bugün
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler9
- özge özacar'ın memeleri8
- tayyip erdoğan gazilik ünvanını nereden aldı10
- gideon reid morgan jj37
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler17
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak8
- memati192319
- bamya seven insan19
- özgür özel8
- travesti ile evlenmenin avantajları10
- ayet ile hadis çelişirse hadisten hüküm alırım14
- arap milliyetçiliği19
- anın görüntüsü13
- jose mourinho39
- gideon reid morgan jj silik yesin kampanyası10
- magnum un 2 tl olduğu yıllar16
- artık kadınlardan uzak duruyorum11
- hiç kavga oluyormu sözlükte8
- türk kızlarının türk erkeklerinden nefret etmesi15
- aydinoglu bombala25
- sözlük yazarlarının kaç flörtü var11
- kel kadın olmaması9
- sözlük erkeklerinin fotoğraf atmaması36
- true'ya vurmak isteyen sözlük erkekleri tam liste8
- dinsiz kitapsız kafir ve küresel ıkınma ilişkisi8
- dolar neden düşmüyor avradnı sikiyim8
- insanlara nasıl faydalı olurum8
- 12 haziran 2024 istanbul sıcağı13
- eşcinsel bir erkeğe küresel'in fotosunu göstermek16
- neden fenerbahçeliyim8
- yeşil pasaportlu koca arayan hanım abla16
- bik bik kiraz yerken siz fakirler ne yapıyorsunuz16
- erkeklerin çoğunun yalnız olması13
- hakemlerle şampiyon olmak12
- manyak olmaya karar verdim9
- sözlük erkeklerinin fotoları başlığına bakan erkek8
- yazarlardan akıl almak18
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması8
- siradansiradisibiri8
- kuresele yavsayan gotler tam liste24
- küresel ısınmanın erkek kökünü kurutacak olması11
- galatasaray'ın ünlü bir hakemle anlaşması15
- beyler moralim bozuk yardımcı olur musunuz9
- türbanlı bacımızın milletin ortasında öpüşmesi19
- bir kızın sizi sevip sevmediğini anlama yöntemleri9
- tebliğcilerin insanların giyimine karışması13
- üstteki yazar sevdiği ve sevmediği iki şey11
- allah'ı seven insan8
- vatanınızın kıymetini bilen diyen gurbetçi16
- ramazanda anne sütü içmeyen oruçlu bebek12
kıçı beyninden büyük olan insan.
şu ana kadar tek yazısını okudum ve çok kısa sürede kendisiyle ilgili kararımı verdim. bu şahıs bitki başına düşen karbondioksit sayısını fazlasıyla arttırıyor. haliyle bizlere düşmesi gereken oksijeni bu şahıs götürüyor.
şu sıralar yalan dünya'ya sardırmış, üstad-ı muharririn.
yıllar oldu okumayı bırakalı. zararın neresinden dönersem kardır dedim. isabet olmuş.
yazılarını beğenerek okuduğum, kendine has bir üslubu olan, modern dünyanın beter hallerini görmüş postmodern yazar.
gün itibariyla balçiçek pamir e femen temalı yılmaz özdil e de yazım stili ekseninde ayar vermiştir.
http://www.sabah.com.tr/Y...i?pagePreview=1&c=dis
http://www.sabah.com.tr/Y...i?pagePreview=1&c=dis
sahip olduğu iki gram bilgi birikimini iktidara peşkeş çeken sivri dilli yazar. her yazısında bas bas 'benim konuya dair pek fikrim yok ama deli laf sokarım' diye bağırıyor. bu da onlardan biri;
http://www.sabah.com.tr/Y...012/05/11/getto-kurmuslar
bir ara da sosyalistlere takmıştı kafayı ama dhkp-c'nin açık açık tehdit etmek için yayınladığı bildiriden tırsmış olacak ki artık pek bulaşmıyor.
http://www.sabah.com.tr/Y...012/05/11/getto-kurmuslar
bir ara da sosyalistlere takmıştı kafayı ama dhkp-c'nin açık açık tehdit etmek için yayınladığı bildiriden tırsmış olacak ki artık pek bulaşmıyor.
