bugün

iyiliğini görmezden geldiğimiz, masumiyetiyle alay ettiğimiz, sevgisiz bırakıp yalnızlığa ittiğimiz, acıya ve açlığa terk ettiğimiz bir insan hayata geri çağrılabilir elbet:

her şey gibi sevmek de zaman işidir...

irfan yalçın'a ait fareyi öldürmek isimli kitabın arka kapağında böyle yazar.

sabri'nin hikayesidir anlatılmakta olan. yalnızlığa itilmiş, sevgi görmediği insanlara sımsıkı sarılmıştır. iyiliği ve iyiliğe karşı masum tavrı alaya alınmıştır. ama o kimselere karşı kin gütmemiş, alınmamış, efendiliğinden taviz vermemiştir. çünkü o sabri'dir. kimselere benzemeyen bir insandır.

sabri'nin durgun, suya sabuna karışmayan sessiz tavrı, tehlikeye açık ve kendini savunamaz zayıf yanı bana raif efendiyi hatırlattı. hayata boş gözlerle bakan, yaşamak ve bu hareketli akıntıya dahil olmak için hiçbir çaba göstermeyen nihilist bir duruş belki de onların ki... raif efendiye karşı duyduğum merhamet karışımı sevgiyi, hikayesini okurken sabri'ye karşı da hissettiğimi fark ettim. sanki ikisi de aynı dairede çalışmış, aynı binada kapı komşusu olmuş, aynı sokaklardan yürüyüp geçmiş, aynı vitrinlerin önünde durmuş, aynı bakkaldan alışveriş yapmış gibiler. onları birbirine neden bu kadar çok benzettim bilemiyorum. belki de ikisi bir başka kitapta arkadaş olsa hayat onlar için daha güzel olurdu.

fareyi öldürmek 2015 yılında içimdeki insan adıyla filme uyarlandı ayrıca. filmi izlemedim henüz. büyük ihtimalle de izlemem. bu tercihim, sabri'nin ilk okuduğum haliyle kafamın içinde yaşamasını istememle alâkalı, başkasının gösterdiği bir yüzle değil.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar