bugün

nesilden nesile farklar var ya. hani 90 ve sonrası doğumlu olanlar sanki daha bi uyanık. her türlü teknolojik aleti çözmüş, rahat, özgüvenli falan. sonra 80-90 arası doğanlar hep bi arada kalmış. onlardan öncekiler daha donanımlı, daha çok okuyan.. bunları zaten sözlüklerde çok güzel anlatmışlar, tekrara girmeyelim.

ama şey çok net; 80 sonrası 90 öncesi doğmuş, benim de dahil olduğum nesil daha çok klişelerle büyümüş ve bu klişeler yıkıldığında huzursuz olan tiplerden oluşuyor bence. bilmiyorum belki de yanılıyorum.

iç anadolunun tahıl ambarı olduğunu okuya okuya büyütüldük biz. bak o yüzden hala yüzleşemiyorum gümrük birliğiyle. sonra türkiyenin kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri olduğunu ezber ettirdiler bize. hala zoruma gidiyor ülkemizde yeterli miktarda yetişen tarım ürünlerini daha pahalıya ithal etmemiz. ben hala klişelerdeyim, alışamıyorum değişikliğe, adapte olamıyorum at gibi koşup öğrendiğimiz şeyleri rüzgar misali değiştiren hadiselere.

esmer şeker olmaz ki aga! şeker dediğin beyazdır. beyazdır ve uzak durulması gereken 3 şeyden biridir.

esmer şeker olmaz anam babam! şeker dediğin beyazdır. beyazdır ve bir an yabancı bir evdeyken "acaba tuz mu lan bu" deyip tereddüde düşersin.

esmer şeker olur mu haceli? esmer olan daha sağlıklıysa bize yıllardır neden beyazı itelediler? radyasyonlu çayı teşvik etmek için kameraların önünde içen ve kanserden ölen bakanların olduğu ülkede sağlıklı kalabilmek zaten bir mucizeyse ben neden şekerin esmerine güveneyim?

not: ıspanakta demir yokmuş amına koyim! hala ağlıyorum.