bugün

(bkz: kemal sunal ı sevmeme nedenleri)
ilk akla gelen fethullahçı oluşu. ama galiba derinlerde bir yerlerde beni en çok etkileyen şey ilk eşini düşürdüğü durum. orda burda cık cık konuşarak kızcağızı küçük düşürdü. kendi aile yapısına ve yalakası olduğu cemaatin kurallarına uymaya zorladığı ama kendine benzetemediği esra elbirlik hakkında ciddi iddalar ortaya attı. mücevherlerini, transfer taksitlerini çalmakla suçladı. sonra ondan boşandı. esra elbirlik 17 ağustos depreminde hayatını kaybetti. o, eski eşinin cenazesine gitmedi.
açık olalım, futboluyla alakalı değildir:

hakan şükür'ün "gülen'e sempati duyuyorum" demesi olabilir. genelde gülen'i sevmeyenler hakan şükür'ü de sırf buyüzden sevmezler.
gol atmakta yeteneğinin olduğu kadar beceriksiz de olması.
beyinlerin basmamasından ve çalı$mamasından kaynaklanan sevmeme duygusu.

şimdi adam kendi ağzıyla söylüyor zaten "bende bir huy var, illa topu düzelteceğim, illa köşeye vuracağım, illa düzgün bir gol olacak". eğer bu adamda bu huylar olmasaydı, bu kadar fazla rekor kıramazdı. gel gör ki bu iyi huyun birde dezavantajı var. oda çok bariz pozisyonları kaçırması.

bakın ümit karan'a. adam her yerden çakıyor topa. mesafe, şekil, şemal dinlemeden dan dun vuruyor toplara. ne yapmı$ bu zamana kadar ümit karan ? hakan şükür'ün yanında bok yemiş. işte hakan şükür bu kadar mükemmelliyetçi olduğu için bu kadar pozisyon kaçırıyor. sen 36 yaşından sonra bir adamın karakterini değiştiremezsin. bu adam bu karakterde oldugu için bu kadar rekor kırmış, bu kadar başarı sağlamış. hakan eskiden de böyledi hala böyle. adam nerede duracağını ve rakibi nasıl rahatsız edecegini çok iyi biliyor. zaten "toplara gelişine çakma" huyuda olsa dünyanın gelmiş geçmiş en iyi golcüsü olabilirdi. italya'da tutunamamasının en büyük nedenide topla çok fazla oynuyor olmasıdır zannımca.
türkiye ye gelmiş geçmiş en iyi 3 golcüden biri olduğu için ve aynı zamanda içlerindeki 3. galatasaraylı olduğu için ince pardon kalın bi kıskançlıktan olabilir.
pratesin şutu sekiz metre * * dışarıya giderken topun kafasına çarpıp gol girmesinden sonra * "ben kafamı bilerek soktum ya gol olması normal" demesi mesela. altıpas içerisinden kaçırdığı saç baş yoldurduğu golleri ise hiç anmaya gerek yok. o kaçan goller nereye istersen oraya yol olur.
her şeyin merkezine kendini koyan, işler kötü gidince hep başkalarını suçlayan, iyi gidince hep öne çıkan, Tanrı'ya olan inancını bir ayrıcalık gibi her lafın başına ekleyen, kendini bilmez tavırılarıyla milli takımı takımı kendi sorununa alet eden iyi bir yobaz olması başlıca nedenlerdir. televole'nin altın çağını yaşadığı dönemlerde yaptığı kendine has iğrenç esprilere girmiyorum bile.
gözlemlenilmiş deneyimler neticesinde başarının en büyük ortağı, başarısızlığın bulunamayan darkmanı.
ilerlemiş yaşına rağmen, ısrarla futbol yaşamını sürdürmesi.
(bkz: haset)