bugün

adam, zamanın bir başlangıcı, bir de sonu olduğunu ispatlamış. madde ve enerjinin kaynağını, kainatın oluşum sürecine kadar götürmüş. demiş ki: madde ezeli yaratıcı değildir, bu bir 19.yy safsatasıdır. sürekli de var olmamaya doğru gitmektedir. kara delikler bunu gösteriyor.

şimdi böyle bir gerçek ortadayken, hala materyalizm? ateizm demiyorum, dikkat edin. madde ezeli olmadığı halde de atesit olabilirsin; ama hala materyalizm, çağdışı bir yobazlık değil de nedir? bilim düşmanlığı değil de nedir?
vay be rumuzlu inci yazarının yardırdığı konu:

--spoiler--
stephen hawking zamanın kısa tarihi isimli kitabında genişleme hızındaki dengeyi şöyle açıklar:

"evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, big bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi."
paul davies, bu çok ilginç durum karşısında şöyle söylemektedir:

"çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur... doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir."
aynı gerçek karşısında amerikalı astronomi profesörü george greenstein de, the symbiotic universe adlı kitabında şöyle yazar:

"kanıtları inceledikçe, ısrarla önemli bir gerçekle karşı karşıya geliriz. (evrenin oluşumunda) bir doğa üstü akıl ya da akıl devreye girmiş olmalıdır."

big bang teorisiyle birlikte ortaya çıkan evren modelinin çok önemli bir yönü ise, 14 yüzyıl önce kuran'da haber verilen bazı bilgilerle çok somut bir biçimde uyuşmasıdır. big bang teorisinin en önemli delillerinden biri olan "genişleyen evren modeli" kuran'da şöyle belirtilir:

"biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz biz genişleticiyiz." (zariyat suresi, 47)

evrenin sürekli genişlemesi, evrenin sabit ve değişmez olduğunu iddia eden durağan evren modelini çürütmüştür. big bang'den önce popüler olan durağan evren modeli, evrenin bir başlangıcı olmadığını iddia ederken big bang 20. yüzyıl bulgularına dayanarak evrenin bir başlangıcı olduğunu, bir zamanlar "yok" iken "var" hale geldiğini ispatlamaktadır. bu bilimsel gerçek kuran'da şöyle haber verilir:

"o (allah) gökleri ve yeri yoktan var edendir." (enam suresi, 101)

zamanımızdan tam 14 asır önce insanların evrenle ilgili bilgilerinin son derece kısıtlı olduğu zamanlarda yine kuran tarafından bildirilen bir başka gerçek de, evrenin aynı big bang teorisinin ortaya koyduğu gibi, birbirine "bitişik" olan maddenin ayrılmasıyla ortaya çıkmış olduğudur:

"o inkar edenler görmüyorlar mı ki (başlangıçta) göklerle yer birbiriyle bitişikken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. yine de onlar inanmayacaklar mı?" (enbiya suresi, 30)

üstteki ayetin arapça orjinalinde çok önemli bir kelime seçimi vardır. ayetin "birbiriyle bitişik" olarak tercüme edilen kelimesi ratk, arapça sözlüklerde "birbiriyle içiçe, ayrılmaz durumda, kaynaşmış" anlamlarına gelir. yani tam bir bütün oluşturan iki madde için kullanılır. ayetteki "ayırdık" ifadesi ise arapça fatk fiilidir ki, bu fiil ratk halindeki bir nesnenin yarıp, parçalayıp dışarı çıkması anlamına gelir. örneğin tohumun filizlenerek topraktan dışarı çıkması bu fiille ifade edilir.

bu bilgiyle ayete tekrar bakalım. ayette göklerle yerin ratk durumunda olduğu bir durumdan bahsedilmektedir. ardından bu ikisi fatk fiili ile ayrılmışlardır. yani biri diğerini yararak dışarı çıkmıştır. gerçekten de big bang'in ilk anını hatırladığımızda, kozmik yumurta denilen noktanın evrenin tüm maddesini içerdiğini görürüz. yani herşey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile bu noktanın içinde, ratk halindedirler. ardından bu kozmik yumurta şiddetle patlamış, bu yolla maddeler fatk olmuş, yani dışarı çıkarak tüm evreni oluşturmuşlardır. bu, bilimin ortaya koyduğu big bang modeli ile şaşırtıcı derecede paralel bir anlatımdır.

