bugün

efendim olay bundan yaklaşık on yıl önce gerçekleşiyor. ben henüz taze delikanlıyım, şimdiki gibi göbek bir yana pantolonu zor doldurduğum günler. henüz bütünleme sınavları yeni bitmiş, sınav sonuçlarını bile öğrenmeden soluğu adaland denilen gençliğin akın ettiği, çığlık çığlığa eğlendiği bol havuzlu ve kaydıraklı mekanda almışız. herkes mutlu. daha tenime güneş yeni değecek o sene. havuzlara atlamak yasak olsa da birkaç tane kendini bilmez çıkıyor, ortalığı birbirine katıyor. bizde özendik o çılgın gençlere, dört arkadaş havuza atlayacak ve havuzun karşısına kadar gidip geri döneceğiz. dört tane hayvanın yan yana gelmesinden şüphelenen havuz görevlisi bize boynunda asılı duran düdükle ikaz amaçlı ötse de umurumuzda olmadı. çelik bir yay gibi gerilerek suya atlayıverdik. bağırışlar tezahuratlar derken bacaklarımın arasından birşeyin kayıp gittiğini hissettim. aman canım ne önemi var; adrenalin tavan yapmış, biran önce şu yarışı kazanmalıyım derken salak yarışmayı bitirip soluğum kesildiği an şortumun üzerimde olmadığını farkettim. çaktırmadan daldım alayım diye. ama ne mümkün, şort mort yok ortada. iki dakika soluklanayım diğer tarafa giderim desem de güneş havuza vurduğu için ben ayna gibi parlıyorum; hangi tarafımı kapatsam diye düşünüyorum. hayır havuz seramikleri ile şort aynı renkte olunca hiçbir yerden seçilmiyor da şortum. nihayet diğer başta bulabildim ama yanımdaki hayvanların kahkahaları tüm adaland i inletmişti. siz siz olun şayet zayıf bir vücudunuz varsa belini sıkıca bağlamadan sakın havuza atlamayın.
havuz olmasın o?
boku yediğinizin göstergesidir.
(bkz: hiçbir şey için geç değil)
(bkz: acele et bence)
(bkz: vurmayın öldü)
(bkz: havuya atlamak)*
klavyede z nerde y nerde nasıl karıştı anlamadım.
(bkz: özet geç peach)