bugün

ey geceyi ve kahverengi bir düzeni taşıyan ellerim!
yüzümün uğultusuyla şaşırtın beni.
o karanlık ormanı yangına vurun.
çünkü ben de kaçarken ardımda kalanları yakıyorum.
ama iyi biliyorum yıldızları,
ama yıldızların tanrıların da üstünde parladıklarını,
anılacak günlerimin gitgide yokolduğunu biliyorum.

ismet ozel 1963
Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma
Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde
Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş
Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine
Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar
Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
işte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm

Erdem Bayazıt - Bulmak
Artık olan oldu bize
Gelsen de bir gelmesen de
Gelemeyiz biz yüz yüze
Gelsen de bir gelmesen dE

Hep kendini çektin naza
Yok bahara yahut yaza
Bıktım gayrı yaza yaza
Gelsen de bir gelmesen de
.
Osman yüksel serdengeçti
Büyük düşün
Sev ama sevilmediğini düşün
Acısın duyguların, düş yere
Kalktığında daha büyük düşün.
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.

Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.

Eylül’dü.
izlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..

Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
Ben En Çok insandan Korktum

Ben en çok insandan korktum anne
En çok insandan
Okudukça tarih kitaplarını
Yüzyıl savaşlarını, kardeş kavgalarını
Bir saltanat uğruna kıyılan canları
Ve okudukça bugün gazetelerin cinnet sayfalarını
Tanıdıkça her gün biraz daha
insan adlı insancıkları
Ve yaşadıkça hala bu çağda
Taş devrinin mağara adamlarını
Ben en çok insandan korktum anne
En çok insandan

Bir düşün anne
Bir düşün atılan bombaları patlayan silahları
Yaşadığımız açlığı acıları savaşları
Bir vuruşta kesilen başları
O keskin kılıçları
O cellatları
O katliamları
O vahşetleri
Ve ardından yükselen çığlıkları

Bir düşün anne
O kefensiz bebeleri, çocukları
Hapishanelerde işkenceleri copları
Bir düşün
Tankları tüfekleri topları
Ben en çok insandan korktum anne
En çok insandan

insan değil mi anne
Emeğini ekmeğini çalan insanoğlunun
Suyunu bulandıran
Dostuna çelme takan
Sırtından vuran
Yollara mayınlar döşeyen
Bütün köprüleri yıkan
insan değil mi anne
Kendi ozanına kıyan sazını kıran
Şairini sürgüne vuran
Sesini sözünü kesen en haklı olanın

Ah anne ah
Boşuna günahını almışız hayvanların
Masallarda anlattığın devlerin canavarların
inlerin cinlerin ejderhaların
Hiçbiri bu kadar korkunç değil be anne
Baksana yaptığına insanların
Ah dili olsa bu gecelerin bu sokakların
Haykırsa katili kim bu masum kurbanların
Ve bir bir indirse maskesini bu sahte kahramanların
Bu yalan yüklü karanlık suratların
Ah anne ah
Onlar ki sadece adı insan soyadı insan
Gel gör ki çoğu insanlıktan noksan be anne
insanlıktan noksan
Dünyada kim var anne
Kendi soyuna bu kadar düşman
Ve bu kadar pişman
Ben en çok insandan korktum anne
En çok insandan…

Ahmet Selçuk ilkan
görsel
Bu gece sevdiğim bir şiirle veda ediyorum size.

Yürüdüğümüz yollardan geçtim
Yüzünü bulsam tükürürdüm
Sen yarabbi şükür der sevinirdin
Yavşaksın doğru yaparsın

Aşkmış sevgiymiş
Bunlar sana boş laf
Sen yeter ki birini yatağa at
Yavşaksın doğru yaparsın.

Ateş olsan düştüğün yeri yakarsın
Hesap kabarık ama artık üstü kalsın
Taksit taksit değil tek celsede olsun
Yavşaksın doğru yaparsın

Uğrunda harcadım yıllarımı
Gitti en güzel çağlarım
Yalanlarla oyaladın aldın ahımı
Yavşaksın doğru yaparsın.

Love never dies.
kirpi gibisin çocuk,her tarafın diken
kim elini uzatsa delik deşik,
üstelik
sende kan içindesin.
Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen

Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen.
üç kez seni seviyorum diye uyandım.
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim.
bir bulut başını almış gidiyordu,
görüyordum.

sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

(bkz: ilhan berk)
hüzünlüyüm bazen,
geri döner misin bilemem,
nefes almak yine aynı,
zaman geçer mi acaba adalı,
demini almış çayım,
ruhum hüsran mafsalı,
rüyalarım sensiz kaldı,
döner misin bilemem,
dön de diyemem,
döndüğünü hayal edemem,
siliyorum anıları,
evde hatırlatmıyor hiç birşey seni,
ellerim bile unuttu nasıl sevdiğimi....
görsel
Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için
Saçlarını, gözlerini, ellerini
Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya
Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak
Termometrede yükselen çizgi çizgi
Kim bilir nerelerde soğuyorsun

Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
insan insan bakan gözbebeklerin
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder

Ne gelirse onlardan gelir bana
Çalışma gücü yaşama direnci
Mutluluk gibi kazanılması zor
Mutluluk gibi yitirilmesi kolay

Bir açarsın ki mutluyum
Bir kaparsın her şey elimden gitmiş.

rıfat ılgaz
Ekmek gibi ellerin var sımsıcak neden sevmeyeyimki seni.
Rüzgarla bir ayrılık şarkısıdır şimdi bütün merhabalar,
Nakaratı bozuk hüzünlerden geçiyorum.
Şuramda bir yer üşüyorda,
Yine sana varmıyor hiç bir iklim.
yarayla alay eder yaralanmamış olan
bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
sen çok daha parlaksın çünkü
sen tüm göklerdeki yıldızların ilki sen aydınlatırsın geceyi.
Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde altınbaş, altın zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, hızır paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi......

görsel
uzaklar hiç bu kadar yakından saldırmamıştı.
tek dizelik şiirim bu...
Saçlarım düşler görüyor
Rengarenk uçan balonlar havalanıyor her telinden Saçlarımda kiraz bahçeleri
Salıncak kuruyor dallarına çocuklar
Hep ben düşüyorum, hep ben,
Ben:
İsmim kara bereli iki çocuktan biri
Ben çocuklardan biri,
Fazla yaramaz.
Ne zaman ağlasa
İskambil kupası damlıyor gözlerinden
Rest diyor hep, rest. Ne demekse?
Ben çocuklardan biri,
Fazla yaşamaz
Ne bir sarmanı var okşayacak
Ne zamanı.
Zamanı sarışın bir kedi olarak yarat baştan Allah'ım
Bırak okşayayım.
Esirge ve bağışla beni gerçekten Bırak düşlerimde kaybolayım.
Sanki uzansam dokunabileceğim sana.
Sanki üstümü örtsem kokun gelecek ciğerimin en derin yerine.
Sanki yağmur yağsa ıslanacağız beraber.
Sanki üşüyorum sensiz her anımda...
Varsın yollar ırak olsun,
Unutulmak olmasın da.
Varsın beden toprak olsun.
--spoiler--
Ömer Hayyam
--spoiler--

görsel
Son karesi gibi Red Kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı .

(Sunay Akın)
bana bak bana
bana bıraktığın
aydınlanmayan günleri
bana bak
zifiri kara geceyi
nefesini
ezberini
yarınını
aydınlığını
sikeyim.
bana bak bana.
dünü
bugünü
yarını

seni
ellerini
gözlerini

bana bak bana
hüzünleri
kara kara geceyi

cellatımı sikeyim.

ayıp