bizi o soğuk kış günü meclisin ağır bir sigara kokusu ile kaplı salonlarından birine sokmak için uğraş verirken, bize doğru uzun boylu, gözlüklü ve televizyonlardan görmeye alıştığımız biri yaklaşıyor. çok bilenler hemen onun erdal inönü olduğunu söylüyor. gayet kibar bir şekilde önce öğretmenlerimizle konuştuktan sonra sıraya girmemizi bekleyerek hepimizin elini sıkarak bizi daha başka bir salona aldırıyor. bu arada ben, sınıfın en akıllı öğrencisi* öğretmenimin yanından bir an olsun ayrılmadığımdan herşeyi biraz alçaktanda olsa duyuyor, işitiyorum. "bu çocuklar ülkenin geleceği." ya da " "çok sevimliler." gibi sözlerin arasında işittiğim kadarıyla bir kaç memur hemen bize servis edilmesi konusunda uyarılıyor. millet meclisinde o günlerde iktidar olanların iyice bozulduğunu neredeyse işin çığrından çıkacağını söyleyip yakında siyaseti bırakacağını söyleyen erdal inönü acil bir işi için yanımızdan ayrılıyor.
alınan salonda çocuklara seçme seçilme hakkı konusunda uzun uzun açıklamalar yapılırken ve bir ara elinde sigara ile biri kürsüye çıkıyor. çocuklara milletvekili olma konusunda bilgiler verecek olan kişi o gün mecliste bulunan bir milletvekili oluyor haliyle. anavatan partisi urfa milletvekili olan bu şahıs önce sigarasından bir nefes alıyor ve urfayı daha önce gören olup olmadığını soruyor. kimseden ses çıkmayınca ise önce sinirleniyor daha sonra " ibrahim tatlıses var ya; hani şu mavi maviyi söyleyen adam. o mesela urfalı. ben burada onu temsil ediyorum." diyor. gülüşmeler arasında bir arkadaş "nasıl temsil ediyorsunuz?" diye gayet çocukça bir soru sorunca milletvekili anlatmaya başlıyor.* " urfa, ankaradan çok daha küçük bir yer. orada böyle çok güzel yemekler yapılır. sesi güzel insanlar genelde oradan çıkar. mesela ibrahim tatlıses urfalıdır. bu insanların verdiği oylar beni temsil ediyor."
garip birkaç konuşmanın ardından okula dönen bizlere her okul gezisi sonrası verilen ev ödevi olan "geziyi anlatan bir kompozisyon yazınız" ödevi veriliyor. çok düşünen ben aşağı yukarı şunları yazıyorum.
--sigara kokan salonları olan yerlerde demokrasi var. burada demokrasiyi anne babalarımız oy vererek sağlıyor. urfa küçük bir yer. ibrahim tatlıses milletvekili olabilir ama o adam onu temsil ettiğinden gitmiyor meclise.--
çocukluk dönemi tabi bunlar. şimdi mecliste sigara yasağı var. yanlış bilmiyorsam erdal inönü siyaseti çoktan bıraktı. çok efendi bir adamdı. hastalığı var.
artık büyümüş olan ben kompozisyon yazmayı özledim. giriş gelişme ve sonuç bölümleri vardı.
sigara kokan salonlarda milleti idare eden adamlar hayal ettim yıllarca. zamanın urfa millletvekili kimbilir şimdi nerede. ibrahim tatlıses meclise giriyor veya en azından girmeye çabalıyor. şimdi istanbulu temsil edenler türkü söyleyip, adam vuruyor gibime geliyor. gerçek istanbullular o adam orada olduğu için meclise gitmiyor. kompozisyonlarda insanlar değişiyor, mekanlar değişiyor ama istenmeyenlerin bizi temsil ettiği gerçeği değişmiyor.
edit 1: ikram ettikleri şeyler: fındık, fıstık ve bir şişe kahverengi şişeli meyvesuyu.
edit 2: meyve suyu ılıktı. fındık ve fıstık süper.
edit 3: ibrahim tatlıses meclise girerse, artık istanbul b*k olmuş demektir.
sene 1991 ya da 92. ilkokul gezisi olarak türkiye büyük millet meclisi'ne gezimiz var. ilkokul çocuğu zaten maksimum ikinci veya 3. sınıf olmanın verdiği eblehlik hem de gezi dediğimiz zaman akla gelen servis arkasında şarkı söyleme tribi için katılıyoruz. velilerden imza kağıtları alınmış okul gezisine gidiyoruz. içimde bir garip mutluluk.
kapıda görevliler arıyor üstümüzü başımızı. ne olur ne olmaz kaygısıyla zaten tetikte olan öğretmenlerimiz küçücük çocukların aranmasını içlerine sindiremiyor ama ses dahi çıkaramıyorlar. aranıyoruz, taranıyoruz ve büyük millet meclisi denen ülkenin yönetildiği, hayati kararların alındığı bir yere demokrasi, oy hakkı, meclis gibi büyüklerin anca işin içinden çıkabildiği bir yere gönderiliyoruz.
