bugün

Gel gecelerimin güneşi gel,
Gel yangınlarımın ateşi gel.
Sanki bir çağlayan sanki bir sel,
Bir kasırga bir rüzgâr yada bir yel gibi gel.
şehrime gel sevgili.
yarın çık gel.
bırak her şeyi, bir bekleyenim var de
gel.
gel ki, bu şehir adımlarınla
anlamlansın.
gel ki, bu şehir nefretim olmaktan
çıksın
gel ki, nefes alayım.
gel.
Nazım Hikmet
Senden önce canIm acımazdı.
Yaram çoktu ama acım azdı.
Eski bi hatIra acımasızdI.
AcIma sızdı , deşti ; acım azdı...
Pehhh
Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın.
Gözlerim gözlerinde kaldı,
Ellerim ellerinde.
Sevgim sevginle kaldı,
Aşkım kalbinde.
Duygularim seninle yaşıyor,
Özlemin adminle.
Hasretin yuregimde kaldı gülüm,
Hasretin yuregimde.....!!!
Güzel olan
Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
Erimek yarını olmayan zamanlarda
Durdurmak bir yerde bütün saatleri
Bütün kuralları kırıp parçalamak
Sonra varmak o yerlere
Mevsimlere dur demek
Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
Delicesine içmek
Ve unutabilmek her şeyi ansızın
Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
Güzel olan
Sevmek seni Tanrılar gibi
Seninle Tanrılaşmak...Tanrılaşmak...Tanrılaşmak...
'BiR YANIM KADIN BiR YANIM ÇOCUK...'

Sağ yanımda
Hiç büyümek istemeyen,
Bir çocuğun çığlıkları,
Sol yanımda
Bir kadının en güzel hali...
Sağ yanıma uysam
Her gün gökyüzünden
Bir yıldız toplayacağım,
Sol yanıma uysam
Çocuk ölecek,
Ben ağlayacagim...
Bir yanda göğüs gerilecek
Acı bir hayat var,
Sen büyüme çocuk
Yıldızlar saçlarıma düşene kadar!!
Hayat uzun,
Acımasız ve soğuk.
Çünkü benim
Bir yanim kadın,
Bir yanim çocuk..!
" Vurgun "
Gecenin sessizliğine karışır yalnızlığım,
Nefes alamaz oldum içinde acılarımın,
Bir esir misali zincire vurulmuş bedenim,
Yaşamaya karşı ğer gün azalıyor nedenim,
Hayatın tüm yokuşlarını çıkmış gibi yorgunum,
Derinlerde vurgun yiyen,
Bir denizci kadar vurgunum...!!!
Bakma öyle mutlu göründüğüme,
Yaşıyorum işte rolüm icabı,
Bir mutlu tebessüm
Koyup yüzüme,
Taşıyorum işte rolüm icabı.

Attığım kahkaha
Gözyaşı oldu,
Boynuma takılı
Kaderin kolu,
Bende bilmiyorum
Gittiğim yolu,
Yürüyorum işte
Rolüm icabı.

Bir bilseniz icimde
Ne acılar var,
Anlatsam dağları
Yolları aşar,
Konuşsam gökyüzünde
Bülbüller susar,
susuyorum işte
Rolüm icabı...!!!
Özlediğim herkes dönebilseydi geri.
Ne masal isterdim ne de bir peri...
Bir şiir olmak dudaklarında,
Gözyaşı olmak yanaklarında,
Senden, parça olmak, ruhunda,
Dağılmak,
Paramparça olmak,
Aşkınla...!!!
Varlığında ben
Karayiplerde korsanım
kılıcımı sana balık tutmak için kullanıyorum
müsade et ellerimle besleyeyim seni
ellerim temiz
ellerim eve ekmek götüren işçi eli..

Varlığında ben
Hüseyin'in matarasıyım
Kerbela'nın sıcağına inat
son nefesinde içtiği buz gibi
son damla suyum..

Varlığında ben
emperyalizme direnen bir devrimciyim
bütün tersaneleri işgal edilse de yurdumun
iki kişilik bir sal yapıp kuytuda
okyanus okyanus dolaşıp
illegal bildiriler dağıtabilirim..

Varlığında ben
gıyabında sevmekten kurtulup seni
gözlerinin içine bakıp
Seni seviyorum diyebilirim..
Haykırışları bir martıyı Andırır sevdanın.
Akar yüreğine kör kuyuları
Hani, bir gece yarısı özlem duyup, kulağını yaslayıp sessizliğe.
Geriye kalan senfoninin, Arda kalandan bir öncesinde.
Bir melodi edasında seversin, istersin ve gidersin.
Sonra, yalnızlığın ritimsiz kalp atışlarında, sahte bir bakışa evet dersin.
Zor olan neyse, belkilerde yakındır o kadar keşkelere..
Gülüp geçemez, ağlarken nefesini veremez, Susarkende çığlıkların hiç bir sevdaya hiç bir kahıra yakışmaz..
Böyledir işte hayat, aşk... Cca
Sozluk değil oldu tımarhane
herkes birbirine giydirme derdinde
ben daha önce de yazmıştım böyle
cevap sayın ismail alpen'in sözlüğüne

şiir hiç yazmadım daha önce
ama doğaçlamam çok iyidir isteyince,
beyin yıkamak için tek fikri sinsice
anlıyoruz yaptıklarını gizlice.

hadi geçtim fikirlerin kendince
bari estetik olsun içinde
ne uyum var ne imla ne kafiye
daha çok yazarım da hadi neyse.
:) * * * *
görsel
Yüzüme bak
ve yüzümü hırpala
yüzümü değiştir, dağlı bir anlatım bırak
sen
her hafta oğlunu leğende yıkayan hayat
yaban, diri memelerinden ısırmak
dudaklarındaki tuzu dudaklarıma almak için
çok oldu tepelere vurdum kendimi
bulutlara karıştım ve karanlık kahvelerde
tıraşı uzamış adamlardan
huylarını öğrendim senin.
Mahmur bir tohumdun delikanlı bağrıma.
Ve hatırlıyorum lokavt vardı
bezgin fabrika düdüklerinin
dizlerine yatırılmış olan sabah
senin kalbini kakışlardı
Tomarla muştuyu omuzlayarak genç adamlar
polisin sevmediği genç adamlar sokaklarda
patronları kudurtan gazeteler satarlardı.
Ey şehre başaklar:
militan ruhlar ekleyen hayat!
Gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken
izmarit toplayan
çocukların üstüne
çekleri imzalanıyorken devlet katlarında faşizmin
bacımı koyvermiyorken şizofreni,
yüzüme bak
ve rahmini bana doğru tekrarla
ben öyle bilirim ki yaşamak
berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır
çünkü biz savaşmasak
anamın giydiği pazen
sofrada böldüğümüz somun
yani ıscacık benekleri çocukluğumun
cılk yaralar halinde;
yayılırlar toprağa
etlerimiz kokar
gökyüzünü kokutur
çünkü biz savaşmasak
Uzak Asya'dan çekik gözlerimiz
Küba'dan kıvırcık sakallarımızla
savaşmasak
güm güm vurur mu kömürün kalbi Kozlu'da
Ke san'da, Kandehar'da ümüğüne basılır mı vahşetin
ve sen boynunu öperken beni sarhoş
bir okyanusla titreten hayat
sevgilim olur musun.
Ben savaşarak senin
bulanık saçlarından tutp
kibirli güzelliğini çıkartıyorum ortaya
dünya
kirletilmez bir inatla dönüyor
altımıza yıldızlar seriliyor
yüzüm suya davranıyor koşaraktan.
ve inzal.

ismet Özel