bugün

turkiye şartlarında sayıca çok fazla olan insan. sözlükde yazmaya başladığımdan beri ne kadar çok olduklarını daha çok anladım. kendi haline tavrina, olumsuz yönlerine bakmadan diğer millet, din, ırk sahibi olan insanların düşüncelerine saygısızlık edip onları kötülüyor.
sen insan ol sana saygı duyana saygı duy.
insanların hayatına,yaşam tarzına,siyasi görüşüne, fikrine, zikrine, tahammül edemeyeceğiniz kadar saygılı bir insanım.
Gel gelelim, o kekolardan daha az saygı görüyorum.
Söyleyeceklerim bu kadar.
Türkiye cumhuriyeti devletinin birlik ve beraberliğine saygı duyduğu sürece milliyetçi olsun, sosyalist olsun, muhafazakar olsun, liberal kapitalist olsun ne görüşte olursa olsun şayet saygı çerçevesini aşmıyorsa bende gayet anlayışlıyımdır.

Ancak türkiye cumhuriyeti devleti'ne düşmanlık besleyen, bana saygı göstermeyen insana bende saygı göstermem.

Bana göre; Şayet karşısındaki insan bu çerçevede saygılıysa yanlış, saygısızsa doğruyu yapan insandır.
Zaman zaman benimdir. Farklı düşüncelere saygılı olmayan, değişime açık olmayan insan değildir. En çok kategori hatası yapılan meselelerden biri olduğundan ötürü söylenecek çok şey var fakat özet geçmeye çalışacağım.

Anlamadığım şekilde devamlı cehaletle ve sabit fikirlilikle bağdaştırılıyor bu durum. Bilgiden beslendiği sürece bir duruş ihtiva eder bu, sağlam bir iradedir. Hemen her şey için fikirler vazetmeden çok bir biçim meselesi zaten. O nedenle uzlaşmıyorum, barışmıyorum demek her zaman cehalet emaresi değildir. Öznel bir derinliği olduğu sürece sorun değil tavır teşkil eder. Kimse de zaten göreceliğe falan inanmaz aslında. Bir kimseyi 10 dakika izlemeniz yeterli bunu görmek için. Fikir tek başına bir temsil değildir, simge değildir. ilişkisel ve çatışmaya dayanan yönü vurgulanmayan fikir hemen hemen hiçbir şeydir. Tavır yoksa etik bir kılıftan ibarettir.

Öyle sanıldığı gibi Katı bir duyarsızlığı da içermez. Şahsen kimsenin fikirleri umrumda değil, evet telkine kapalıyım fakat insanların hissettiklerini fazlasıyla önemser ve duygusal anlamda arada salınırım. Ama ağız dolusu bir "gerizekalı" demekten geri çekmem de kendimi, çekmem çünkü ilkesizlik zaten diz boyu. Her şey öngörülecek veya denetlenebilecek diye dertlerim de yoktur çünkü aksi tam bir ihtiyatsızlık örneği. Mesele aslında gündelikten ve basit fikir uyuşmazlıklarından ibaret değil, mesele aslında çok büyük. siz mercimek isterken arkadaş zoruyla ezogelin içmeniz için değil, insani potansiyelleriniz için, karar verme yetiniz için önemlidir bu mesele. "Anlayışlı olmak, diretmemek, saygılı olmak" meselelerinin çoğu kriz zamanında homojenleşmeye ve onaylamaya kırıldığı bir gerçek. Güven retoriklerine muhtaç hale geliyoruz, güdümlü hale geliyoruz. Güdümlü tercihler, güdümlü hayat, güdümlü siyaset, güdümlü kültür, güdümlü tüketicilik. Karşıdan gelen, bilince işlemese de birleşme elbet bir miktar manipülatiftir. Hemen her konuda ilkesizlik zaten diz boyuyken neden maruz kalayım buna? Devamlı saygı narası atanların, heterojenlik, etnisite, marjinallik meselelerine eğilenlerin neden tutarlı bir kimliğe de tahammülü yoktur? Akıl, arzuların ve fikirlerin diğerlerinin arzu ve fikirlerine göre ne ölçüde zengin olduğunu ortaya koymaya çalışmıyorsa ne işe yarar? Akıl neden devamlı -muntazam şeylermiş gibi- bütünlüğün, göreceliğin yanındaymış gibi düşünülüyor? Neyse çok uzamış, biraz sorunlu olsa da şu alıntı ile bitireyim:

"insanların varlığını belirleyen bilinçleri değil, tam tersine bilinçleri belirleyen onların toplumsal varlığıdır."
Canım ülkemiz yani Türkiye'mizde malesef bolca bulunan kişilerdir. Kaç yaşında olursa olsun kendini hiçbir zaman geliştirememiştir. Hep bir at gözlüğü takar. Muhtemelen çok fazla da arkadaşı olmaz.
(bkz: insan)
Farklı düşüncelere kendini kapatma sebebi konuşma yetisinin ve düşünme yetisinin eksikliğidir. Kendisine farklı olmayan benimsediği düşüncelerdende bahsetseniz yine aynı sonucu alacağınız insandır. Anlayamayan insan anlayış gösteremez sözünün somutlaşmış bir örneğidir.
kendi düşüncelerinden korkan insandır. başkasının haklı olmasından korkan ve bu korkuyu saldırıya geçmek için kullanan kişidir.

bu tip kişiler özellikle çocukluk ve gençlik döneminde, yani karakterin şekillendiği zamanlarda, sürekli "sen yanlışsın lafını!" işitmişlerdir. kendi savunma güdüsü üst seviyelere geldikten sonra, yaşı ilerledikten sonra ise bu kişi; fikir ve hareketlerini kendi dünyalarının dogmaları haline getirirler. bu durum insanın düşünce kapasitesinin alçalmasına neden olur.

(bkz: türk toplumunun düşünme şekli)