öğretmenler kimseyi kaybetmemenin verdiği mutluluk ile bizi o soğuk kış günü meclisin ağır bir sigara kokusu ile kaplı salonlarından birine sokmak için uğraş verirken, bize doğru uzun boylu, gözlüklü ve televizyonlardan görmeye alıştığımız biri yaklaşıyor. çok bilenler hemen onun erdal inönü olduğunu söylüyor. gayet kibar bir şekilde önce öğretmenlerimizle konuştuktan sonra sıraya girmemizi bekleyerek hepimizin elini sıkarak bizi daha başka bir salona aldırıyor. bu arada ben, sınıfın en akıllı öğrencisi* öğretmenimin yanından bir an olsun ayrılmadığımdan herşeyi biraz alçaktanda olsa duyuyor, işitiyorum. "bu çocuklar ülkenin geleceği." ya da " "çok sevimliler." gibi sözlerin arasında işittiğim kadarıyla bir kaç memur hemen bize servis edilmesi konusunda uyarılıyor. millet meclisinde o günlerde iktidar olanların iyice bozulduğunu neredeyse işin çığrından çıkacağını söyleyip yakında siyaseti bırakacağını söyleyen erdal inönü acil bir işi için yanımızdan ayrılıyor.
alınan salonda çocuklara seçme seçilme hakkı konusunda uzun uzun açıklamalar yapılırken ve bir ara elinde sigara ile biri kürsüye çıkıyor. çocuklara milletvekili olma konusunda bilgiler verecek olan kişi o gün mecliste bulunan bir milletvekili oluyor haliyle. anavatan partisi urfa milletvekili olan bu şahıs önce sigarasından bir nefes alıyor ve urfayı daha önce gören olup olmadığını soruyor. kimseden ses çıkmayınca ise önce sinirleniyor daha sonra " ibrahim tatlıses var ya; hani şu mavi maviyi söyleyen adam. o mesela urfalı. ben burada onu temsil ediyorum." diyor. gülüşmeler arasında bir arkadaş "nasıl temsil ediyorsunuz?" diye gayet çocukça bir soru sorunca milletvekili anlatmaya başlıyor.* " urfa, ankaradan çok daha küçük bir yer. orada böyle çok güzel yemekler yapılır. sesi güzel insanlar genelde oradan çıkar. mesela ibrahim tatlıses urfalıdır. bu insanların verdiği oylar beni temsil ediyor."
garip birkaç konuşmanın ardından okula dönen bizlere her okul gezisi sonrası verilen ev ödevi olan "geziyi anlatan bir kompozisyon yazınız" ödevi veriliyor. çok düşünen ben aşağı yukarı şunları yazıyorum.
--sigara kokan salonları olan yerlerde demokrasi var. burada demokrasiyi anne babalarımız oy vererek sağlıyor. urfa küçük bir yer. ibrahim tatlıses milletvekili olabilir ama o adam onu temsil ettiğinden gitmiyor meclise.--
çocukluk dönemi tabi bunlar. şimdi mecliste sigara yasağı var. yanlış bilmiyorsam erdal inönü siyaseti çoktan bıraktı. çok efendi bir adamdı. hastalığı var.
artık büyümüş olan ben kompozisyon yazmayı özledim. giriş gelişme ve sonuç bölümleri vardı.
sigara kokan salonlarda milleti idare eden adamlar hayal ettim yıllarca. zamanın urfa millletvekili kimbilir şimdi nerede. ibrahim tatlıses meclise giriyor veya en azından girmeye çabalıyor. şimdi istanbulu temsil edenler türkü söyleyip, adam vuruyor gibime geliyor. gerçek istanbullular o adam orada olduğu için meclise gitmiyor. kompozisyonlarda insanlar değişiyor, mekanlar değişiyor ama istenmeyenlerin bizi temsil ettiği gerçeği değişmiyor.
edit 1: ikram ettikleri şeyler: fındık, fıstık ve bir şişe kahverengi şişeli meyvesuyu.
edit 2: meyve suyu ılıktı. fındık ve fıstık süper.
edit 3: ibrahim tatlıses meclise girerse, artık istanbul b*k olmuş demektir.
gerçekleşmesi durumunda türkiye'den soğuma nedenidir...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar