bugün

"evet, her şey güzel. ne kadar mutluyum!" çığlıkları atarken birden her şeyin yok olması.
öss ye iyi hazırlanıpta istediği üniversiteyi kazanamayan bünye.
insan hayatinin toplami hayal kırıklıgıdır. butun ömrün boyunca hayaller kurar ama o hayaller nah gercek olur. bu hayal kırıklıgının pisliğini ise anca musalla tasi temizler. gerci zebaniler makata şiş sokar ama bu da ayri mevzudur....
büyükten küçüğe bir sürü hayal kırıklığı barındırır yaşam, neyse ki sonu gelmeyecek gibi süregidenn hayal kırıklıkları yanında, bir sürü mutluluk da getirir.

ilk hayal kırıklığımı, ilk okul döneminde dünyanın en zeki, en güzel çocuklarının biz olmadığımızı, ben ve kardeşlerimden daha güzel ya da zeki bir sürü çocuğun bulunduğunu anladığımda yaşadım.

annem ve babam sık sık kendi aralarında çok şanslı olduklarından bahsedip, çok zeki, çok güzel ve sağlıklı çocuklara sahip olduklarını konuşurlardı.

annem ve babama ve onların söylediği her şeyin doğru olduğuna duyduğum güvenin birazını yitirdiğimde hissettim ilk hayal kırıklığımı..

bu güvenin birazını yitirirken bile çocuk aklım ile onlar için ne kadar özel olduğumuzu farkettim. yıllar sonra geriye dönüp baktığımda bizi yetiştirirken bir sürü eğitim hatası yaptıklarını görüyorum.

ama bir şeyi daha çok kesin ve net biçimde görüyorum, bize duydukları sevgiyi çok güzel yansıtmış ve hissettirmişler. bu sevgi ve beslenmiş özgüven sayesinde bütün eğitim yanlışlarının üstesinden gelebilmiş, gediklerimizi doldurabilmişiz.

Dilerim yıllar sonra bir daha geriye dönüp baktığımda yine aynı yürek huzuru ile, anneme ve babama evlat olmanın hakkını yeterince hissettirebilmiş olduğumu düşünebilirim.

ve ebeveyn olarak yaptığım hataların onarılmaz gedikler açmadığını, bilakis verdiklerim ve beslediklerimle çocuklarımın sağlam ve mutlu insanlar olmasına yeterince katkıda bulunduğuma inanabilirim.

her şey bir yana, dilerim bu iki konuda hayal kırıklığına sebep olmam..
yazılıdan 5 beklerken 2 almak .
tüm hayatların aynı paralel doğru üzerinde kesiştiği noktalardır.
-yıkılan ve bir daha geri gelmeyen en büyük aşk
-sizi hiçbir zaman anlamayan ailenizin tutumu
-sürekli bir yalnızlık
-diplerde bir melankoli vs vs...

üstad yılmaz erdoğan şöyle özetler bu durumu; ''aslında hepimiz bir dönem, devlerin aşkını yaşamış leyla/mecnunlarız ve trilyonluk servetleri kılpayı kaçırmış ailelerin birer ferdi olarak yaşamaktayız...''
hatırladığım ilk hayal kırıklığım, inandığım masal kahramanlarının aslında hiç varolmadıklarını anladığım andı. dünyayı kurtaracak olağanüstü güçlere sahip kimse yoktu. superman yoktu mesela; alice'in harikalar dünyasına açılan kapıyı da asla bulamayacaktım...
sonra büyüdüğümü fark ettim. bu da bir hayal kırıklığıydı benim için. annemin, babamın minik kızları olmayacaktım zaman geçtikçe; sanki beni büyüdükçe daha az seveceklerdi. elime batan dikenlerle daha az ilgileneceklerini düşündüm...
süper kahramanlarım olmayınca, benim için herşeyi yapan iki yaşayan kahraman keşfettim: annemi ve babamı...
dünyayı kurtaramasalar da bizim dünyamızı kurtarıyorlardı. yapamadıkları hiçbir şey yoktu, görmemiştim. küçüktüm çünkü; görememiştim... yaşım ilerledikçe boyum uzadı; ancak bacaklarına sarılabildiğim babam, sandığım kadar uzun değilmiş meğer... bilmedikleri çok şey varmış onların da... üstelik büyüdükçe gördüm hayat karşısındaki çaresizliklerini, ezildi içim...
yine de kahramanlık tahtlarından indirmedim onları.
beni kimsenin babam; ama özellikle annem kadar sevmeyeceğini anlamamıştım daha o zaman. deneme yanılmalarla anladım bunu; yanıla yanıla... bunların hepsi ayrı birer hayal kırıklığıydı. çünkü kimsenin günahını diğerine yükleyemiyordum içimde. herkese aynı şansı sıfırdan tanıyordum; sıfırdan yükselen gökdelenler kadar yükseğe çıkıp, üzerinde olduğum binayla dibe çöküyordum her seferinde... hayal kırıklıklarımla büyürken, küçükken sığınıp ağlayabildiğim ve her zaman açık olduğunu bildiğim iki kucağa gidemiyordum; zayıf düşüp onları da hayal kırıklığına uğratmayayım diye. böylece zor zamanları tek başıma göğüslemeyi öğrendim. yine de bilmek güzeldi, uzaklarda açık iki kucak olduğunu...