ülkenin gelmiş geçmiş en bilgili, en kültürlü, en zeki köşe yazarlarındandır. zavallı beyinleri yalan tarihle doldurulmuş kemalistlere çatır çatır öyle bir güzel giydirir ki, her yazısını okuduğumda bir kara mizah filmi izlemiş kadar zevke gelirim. argoyu, yergiyi, bilgiyi ve kültürü öyle bir harmanlar ki, eğer at gözlüğünüz yoksa ve biraz da beyniniz varsa yazılarının bağımlısı olduğunuzu, sabah her kalktığınızda ilk işinizin o günkü yazısını okumak olduğunu görürsünüz. kemalistler ellerinden gelse bir kaşık suda boğar, öylesine kin güderler ki facebook sayfasında bir grup kemalist her daim nöbettedir, bunun yazısı yayınlandı mı bunlar başlarlar her zamanki gibi salyalarını sümüklerini saçarak kusmaya.
büyüksün üstad, her yazında biraz daha kurtuluyoruz küçükken beynimize zerkedilen pisliklerden, allah uzun ömürler versin. bak bir haftadır bekliyoruz, çarşamba günü sabah yazını görmezsem darılırım vallahi.
büyüksün üstad, her yazında biraz daha kurtuluyoruz küçükken beynimize zerkedilen pisliklerden, allah uzun ömürler versin. bak bir haftadır bekliyoruz, çarşamba günü sabah yazını görmezsem darılırım vallahi.
Bugün satır aralarında ayşe arman a giydirmiştir.
http://goo.gl/4h1ph
http://goo.gl/4h1ph
iyi yalamaya başladı ama ha. takdir etmek lazım.
tipik kova burcu erkeği...
yanar döner, ilkesiz ve hedonist... pahalı zevklerini karşılamak için yapmayacağı ahlaksızlık yok...
yanar döner, ilkesiz ve hedonist... pahalı zevklerini karşılamak için yapmayacağı ahlaksızlık yok...
kalemini akpye satmış ahlak yoksunu bir köşe yazarıdır. herkesin düşüncesine saygı gösteririm, ama kalemini satmış yazarları okuyan insanlarınkine asla. acıyorum bu herifi okuyan insanlara...
Tansu Çiller zamanında dile kolay 1 milyar lira tazminat cezasına çarptırılınca canlı yayında günün yorumu olarak Fasülye tarifi yaparak dalgasını geçen mümtaz şahsiyet. En çok "aslan sosyal demokratlara" bindirmeyi sever.
(bkz: Kum torbasi)
(bkz: Kum torbasi)
yeni şeyh'ül muharririn.
kalemini satmış falan değildir. engin ardıç'ı eskiden beri takip edenler onun belli bir çizgisi olmakla birlikte değişkenlik arzettiğini bilirler.
en basitinden "mustafa kemal sizin gibi kıro değildi" kitabında yazdıklarıyla, daha 3-4 gün önce yazdığı atatürk yazısı arasında neredeyse fark yoktur. ya da türkobarok'daki kısa makaleleri illaki yeni yazılarında görmüşüzdür. bugün size star gazetesindeki bir yazısını getireyim, şimdi yazmış zannedersiniz, o derece.
ha, islam ve müslümanlara "islam teksas'da" kitabında olduğu gibi yaklaşmıyor, doğru. ama o zamanın karikatürize ortamından bakarsak, islamı o şekilde algılayan sadece engin ardıç değildi ki? Seksenlerin sonunda "islam" oldukça marjinaldi, belli başlı kesimler dışında ortalıkla şimdiki gibi pek görülmezdi. görülenler de o zamanın çizgisi gereğince (engin ardıç'ın da dahil olduğu) karikatürize edilerek "hunharca" eleştirilirdi.
zaten kendisi de öyle sert takılmıyor, bazı şeyleri kabul ediyor. hatta açıktan da yazıyor, tek geçim kaynağının kalemi olduğu. başka işbirlikçi "gasteciler" gibi ihale takip etmiyor, postal yalamıyor, sağda solda beleşe gezip hanutçuluk yapmıyor, siyasi partilere yancı durmuyor. e adamın çizgisi belli gazetenin diğer yazarlarına kıyasla çok daha cesur yazıyor. daha ne yapsın? sen memnun olacan diye kemalistiko mı takılsın? kovulunca sen mi verecen parasını, te allaaam yaa...
bence engin ardıç'da -mingayrihaddin- eleştirilecek tek yönü, o an çalıştığı medya kuruluşunun kimi yazarlarıyla "selamlaşma" yapmasıdır. star'da mustafa mutlu'ya yapıyordu, sonra kavga ettiler. özellikle akşam'da serdar turgut ve özellikle oray eğin'e çok "selam" gönderdi. ama sonra ikisiyle de fena kavga etti. şimdilerde bile zaman zaman oray eğin'in arkasından isim vermeden "civelek oğlan" falan diyor. işte bu ayıp. yapmasa daha iyi ama yapıyor ne yapalım? o da onun kusurcuğu olsun, sanki herkes çok mükemmel de bir engin ardıç mı değil?
