bugün

Koyun eti konuşmamıştır muhammed o eti yemiştir ve kendinden önce yiyen bir arkadaşının ölmesi üzerine daha fazla yememiştir bu zehir yüzünden hastalanmış ve bir kaç yıl sonra ölmüştür.
“Ben Hayber’de yediğim yemeğin acısını her zaman (ma ezalü ecidu) hissettim. işte şu anda o zehrin tesiriyle içimdeki (şah-bel) damarlarımın koptuğunu görüyorum.” (Buhari, Magazi, 83)
koyun denince akla tamam şimdi buldum. hemen onun adı gelir eti eti eti.
o donemde ne iciyorlarsa saglam kafa yapiyormus.
konuşan et kavurma yada şiştir.
ancak asıl merak konusu olan koyunun neresi bunu demiştir? kol mu, sırt mı, kaburga mı, gerdan mı? alınan cevaba göre koyun etinden de kutsal bir durum çıkarıp bunu ticarete dökebilir ve birbirimizi din kullanarak soymaya devam edebiliriz.
Muhakkak büyük mucizelerden biridir.
koyunda konusur kuş halayda çeker örümcekler felan mistik ne ararsan var bizim muhammedde.
Konuşan bir koyun etidir. Hey gidi.
Kaynak doğruysa buharinin bize aktardığı bir hadistir. Şimdi bazı yeni yetme genç arkadaşlar akıllarınca ateizmcilik oynuyorlar başlık altında. Yok et konuşur mu koyun kişner mi... Bakın bu hadisi yazan kimseler ardından okuyan özümseyen kimseler mi dememiş bu nedir diye? Böyle bir şey olabilir mi?

Ben şöyle olduğuna inanıyorum konuşan et değil, melek veya cinni alemden bir varlık hazreti peygamberimize uyarmaya çalışıyor. Olay bu şekilde zuhur ediyor. Lütfen cahil cahil konuşmayın.
(bkz: hadisler arasındaki çelişkilere örnekler)

(bkz: kuran ayetleriyle çelişen hadislere örnekler)

(bkz: buhari nin hadis inkarcısı olması)

(bkz: sahih hadislere örnekler)
sen olmadık, büsbütün hikayelerle yaşa, onlara inan, sonra da biri çıkıp dalga geçti mi zoruna gitsin. inançlara saygının sınırı nedir ey inananlar? mesela sokaklarda çıplak dolaşmanın şart olduğu bir inanış olsa, buna saygı duyar mıydın? herkesin bir sınırı vardır, ben ve benim gibiler de o sınır geçildi mi dalga geçerler. zehirliyim diyen koyun eti hikayesi var ortada, böyle bir hikaye varken, bununla dalga geçmekten çok dalga geçmemek absürt olmaz mı! hem dalga geçilmenin neresi kötü, bırakın cehenneme gitsinler dalga geçenler, sizler ise cennete. bu kadar basit.
aslında kendini tamamen bu tip hikayelere verip yaşamak da eğlenceli olabilir. sınırın yok, yaz yazabildiğin kadar, inan inanabildiğin kadar. hiçbir şeye cevap vermek zorunda da değilsin, akıl yürütmek, düşünmek zorunda da değilsin.
Hadistir gerçek değildir.
ulan tanrıya, meleklere, cinlere vs binbir türlü metafizik şeye inanıyorsun da koyun etinin konuşması mı garip geliyor?
Kurandan başka kaynakları okumayı kesin ya artık yeter Allah aşkına.
akıl ve mantık dini islamın eğlenceli başka bir yanıdır.

ayrıca adam sonsuz güce inanıyorsa her şeye inanır.

allah konuş demiştir konuşmuştur, allah denize yarıl demiştir yarılmıştır, allah aya yarıl demiştir ay yarılmıştır, allah ol demiştir ve her şey olmuştur.
bunun gibi yane,

beyin bitiyor sonrası ise komik.

esas komiklik en başında bir yaratıcıya inanmak ama gülünemeyecek kadar acı bir durum bu.

ancak mantık budur, o yüzden isterse orangutan geri takla attı desin, dindar inanır. onlara göre değişen bir şey olmaz.