kısacası 20 yüzyıl biliminin bulguları bir yandan materyalist dogmayı geçersiz kılarken, öte yandan da kuran ayetleri ile haber verilen gerçekleri doğrulamaktadır. çünkü evren materyalistlerin sandığının aksine, maddenin rastlantısal etkileşimleri ile değil, allah'ın yaratmasıyla varolmuştur ve o'ndan gelen bilgi, kuşkusuz evrenin kökeni hakkındaki en doğru bilgidir.

edit: evrenin sonu için bir ayet (enbiya 104); o gün ki, göğü kitaplar için defter dürer gibi düreceğiz, yaratmaya ilk başladığımız gibi yeniden yaratacağız, bu va'dimizdir. doğrusu biz bunları yaparız.

bilim dünyası evrenin sonu hakkında ne diyor. haydi şimdi çalışma zamanı.

bu araştırmayı elbetteki ateistler için yapmadım. onlar kuranda belirtildiği üzere ("göğe merdiven kursak, şüphesiz bu bir sihirdir derler") artık inanmazlar. bize de dünya hayatının tadını doya doya çıkarmalarını dilemekten başka bir şey düşmez. beyin saniye de 100 trilyon işlem yapıyor. hadi canım bende !

özet; mözet yok biraz oku piç.

uyarı; karşı tarafın yanlışlarından gitmek yerine kendi doğrularınızı bulun.

öğüt; yaratıcıyı yok saymak, ama içten içe "ulan ya varsa" şüphesiyle hayatına devam edebilmek, "son anda kabul eder yırtarız" gibi bir yırtarım düşüncesine sığınmak işinize yaramayacak.
--spoiler--

benim anlamadığım: lan arkadaş, madem bilim milim ayakların var, ne işin var porno aleminde? gel de şuraya iki lafın belini kıralım daa...
maddeciliğin ve bilimin ne olduğunu bilmeyen, bunun üstüne bir de hawking'i kendi bulanıklığına malzeme yapanların anlamayacağı insandır.

"materyalizm", yani maddecilik, her varoluşun fizik kuralları çerçevesinde var olabileceğini, her hadisenin maddi bir dayanağı olması gerektiğini düşünür ve savunur. burada "madde" dendiğinde, pek tabi e=mc^2 ile gösterildiği üzere maddenin bir enerji formu, enerjinin bir ifade biçimi olduğunu da farketmek zorundayız. yani fiziki aleme ait herşey "maddi" dir; kütlesiz foton dahil. henüz ne olduklarını çözemediğimiz fiziki güçler -mesela yerçekimi; mesela kara enerji diye adlandırılan ve evreni genişleten etki- de etkilerini gözlemleyebildiğimiz ve hesaplayabildiğimiz kadarı ile bu maddecilik olarak bütünlenen düşünce sisteminin bir parçasıdır.

zaten quantum'dan galaksilere kadar her mekanizmanın çalışma prensibinin peşinde koşabilmek, ve en önemlisi "sonuç alabilmek" için, her yapının fiziksel bir kural ve neden ile var olduğuna; başka bir aura, mumbo jumbo, masal kahramanı ve yoktan var edici(?) olmadan da alemin kendisini var edip dönüştürebileceğini temel almak, hem materyalizmin, hem de bilimsel anlayışın kaçınılmazıdır. bilimden veya materyalizmden sosyal bir ideoloji çıkarıp çıkarmamak maddeler alemini ilgilendirmez, insanın kendi iç magazinidir.

kavramlar, tanımlar ve prensipler sırf birileri dinlerini kurtaracak diye akşamdan sabaha anlam değiştirmez; değiştirilse bile bu yeni anlamı uyduranların dışındakileri bağlamaz. tıpkı inandıkları masalın sadece kendilerini bağlaması gibi:

(bkz: allah ı ölçüp kaydeden bilimsel iman sahibi)
(bkz: kalbi mühürlü imansıza karşı beyni mühürlü imanlı)