kalemini satmış falan değildir. engin ardıç'ı eskiden beri takip edenler onun belli bir çizgisi olmakla birlikte değişkenlik arzettiğini bilirler.
en basitinden "mustafa kemal sizin gibi kıro değildi" kitabında yazdıklarıyla, daha 3-4 gün önce yazdığı atatürk yazısı arasında neredeyse fark yoktur. ya da türkobarok'daki kısa makaleleri illaki yeni yazılarında görmüşüzdür. bugün size star gazetesindeki bir yazısını getireyim, şimdi yazmış zannedersiniz, o derece.
ha, islam ve müslümanlara "islam teksas'da" kitabında olduğu gibi yaklaşmıyor, doğru. ama o zamanın karikatürize ortamından bakarsak, islamı o şekilde algılayan sadece engin ardıç değildi ki? Seksenlerin sonunda "islam" oldukça marjinaldi, belli başlı kesimler dışında ortalıkla şimdiki gibi pek görülmezdi. görülenler de o zamanın çizgisi gereğince (engin ardıç'ın da dahil olduğu) karikatürize edilerek "hunharca" eleştirilirdi.
zaten kendisi de öyle sert takılmıyor, bazı şeyleri kabul ediyor. hatta açıktan da yazıyor, tek geçim kaynağının kalemi olduğu. başka işbirlikçi "gasteciler" gibi ihale takip etmiyor, postal yalamıyor, sağda solda beleşe gezip hanutçuluk yapmıyor, siyasi partilere yancı durmuyor. e adamın çizgisi belli gazetenin diğer yazarlarına kıyasla çok daha cesur yazıyor. daha ne yapsın? sen memnun olacan diye kemalistiko mı takılsın? kovulunca sen mi verecen parasını, te allaaam yaa...
bence engin ardıç'da -mingayrihaddin- eleştirilecek tek yönü, o an çalıştığı medya kuruluşunun kimi yazarlarıyla "selamlaşma" yapmasıdır. star'da mustafa mutlu'ya yapıyordu, sonra kavga ettiler. özellikle akşam'da serdar turgut ve özellikle oray eğin'e çok "selam" gönderdi. ama sonra ikisiyle de fena kavga etti. şimdilerde bile zaman zaman oray eğin'in arkasından isim vermeden "civelek oğlan" falan diyor. işte bu ayıp. yapmasa daha iyi ama yapıyor ne yapalım? o da onun kusurcuğu olsun, sanki herkes çok mükemmel de bir engin ardıç mı değil?
kendisine birçok konuda katılmayabiliriz ama chp sözkonusu olduğunda çoğu zaman haklı.
http://www.sabah.com.tr/Y.../2012/07/19/ernesto-kemal
http://www.sabah.com.tr/Y.../2012/07/19/ernesto-kemal
sabah gazetesi yazarı.
kendisine buradan melike demirağ yazısı için tek bir şey söylemek istiyorum.
umarım kızın/karın/sen o kadının yaşadıklarının mislini yaşarsınız.
kendisine buradan melike demirağ yazısı için tek bir şey söylemek istiyorum.
umarım kızın/karın/sen o kadının yaşadıklarının mislini yaşarsınız.
geçenlerde işyerinde sabah gazetesindeki makalesine göz ucuyla baktım.
hala aynı.
hala cumhuriyete, atatürke, laikliğe, kurtuluş savaşına, milli mücadeleye, türklüğe hakaretler, nefret dolu söylemler ile saldırıyor.
işte o gün yazısında kurtuluş savaşı türklerin zaferi değilmiş. kürtlerde varmış, almanlarda orduda.
böyle saçma sapan nefret saçıyordu yine yunan, fransız veya ingiliz generali modunda.
çocukluğuna inmek lazım bence.
hala aynı.
hala cumhuriyete, atatürke, laikliğe, kurtuluş savaşına, milli mücadeleye, türklüğe hakaretler, nefret dolu söylemler ile saldırıyor.
işte o gün yazısında kurtuluş savaşı türklerin zaferi değilmiş. kürtlerde varmış, almanlarda orduda.
böyle saçma sapan nefret saçıyordu yine yunan, fransız veya ingiliz generali modunda.
çocukluğuna inmek lazım bence.
(bkz: enginar)
epeydir sade suya tirit yazılardan sonra ilginç bir yazısı:
"Herkeste gizli bir tedirginlik... Sokakta yolumuzu kesenler yıllar sonra yeniden türediler... Eskiden "abi bu enflasyon ne olacak" ya da "abi bizim maaş farkları ödenecek mi" diye sorarlardı, şimdi "abi, siz gazetecisiniz, bilirsiniz, savaş çıkar mı" diye soruyorlar.
