bugün

Bilal Yavuz'un Şiir Kitabı...

ÜLKÜMÜZ DEVRiM

genzimde bir sergüzeşt
koynumun merkezine kadar kıvrılan
kanırtan hınzır hevesleri
sisleri tırmalayan haylaz açelyalar
sensizliğin biz kokan kıyametiyle
aşka hadım edilmiştir

içimde açılmayan mühürlenmiş mektuplar
yağar tırmalarcası sandukamın kürküne
gençtim kısrakların
toprağa hazla saplanan toynakları kadar
gençlikten burağanlar biriktirdim
yatağanlarladoğrarcası
kara kutusuna kadar ciğerlerimin
vurulmak neymiş bildim

mahralarda sahralar uzanıyor
dünya kıyameti sonuna kadar hak ediyor
çırılçıplak armakçılar
kirletirken oğuzluğun hisse senetlerini
dosyalar artık yırtılmak içindir
yargılarından habersiz yargıçlar
şimdi haksızlığın ayetleri

akıyor budunlar sokaklarında evrenin
kurganlar artık çöküşlere mahkumdur
kutaylar kervanlarda
yeni bir cihanın rüyasını çığırmakta
bilge taşralardan
çaylak şehirlere ihtar

orada bengi yaşamaklar
burada tadımlık yalnızca
çocuk sevinçlerinin koşturduğu evlerde
ölümlerin o yetişkin ağır
kulak zarlarını sağır eden
şimdi suskun çığlıkları dolaşıyor

öyleyse acısını dindirmeli vahşetin
bir yağız hünkar korkusuzca
herkes beklenenlerin
peşinde aynalara bakamadan
imgeler alışıktır kırılmaya farlarda
pusumda aşiret bozkırları
güneşin yerini tutar

kozmosunda fantasmalar
bir gökçe hicret kadar mevzi tutar
sarıklara havlıyor kanişler
yağlı köy sabunu kokmuyor yaşayan leşler
kentlerde ceset nehirleri
yıkılan köprülerden
örülen duvarlara üzülme sakın
körpe labirent olur
buldurur birbirimizi

kavganın gümrah memelerinden
yaralar emzirdik hep yoldaşlarla
kaslarımızı gırtlağına değin sıkıyor
kol muskası pazıbentler
can evlerinde tamudan yuvalar kuran aşk
palazlanıyor çıngarın
kanla sulanmış tarlalarında

ülkümüz devrim
insanlığı hunharlığa neşter kılan
huylanan döl döşekleri
doğumun görklü kuzey ışıkları altında
yepyeni bir doğruluşa gebeydi
çapa yapan kadınlarıngölgesinde
ter bezinde kundaklar benim yerim
ülkümde devrim
yıldızlı geceye dönüşür sevgilim

ipiltiler esintilerin
kanına karışıyor ıpıslak ıslıklarda
tezgahlarda işveli ciddiyetler
ne denli serpilebilirse som kapanlarda
o raddeye kadar kuşmar
dağılan nazenin saçların
tellerinde yürüyen cambazlar cudam
betondan putlara tapan
çinko patronlarla haşrolan

pazen entariler yağar militan ruhlara
dindirmek için hoyrat hırslarını cevherin
işte küstah yürekler
mutantan recimlerini kör emperyalizmin
boğazlamaklar için birikiyor
ülkümüz devrime kıvrılıyor
devrimlerimiz ülkülere
türkülere birleşen düşlerimiz
lügatlerde sevmekler
yeniden tanımlanıyor

durun ve hayatla yüzleştirin çehrenizi
oysa haylamaz dibine açan hiçbir domur
huysuz langustlar
pavkırışlara boğuyor yeröteyi
tıpırtılar tıkırtılarla sevişiyor
tenha kaldırımların damsız yalpılarında
fısıltılar boranlarla
cam kırıklarıkarıştırıyor damarlara
kalın bıçaklar kesemiyor ince tülleri
karıncalanıyor ergen yerlerin
yaşlanmayan gözlere küflenmek yasak
işte hipnoz edilmiş metropol köleleri
tiryaki egzoz dumanlarına
özenti vitrinlerde hep janti sömürgeler

bir fiyasko gibi geçenlerdir
sokaklardan caddelerden bulvarlardan
onlar asıl kazananlardı
panjurların satır arasında oksitten
mısraları sökebilen şairler
besteleyecek tutunamayan galipleri

kapitalist yaşayıp komünist küfredenler
rezaletsel rüsvaylığa mahkumsu
sustum susulacak ne kadar kağnı varsa
mecnunlar yüreğini tükürüyor sahraya
düşlüyorsun eriyene dek beynin
kaynayan bir kazana dönüyor kelle tası
ışığa yumruklar attıran sendin

zarfında günbatımı fırtınası
taraçadan süzülen matruş papatya dansı
kardan çocuğa döner cıvıldayan nefesin
aynaları sırlayan cıva gözlerin kokar
çakılır vidalarderisine şehvetin

gün gelir ülkün de devrilir
türkü çığırmaya başlar devrimin
değişmez sandıklarından doğar ilk değişim
alaturkalar alafrangalaştıkça
dumura uğrayacaktır çağdaşça
şen olası raconlar gereğidir

kan damlaları birikiyor kum saatinde
tütüyor fişek tarzı miğferler
dünya kıyameti sonuna dek hak ediyor
bileniyor delişmen pençeler