bugün

oh hafif hafif sıcaklar bastırmış, yurda turist akın etmiş, yazın sıcağı kemikleri ısıtıyor, işin stresini koymuşun kenarı. almışın eline valizini çıkmışsın yola.
ankara-afyon-denizli- üzerinden muğlaya ulaşmışsın, gökova kavşağından sağa doğru yardırmışsın marmaris e taraf.
hafiften camı aralıyorsun, "anaaam oda ne" bir sıcak vuruyor yüzüne hafiften nem.
camı kapatıp klimayı açmak gelmiyor adamın içinden. yapış yapış olasın geliyor iyice, o sıcağı, o nemi, rutubeti yaşamak istiyorsun zira birazdan serin odana girip duşun altında istediğin gibi keyfini yapmakta özgürsün.
tam o arada aklına masmavi deniz geliyor, en klişe tabiriyle -çarşaf- derler ya hani, aynı öyle uzanmış karşında davetkar!
arabayı park edip tam marmaris e inmeden önce ki son virajın oraya, marmarisi izliyorsun gözler tamamiyle açık, istanbul mu bura? öyle gözler kapalı dinlenmez, marmaris bildiğin izlenir. * kusura bakmasın kimsecikler, marmaris e gelmişiz orhan veli romantizmi beklemeyin yani. *

neyse dedim ya haziran da tatil başkadır. özellikle de ege tarafında. bide kasım falan diyorlar bok gibi soğuk, buz gibi hava, kol gibi doğalgaz faturası.
vay amk adamlar ne kadar zengin yahu, bildiğin romantizm derdinde, biz ise nasıl ısınıcaz onu düşünüyoruz.
yıllık iznini haziranda kullanamamış, kasıma denk gelmiş insanlar için o kasım başkadır.soğuk umursanmaz kış tatili yapılır.
tatil olsun da ne zaman olursa olsun.

kış tatili de güzeldir şimdi; kar, şömine, kayak falan.
okulundaki birine platonik aşkla bağlı birine sormalı bunu.
ağustos kadar iyi olmayandır.