Ben de soruya soruyla yanıt veriyorum: "Türkiye-Suriye savaşı mı, israil-iran savaşı mı, yoksa Üçüncü Dünya Savaşı mı?"
Hani ünlü bilim adamı Eric Hobsbawm birkaç yıl önce demişti ya, "yeni bir dünya savaşı için bütün şartlar oluştu" diye... Öyle ya, 1929 kadar sert olmasa bile yeni bir kapitalizm krizi... Dara düşen ülkelerde yükselen faşizm dalgaları... Gene karmakarışık bir Ortadoğu...
Kimileri "kapitalizmin temeline su kaçtı" diye seviniyorlar ama, büyük çapta bir boğuşmanın "gene" sosyalizm getireceğini sanmak fazla iyimserlik. (Marduk gelince ve de güneş kova burcuna girince "yeni çağın" başlayacağını düşünmek gibi bir şey.)
Ben bir Türkiye-Suriye savaşından korkmuyorum. Esat öyle ya da böyle devrilecek, Muammer'den ya da Hüsnü'den çok daha fazla direndi ama tarihin çöp sepeti kaçınılmaz şekilde onu bekliyor. Türk ordusu Suriye'nin tozunu atar, bu zafer bize birkaç yüz ölü ve enflasyon olarak geri döner, memleketin tadı kaçar ama yıkılmayız.
Fakat bir israil-iran savaşı... Bir anda şaka kaka oluverir, kendimizi bir anda bir Amerikan-Rus savaşının içinde ve "taraf tutmakla yükümlü" bulabiliriz.
Internet'te bir aklıevvel "israil'in eylül ortalarında iran'ı vuracağını" birtakım ayrıntılı planlarla da destekleyerek ileri sürdü, "bildik geyiktir" diye üzerinde durmadık. Fakat israil'in "yetkili ağızları" da ayrıntılı planlar anlatmaya başlayınca, iş "ciddiyet kesbetti"...
iran yetkilileri, "keşke israil bize saldırsa" dediler, kapışmak için can atıyorlar. Saldırıya uğrayınca "moral üstünlük" de onlarda sayılacak.
israil yetkilileri, "savaşın otuz gün süreceği" tahmininde bile bulunmuşlar. ("En fazla beş yüz Yahudi ölür, bu da makul bir rakamdır" diye sallamışlar. "Amerika'ya danışmadan ve izin almadan saldıralım" diyenler de ağırlık kazanmışlar.)
1914 yılında da öyle sanmışlardı... "En fazla Noel'e kadar sona erer" diyorlardı ağustos ayında, yani savaş 1915 yılına bile sarkmayacaktı... Ancak 1918 yılının kasım ayında bitebildi. Üç imparatorluğu da bitirdi: Almanya, Avusturya ve Osmanlı.
Üçüncü bir dünya savaşının çok kısa süreceği tahminleri yapılmıştır. (Einstein, dördüncüsü için de "taş ve sopalarla yapılır" demişti...) Ya öyle olmazsa?
Ya taraflar, nükleer kapışmanın dünyanın sonunu getireceğini pek iyi bildiklerinden gene "konvansiyonel" silahlarla savaşırlar ve yıllara yayılırsa... Birincisi dört yıl, ikincisi beş buçuk yıl derken, üçüncüsü sekiz yıl, on yıl sürerse?...
Sosyalizm gelir mi bilmem ama Türkiye gider. Bildiğimiz şekliyle Türkiye Cumhuriyeti diye bir şey ayakta kalmaz. On binlerce ölü de cabası. Biz yaşayacağımızı yaşadık, gençlere acırım.
Tarih de bu kumar masasına pey süreni affetmez, Enver'i ve "hempalarını" affetmediğimiz gibi.
Acaba liberal aydınlar, "bize çok acı çektirecek bir altüst oluş" deyimiyle, bir israil-iran kapışmasının tetikleyebileceği dünya savaşını mı kastediyorlar, yoksa Türkiye'nin yenilmesi, küçülmesi ve Kürdistan devletinin kurulması gibi "yerel" bir gelişme midir gösterdikleri sopa, ben çözemedim, açık konuşsalar da öğrensek."
"Herkeste gizli bir tedirginlik... Sokakta yolumuzu kesenler yıllar sonra yeniden türediler... Eskiden "abi bu enflasyon ne olacak" ya da "abi bizim maaş farkları ödenecek mi" diye sorarlardı, şimdi "abi, siz gazetecisiniz, bilirsiniz, savaş çıkar mı" diye soruyorlar.
