bugün

üstnot: başlıkta bahsi geçen 'bulvar' ibaresi tüm yağız gençlerimizin zamanında sayfa sayfa hatmettiği bulvar gazetesidir.

yıllar yılı okuyup medya piyasasının altını üstüne getirip, kendini yetiştirmek adına türlü türlü ızdıraplar çeken akabinde zımparayla 31 çekmekten beter olunan vahim durum. tirajı yüksek gazetenin birinde en kötü ihtimal muhabir bilemedin basım bölümünde çalışırdım diye hayaller kurarkene ansızın çalan telefon akabinde başlanılan bulvar gazetesinin köşe yazarlığı.. malumunuz bulvar gazetesinin köşe yazarlığıda erotik hikayeler düzmektir. her görülen her girilen ortama sevişen bir çift insan serpiştirmekse aslında işinizin 8 saatlik mesaiyle sınırlı olmadığının kanatı olsa gerek

--------

vapur;

vapurun son seferiydi saat 23:30 sularıydı kaptan kamarasının önünden geçerken içerden hırlamaya benzer sesler duyuyordum. ellerimle siper edip camdan içeri baktığımda kaptanın gemiyi iskeleye bağlamakta kullandığı
'halat'ı iki eliyle sıvazladığını gördüm merakım git gide artıyordu

herşey bittiğinde kaptanın elindeki şeyin halat olmadığını anlamıştım. bu bana pahalıya patlamıştı. yorgunluktan ayakta duracak halim yoktu. deniz gerçekten güzel görünüyordu...

şehirler arası otobüs;

uzun yolculukları seviyordum. nedeniyse daha önce yaşadığım maceralar olsa gerek. git gide seyrekleşen otobüste birkaç yolcu kalmıştı. kaptan ansızın otobüsü kenara çekiverdi dağların arasında. daha sonra kalan yolcular telaş içinde nolduğunu sordu. gecenin 3.30'uydu. daha sonra kaptan orta kapıya ilerleyerek uyuma bölmününün kapısını açtı ve otobüse üstlerinde beyaz üçgen don bulunan 5 adet zenci mülteci doluştu. herkes şoktaydı. insanları asıl şoka sokan şeyse zencilerin cüzdanlarını donlarında saklamalarıydı en azından biz öyle sanıyorduk..

gün ışımaya başladığında kaptanın 'yarım saat g(ç)ay ve (d)inle(n)me molası' verdiğini anlıyorduk. daha sonra yola koltuğunun altında ki yastıkla devam ettiğini hatırlıyorum..

halk pazarı;

ellerimdeki poşetler ve bunaltan kalabalık nedeniyle pazarda ilelemek adeta bir işkenceydi. avaz avaz bağıran satıcıların kulak tırmalayan seslerine tahammül etmekse ayrı bi meşakkat. soluklanmak için kalabalıktan çıkıp pazarcıların malzemeleri yükledikleri münübüslerin olduğu tarafa doğru yol alıyordum. eski kasa bir ford minibüsün yanından geçerken içerden inleme sesleri duydum. dikkat kesilince yanılmadığımı anladım. gizlice camdan içeri bakınca gözlerime inanamadım. bakkal şerafettin efendinin karısı fakide teyze pazarın görmüş geçirmiş esnaflarından olan emmoğlu rüstemin sikini iki eliyle kavramış ağzına yüzüne burun deliklerine sürtüyor şifa niyetine. yıllarca brazzers filmlerinde oynamış bi hot bitch edasıyla üstelik yine rüstemin sattığı çiçek desenli atlet ve yarım donuyla. görüntü pek seksi olmasada pozisyonlar gayet zarifti...

işleri bittiğinde pazarcı rüstem fakide karının tüm borçlarını sileceğini bakkal şerafettine de selamlarını ileteceğini söylüyordu.bir selam bin kelamdan derindir dedikleri bu olsa gerek..

------

hayat insanın karşısına umduğunu değil ummadığını hardcore sex tadında sokuyor da ne umutlar ne hayaller sönüp gidiyor..
(bkz: gazetecilik bitirip kartoncu olan insan)
universitede gazetecilik okurken yasanan asiri iliskilerin verdigi etki durumu.