bugün

Her ne kadar "bu kadar şey yazdığına göre demek ki feminizm yine de bir şeydir" şeklinde tırt bir argümanla kendini kandırma refleksi gereği ezik bünyelerin samimi bulmayacağı fakat feminizm denen köpürtülmüş saçmalıktan yüz kat daha gerçek, mantıklı ve nesnel olduğu birazdan anlaşılacak olan analizdir.

"Erkekler güçleriyle üstün olduklarını sanıyor" (yersen)
Kanımca bu cümle ya art niyetli, ya erkeklerle bağlantılı olarak ciddi psikolojik sorunları bulunan erkekofobik bünyelerin veya en iyi * ihtimalle yüksek dozda feminist radyasyona maruz kalmış, her on cümlesinden birinde eril/dişil şeklinde ayrımlar yapacak kadar sapıklaşmış, beyninin içine etmiş bünyelerin en çok gargara yaptığı yalanlardan biridir.

Erkekler güçlü olmak zorunda diye yaygın bir iddia yok ki. Aynı şekilde Erkeğin penisi olduğu için kendini karşı cinsten üstün gördüğünü iddia etmediği gibi (ilk dönemler feminizmin argümanlarından biriydi bu. erkek penisi olduğu için kendini kadınlardan üstün görürmüş. yersen).

"feminizm erkeklerin ağlayabildiğini topluma göstermiştir. bu erkekler için de * * bir özgürlüktür" (saçmalığın dibi)
Örneğin benim böyle bir iddiam hiç bir zaman olmadı *. Üstelik bana erkekler ağlamaz mantalitesini ilk aşılamaya çalışan babam değil, annemdir. Elbette bu olay genel için bir şey ifade etmiyor gibi görünebilir fakat toplum/toplumlar incelendiğinde de böyle olduğu görülür. Erkekler ağlamaz fikrinin en çok anneler tarafından telkin edildiği görülür.

Bir kere böyle sömürü amaçlı, saçma sapan şekilde ve ciddi bir toplumsal bir meseleymiş gibi köpürtülen bu erkekler ağlamaz (güya) tabusunun olabilmesi için, yani erkeğin ağlayabildiğini bilmemesi için çelikten yaratılmış olması lazım.

Fakat şu bir gerçek ki, erkek ağlamayı kendine yakıştıramamıştır, (ağlamaz değil bak. odun fikirli arkadaşım. kendine yakıştıramaz, iç dünyası öyledir. zaten istemese de iç dünyası o hale getirilir ve bu mizaç haline gelir. bunu kadına karşı değil, kendine karşı yapar, pelte beyinli, ezik arkadaşım, erkek zihnini ve ruhunu asırlarca yanlış anlamış, kendi ezikliğini ona yansıtmış arkadaşım.) çünkü mizacı öyledir (anne telkininden hariç olarak, bilmem kaç bin yıllık dna'dan gelen eğilim). içgüdüsel olarak da bir kadın kadar ağlayacak duygu yoğunluğu bünyesinde oluşmaz. Fakat bu hiç ağlamaz anlamına gelmez. Dolayısıyla 200 yıldır yapıldığı gibi buradan da bir cinsiyetçi slogan devşirilip "Erkekler çok ender ağlıyorlar, o vakit erkekler ağlamaz tabusu var diyelim. Erkekler ağlayabildiğini saklıyor diyelim" dediler. Bu tabu yalanları feminizmin temellendirilmesi için uydurulan argümanlardı.

Çünkü ağlamayı bir zayıflık olarak içselleştirmiş ve kendini erkek karşısında zayıf olarak tanımlamış kadın bünyeler adına bunun dillendirilmesi, bu (güya) zayıflığın erkeklerde de bulunduğunu kanıtlamak gibi bir saçmalığın kadınların önüne bir havuç olarak konulması gerekiyordu. (evet insanlık uzayın derinliklerinde keşifler yaparken onlar bunlarla uğraşıyordu, her zamanki * gibi). Ortada bir takım olgular vardı fakat feminizmin anlattığı şekilde değildi. Feminizmin olguların içine kendi doldurduğu anlamların, olguların kendi doğası ve özüyle alakası yoktu.