en derin aşk acılarımı yaşarken bile telefonda gülsün istedim sesim. iki saniye önce kapalı ışıkta, yatağımın içinde kimselere duyurmadan ağlarken; telefon çaldığında sesimi değiştirip mutlu insan portresi çizme konusunda kendimi baya da ilerletmiştim. bilmesinlerdi güzel kızlarının hayal kurduğunu ve insanların o hayalleri umarsızca yıktığını... yaralarımı kendimce sarmak istedim. küçükken de oyuncaklarımı hep kendim tamir etmek isterdim; kimse benim kadar hassas davranmayacak onlara diye...
üstümden zaman geçti. hayallerimi eksilttim... büyüdüm de...

en büyük hayal kırıklığımı yaşamamıştım yine de... ama bir gün beklenmeyen oldu; kollardan biri kapandı... kahramanlarımdan biri yetişemeyecekti artık imdadıma. benim için dünyayı yerinden oynatacak kadın artık yoktu. milyonlarca hayalim vardı oysa onunla ilgili... kırıldı... bitti... bir daha kimse beni bu kadar sevmeyecekti... hayata dair tüm hayallerimi sildim o gece. çaresizlikle ilk defa bu kadar yakından tanıştım; bittim...

bir de benim kırıklıklarımla uğraşmasın diye "iyiyim" dedim babama. kötü günler için sakladığım mantığımı çıkarttım cebimden; iyi olduğuma inandırdım onu... sessizce ağlamayı öğreneli çok olmuştu zaten, kendi omzuma yaslandım...
korktum...
"ya babam da annem gibi..."
tamamlamadım cümleyi, korktum...
"Lütfen" dedim içimden, "tanrım lütfen..."

Hayal kurmak güzeldi, eskiden...
sanırım asıl hayal kırıklığını bir gün yaşlanıp, o kırışıklıklarla dolu, buruşuk yüzümüze aynada bile bakmaya cesaret edemezken yaşayacağız. aynalardan ölesiye korkup, ölümü bekleyeceğiz bir köşede... ve unutulacağız! camdan baktığımızda; bir zamanlar o merdivenleri nasıl üçerli beşerli çıktığımızı, o ağaca ne kadar kısa sürede tırmandığımızı, o sokaklarda en güzel kıyafetlerimizle arkadaşlarımızla nasıl gezdiğimizi hatırlayacağız.

asıl hayal kırıklığını artık yaşımızı söylemekten korktuğumuzda, yalnızken ve yaşlanınca yaşacağız, ölümle burun buruna olduğumuzu kabullenince...
(bkz: olmayan hayallerin kırılması)
"dünyanın en büyük mutluluğu"diyebileceğim bir insan için çok da bir şey ifade etmediğimi anlamam..bazı insanlarınsa taa kendisi.
çok emek harcadığımızda haketmiyordum ben bunu cümlesiyle içimizin içimizi yediği kırıklıklardır. ah nerede o karşılık beklemeden bir şeyler yapmanın ve sonucu ne olursa olsun üzülmemenin verdiği olgunluğa ulaşmak?
cocuklugun tek eglencesi olan bir diziyi izlemek için televizyon acıldıgında savaş haberleri, tanklar ve tüfeklerle karsılasmak. iddia ediyorum 80'lerin ortasında dogan tüm cocukların ortak yönüdür bu hayal kırıklıgı..
(bkz: susam sokağı)
(bkz: körfez savaşı)
askerlik benim için tam bir hayal kırıklığı olmuştur.doğuda komando olduğunuzda insan o izlediği haberlerin ne kadar yalan dolan olduğunu hatta biçok şeyin haberlere aktarılmadığını öğreniyor.bilenler bilir...
en saf, en içten, en hesapsız sevdiğiniz ilk aşkınızın sizi terketmesi hatta bir başkasının sevgilisi olması en güzel örneğidir. bir daha asla o kadar saf sevemeyeceksinizdir.
hayat ne ki kırıklığı ne ola hayallerin...
hayatı kapkaranlık küçük bir oda haline getiren, içten hiç çıkmayan ve bir yumruk gibi boğaza düğümlenen kırıklıklardır.
zam ayı geldiğinde, bu ne ya, bu kadar mı artmış dediğiniz an.
değer verdiğiniz şeylerin aslında değerli olmadığını anlamanız.
annemi sessizce bir köşede ağlarken bulduğumdu.babamı ilk kez ağlarken gördüğümdü.can dostum kardeşim sandığım kişiden kazığı doyasıya yediğim gündü.sevgilimin beni aldattığını gördüğüm gündü.en sonunda aynaya bakıp kendime ağladığım gündü.
hayatım hayal kırıklıklarıyla doluydu ve ben yeni hayaller biriktirdim cebimde....
yeniden kırabilsinler diye...
(bkz: hayal kırıklığı geliyorum demez)
sozluge yazar olarak kabul edildikten sonra yazdıgınız agır hakaret iceren bir entryden dolayı caylaklıga alınmak yazarlar icin hayal kırıklıgıdır.
güncel Önemli Başlıklar