dinde mantık aranmaz.
aktarımlardan anladığım kadarıyla peygamberimiz etin zehirli olduğunu etten yedikten sonra anlamış ancak o zaman da iş işten geçmiş ve zehir vücuda yayılmış. peki et neden yemekten önce haber vermemiş de yedikten sonra haber vermiş? etin amacı peygamberimizi korumak idiyse yemekten önce haber verirdi ki peygamberimiz de etten yemezdi. kur'ân'daki maide 67'de "allah seni insanlardan korur" deniyor ancak bu aktarıma göre allah'ın peygamberi yahudi kadından koruyamadığı gibi bir anlam çıkar. allah'ın kur'ân'ında bir sorun olamayacağına göre, başlığa konu olan aktarımların sorunlu olduğunu düşünüyorum.
Hayber fethedilmiş, Peygamberimiz (asm) ashabıyla birlikte istirahata çekilmişti. Savaşla, Resûl-i Ekremi mağlup edemeyen Yahudiler, bu sefer hâince bir tertibin içine girdiler. Onu zehirlemeye karar verdiler. Bu vazifeyi, meşhur Yahudi Sellam bin Mişkem'in karısı zeynep binti harisüzerine aldı. Plân gereği Zeynep, bir dişi keçi kızarttı ve her tarafını tesirli bir zehirle zehirledi. Ayrıca Peygamber Efendimizin (asm), davarın kol ve kürek etini daha çok sevdiğini de sorup öğrendiği için, keçinin oralarına daha da çok zehir serpti.
Dessas Yahudi kadını kızartılmış, kebap edilmiş zehirli keçiyi alıp getirdi ve "Ey Ebû'l-Kasım! Bunu sana hediye ediyorum." diyerek Peygamber Efendimizin (asm) önüne koydu.
Kadın uzaklaşırken, Peygamber Efendimiz (asm) ve orada hazır bulunan sahabîler de ortaya konulan etten yemeye hazırlandılar. Resûl-i Ekrem, etin sevdiği kürek kısmından bir lokma aldı; fakat yutmadan sahabîlere, "Ellerinizi çekiniz! Şu kürek, etin zehirlenmiş olduğunu bana haber veriyor." buyurdu.
Herkes elini çekti. Sadece Bişr bin Bera Hazretleri ağzına aldığı lokmayı yutmuştu. Et öylesine zehirli idi ki Hz. Bişr, oturduğu yerde birden morardı ve ânında şehid oldu.
Peygamberleri öldürmekle iştihar bulan, zehirleme marifetini her milletten çok daha iyi beceren Yahudilerin bu teşebbüsü de sonuçsuz kalınca, Peygamber Efendimiz (asm), bu tertibe âlet olan Zeyneb'i huzuruna çağırdı. Zeynep suçunu itiraf etti. Peygamber Efendimizin, "Bunu neden yaptın?" sorusuna şu cevabı verdi:
"Eğer gerçekten bir peygambersen, sana haber verilecek; dolayısıyla zarar görmeyecektin. Eğer peygamber değil de bir hükümdarsan, kendimizi ve insanları senden kurtarmak için yaptım!"
Bazı rivâyetlerde, hiç kimseden şahsî intikam alma duygusu taşımayan Peygamberimiz (asm), kadını öldürmeyip af etmiştir. Bazı rivâyetlerde ise onu öldürttüğünden bahsedilir. Tahkik ehli demiş ki: Hz. Resûlullah öldürtmemiş, fakat şehid olan Bişr'in varislerine vermiş, onlar kısas olarak öldürmüşlerdir. Buna dayanarak hz. muhammed'in ölüm sebebi olarak gösterilen sıtmanın yanı sıra zehirlenmenin kronik etkileri olduğu da iddia edilmektedir. rasulullah (s.a.v.) kendi hastalığı hakkında şöyle demişti:
"hayber'de yediğim yemeğin acısını hâlâ duyuyorum. şu anda, kalbimin damarının koptuğunu hissediyorum." ( buharî, sahih, kitabu'l-mağazî, bab: 83; darimî, mukaddime, bab: 11; imam ahmed, musned, vl/18. )"
hz. peygamber'in (s.a.) zehirli etten yeyip yemediği hususunda ihtilâf edilmiştir. rivayetlerin büyük çoğunluğu, allah rasûlü'nün (s.a.) o etten yediği, bundan sonra üç yıl yaşadığı ve vefatına sebep olan ağrısı için de şöyle dediği yolundadır: "hayber günü koyundan yediğim lokmanın acısını zaman zaman hissederdim. işte bu anlar o zehirden dolayı kalp damarımın benden kesildiği anlardır."
peygamber efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- da, zehrin tesirinden kurtulmak için, iki omzunun arasından kan aldırdı. (buhârî, cizye, 7; müslim, selâm, 45; ibn-i hişâm, iii, 390; vâkıdî, ii, 678-679; heysemî, vi, 153)
allâh rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- üç sene sonra, vefâtı esnâsında hastalığının bu zehirden olduğunu ifâde etmiştir. (hâkim, iii, 242/4966)
mantık dini islamdan yine çok mantıklı açıklamak.
dindarlar yobaz değildir diyene kanıt olsun bu.
Vicdan sahibi koyun etidir.
Ulan kimsede demiyoki. Peygamberin o yahudi kizla ne işi vardi. Başbasa et yiyo hayir olayda baska zehirlenip olen yadan etin baskasiyla iletisimi olmadigina gore o kizla peygamber yalnizlardi.
hayret verici bilgidir.

geçen benim yediğim acılı adana da ajdardan çikita muzu söylüyodu, pek bi neşeliydi zehirli olmadığı için, afiyet olsun yarasın koçuma diyordu.
Sırf dini kötülemek için laf cambazlığı yapmaktır.
et bile konuşuyor, islam mantık dinidir. evet.
Çağımızın islamı yanlış anlayıp karalama hastalığının örneklerinden birisidir. Kendisini inanmamaya programlamış biri açığı bulur ve saldırır korkuluk hatası dediğimiz mesele yani...
şu videonun 5. dakikasından sonra cübbeli ahmet hocamız tarafından güzel bir şekilde izahatı yapılan mucize.
http://www.youtube.com/watch?v=xG4r7vFNtZo