2 milyon yıl avcı ve toplayıcılık yapmış bir türün neden ağlamakla arasının olmadığı basit bir araştırma ve sorgulamayla ortaya çıkarılabilecekken (Bir kadın olan Louann Brizendine'nin yazdığı Erkek Beyni kitabında anlatıldığı gibi), bunlara saçma sapan anlamlar yükleyip istismar eden, oradan malzeme devşiren yine feminizmdi (bak kadınlar demiyorum).

Erkekler'in ağlayıp ağlamadığının bilinmesi için feminizme ihtiyaç hiç bir zaman olmadı. Bu mesele, ayakları yere basmayan, bilimsel olmayan feminizm denen ne idüğü belirsiz şeyi cici göstermek için daha nelere tenezzül edilebileceğinin binlerce örneğinden bir tanesiydi. Çünkü kadın sorunları üzerinden temellendirilmeye çalışılan feminizm tutmayınca bu sefer biz erkeklerin de haklarını koruyoruz, feminizm herkes içindir, bakın erkekler ağladığını bilmiyordu biz onlara öğrettik gibi bir saçmalığa, bir manevraya gerek görüldü.

Elbette ortalama bir zekadan sadece 1 tutam fazlasına sahip her ergişi (hatta dişi) bu manevraları, zorlamaları, ha bire fasulyeden argüman yumurtlamaları görüyor ve yapılmak istenen şeyin aslında ne olduğunu toplumun zihninin sloganlarla kirletilmemiş katmanlarına iletmeye çalışıyordu. Bu sefer feministler, feminizmin akıl mantık tornasına sokulunca nasıl kuşa döndüğünü göstermeye çalışan gerçekçi insanları ilkel bir biçimde, toplumsal linç yoluyla püskürtmeye, toplum önünde hedef göstererek karalamaya çalışıyor ve kendi hezeyanlarını, histerik sapkınlıklarını (erkeklere rahim takma fikri ortaya atmak ve yoğun tepki görünce çark etmek gibi) *, tutarsızlıklarını toplumun gözünden kaçırmaya çalışıyordu. Çünkü hepsi korkak ve duygusal. ve korkaklığı iyice artıran şey ise savunulan şeyin temelinin yalan olması.
eleştiriye ve bilimselliğe açamaz feminizmini fakat ha bire feminizm hakkında tez yazar. (varlık, zaman, metafizik saçmalıkları üzerine yazılan 1 milyon tane boka yaramaz ve üniversitelerde üretildiği halde bilimle alakası eşeğin hoşafla alakası kadar olan, hint fakirinden arak "varlık" tezi için bilimden hep meşruiyet ve dokunulmazlık isteyen sahtekar, kara orman filozofu heidegger tezleri gibi. götünüzü de yırtsanız heidegger'in saçmalıkları bilimsel olmayacak. *)

Yani feminizmi salt kadın sorunları üstünden temellendiremiyorsan, cinsiyetçi bir yönde yükselen ivmeyi frenlemek veya maskelemek için meseleyi toplumsallaştır, "feminizm herkes için" deyiver, "erkeklere ağlama özgürlüğü" falan getirdiğini söyle. vs. daha ne kadar saçmalanabilir? histerikleşmiş ezik bir zihnin saçmalamakta sınırı yok. bilimsel olmayan bir ideolojinin varacağı yer saçmalıktan başka ne olabilir? iş yapay rahim üreterek erkekleri hamile bırakmaya çalışmaya * kadar gider.

Görüldüğü üzere, erkeklerin ağlayıp ağlamadığı gibi bir sürü saçmalık bazı kadınlar için bir mesele, bir kompleks haline getirilmiş ve onu yendim diyebilmek için feminizm denilen şey icat edilmiş. Feminist kuramcılar sadece bu komplekslere çarpık anlamlar yükleyip, sorunsallaştırıp erkeğin sırtına yüklemenin ve kadını yozlaştırıp bir erkekofobik bünye haline getirmenin yollarını ve araçlarını yaptılar. (Elbette sadece bu değil. sazanlık yapma)

Feminizmi toplumsallaştıracağız diye 200 yıldır binlerce abidik gubidik tez yazıp, binlerce hayali sorun ve saçmalığa kafa yorup, bunları topluma dayatmaya çalışmak yerine hayali sorunu yaratan histerik beyinli insanlarla, toplumun düzenini bozan kültürlerle, inançlarla mücadele edilse dünyada sorunları iyice derinleştirmek yerine gerçekçi sonuçlar alınırdı. Dünya tarihi boyunca da en sonuç alıcı hamleler bu şekilde yapılmıştır. Yani ortada bir sorun varsa ve amacın o sorunu çözmek ise sorunun üzerine gider, çözersin. Sorunun üzerinde konuşup, gevezelik edip oradan amaç devşirmeye çalışmaz ve sorunu çözüyormuş gibi yapıp hiç bir şeyi çözmeyen bir yeraltı edebiyatının ve ideoloji maskeli bir cinsiyetçiliğin borozanlığını yapmazsın.

Feminizm eşitlik, adalet içindir gibi iddialar büyük palavradır. Feminizmin bunlarla alakası olmadığını feministlerde gayet iyi bilmektedir. Feminizm aslında hiç bir işe yaramayan bir saçmalık olduğu gibi, (özellikle bu ülkede) çoğunluğun temsil ettiği daha duygusal, fobi ve komplekslerle akraba olan (çoğu sazanın feminazi onlar efenim klişesiyle olayı kurtarmaya çalıştığı) feminizm türü ise tam bir eziklik edebiyatıdır. (Evet, feminizm türü ve türleri. Evet, temeli saçmalıklar üstüne oturtulduğu için.)

Histerik ve sümüksü duyguları, bir şeyleri kolay elde etme fırsatçılığını, bilimum sahtekarlık ve sömürüyü erkek egemen toplum gibi zorlama yalanlarla kağıt üzerinde toplumsal bir meselenin doktrini gibi gösterip, kör, topal, şaşı, dul ya da sefil kadın sürülerinin ilkel duygularını, komplekslerini, erkeklerle ilgili korkularını, fobilerini, iç dünyasında çözemediği sorunlarını, toplumların adalet sistemiyle ve bazı devrimler yaparak çözmesi gereken sosyal sorunları kurumsallaştırıp, onu (güya) çözmek için bu sömürü ve fırsatçılığı araya sokuşturarak çağdaş bir hareket gibi topluma kakalamaya çalışmaktan ibarettir. Her şeyden önce insan doğasına aykırıdır.

"sn ne konuşyorsun grzzkalı feminizm 2 asırdır konuşuluyor yazılıyor çiziliyor, öyle 2 dakikada silip atılabilecek.. hetere hötörö"
Kendi devasa ve dipsiz geri zekalılığını canlıya, doğaya, dağa taşa, evrendeki her varlığa yansıtan arkadaşım. Marksizm de 2 asırdır yazılıp çiziliyor tartışılıyor. ama temeli çürük. Hayal ürünü bir tez. Sonunda ne oluyor, bir diktatör meydana geliyor (kapitalizm daha mı matah bir bok. hayır. fakat siz sosyalizmin diktatörlük sorununu çözün, evimi arabamı satıp marx'ın büyük taşaklı bir heykelini yaptıracağım *).

Hala feminizm denilen şeyin "ihtiyaç" * olduğu gibi bir saçmalığı savunan, mantıksız, vıcık vıcık duygu yüklü bünyeler gözümün önüne geliyor ve onların histerik sloganlarıyla götünü yırtarcasına bağırırken tükrük ve salya saçan aptal ağızlarına mavi banyo terliğiyle pat pat vurasım geliyor.
Ezikliği içselleştirmiş, erkekofobisi olan, duygusal sakat sürülerinin avuntu edebiyatından başka bir şey değil feminizm.

bu saçmalığı bir fırsat ve sömürü aracı olarak kullananları ve dibi boş argümanlarını biliyoruz. Birde bu saçmalığa ciddi ciddi inanan bir kitle var. Bu kitlenin beyinsizliğinden bahsetmiyorum bile. Bir çam ağacının bile bunlardan fazla zekaya sahip olduğunu düşünüyorum.

Şimdi "feminizm aslında şöyle", "aslında böyle" ile başlayan kitsch yalanları döşeyebilirsiniz. kökü yalan olan bir şey 50 bin kere de tekrarlansa onun olacağı şey en fazla "50 bin kez tekrarlanmış yalan"dır.