Ben de soruya soruyla yanıt veriyorum: "Türkiye-Suriye savaşı mı, israil-iran savaşı mı, yoksa Üçüncü Dünya Savaşı mı?"
Hani ünlü bilim adamı Eric Hobsbawm birkaç yıl önce demişti ya, "yeni bir dünya savaşı için bütün şartlar oluştu" diye... Öyle ya, 1929 kadar sert olmasa bile yeni bir kapitalizm krizi... Dara düşen ülkelerde yükselen faşizm dalgaları... Gene karmakarışık bir Ortadoğu...
Kimileri "kapitalizmin temeline su kaçtı" diye seviniyorlar ama, büyük çapta bir boğuşmanın "gene" sosyalizm getireceğini sanmak fazla iyimserlik. (Marduk gelince ve de güneş kova burcuna girince "yeni çağın" başlayacağını düşünmek gibi bir şey.)
Ben bir Türkiye-Suriye savaşından korkmuyorum. Esat öyle ya da böyle devrilecek, Muammer'den ya da Hüsnü'den çok daha fazla direndi ama tarihin çöp sepeti kaçınılmaz şekilde onu bekliyor. Türk ordusu Suriye'nin tozunu atar, bu zafer bize birkaç yüz ölü ve enflasyon olarak geri döner, memleketin tadı kaçar ama yıkılmayız.
Fakat bir israil-iran savaşı... Bir anda şaka kaka oluverir, kendimizi bir anda bir Amerikan-Rus savaşının içinde ve "taraf tutmakla yükümlü" bulabiliriz.
Internet'te bir aklıevvel "israil'in eylül ortalarında iran'ı vuracağını" birtakım ayrıntılı planlarla da destekleyerek ileri sürdü, "bildik geyiktir" diye üzerinde durmadık. Fakat israil'in "yetkili ağızları" da ayrıntılı planlar anlatmaya başlayınca, iş "ciddiyet kesbetti"...
iran yetkilileri, "keşke israil bize saldırsa" dediler, kapışmak için can atıyorlar. Saldırıya uğrayınca "moral üstünlük" de onlarda sayılacak.
israil yetkilileri, "savaşın otuz gün süreceği" tahmininde bile bulunmuşlar. ("En fazla beş yüz Yahudi ölür, bu da makul bir rakamdır" diye sallamışlar. "Amerika'ya danışmadan ve izin almadan saldıralım" diyenler de ağırlık kazanmışlar.)
1914 yılında da öyle sanmışlardı... "En fazla Noel'e kadar sona erer" diyorlardı ağustos ayında, yani savaş 1915 yılına bile sarkmayacaktı... Ancak 1918 yılının kasım ayında bitebildi. Üç imparatorluğu da bitirdi: Almanya, Avusturya ve Osmanlı.
Üçüncü bir dünya savaşının çok kısa süreceği tahminleri yapılmıştır. (Einstein, dördüncüsü için de "taş ve sopalarla yapılır" demişti...) Ya öyle olmazsa?
Ya taraflar, nükleer kapışmanın dünyanın sonunu getireceğini pek iyi bildiklerinden gene "konvansiyonel" silahlarla savaşırlar ve yıllara yayılırsa... Birincisi dört yıl, ikincisi beş buçuk yıl derken, üçüncüsü sekiz yıl, on yıl sürerse?...
Sosyalizm gelir mi bilmem ama Türkiye gider. Bildiğimiz şekliyle Türkiye Cumhuriyeti diye bir şey ayakta kalmaz. On binlerce ölü de cabası. Biz yaşayacağımızı yaşadık, gençlere acırım.
Tarih de bu kumar masasına pey süreni affetmez, Enver'i ve "hempalarını" affetmediğimiz gibi.
Acaba liberal aydınlar, "bize çok acı çektirecek bir altüst oluş" deyimiyle, bir israil-iran kapışmasının tetikleyebileceği dünya savaşını mı kastediyorlar, yoksa Türkiye'nin yenilmesi, küçülmesi ve Kürdistan devletinin kurulması gibi "yerel" bir gelişme midir gösterdikleri sopa, ben çözemedim, açık konuşsalar da öğrensek."
yine gününde yine...
"Hem Amerikancı ama hem de Kemalist... Böyle saçmalık olur mu? "Hamile bakire" gibi bir şey... Bu memlekette oluyor. Biz "erkek kadın" deyimini bile icat etmiş bir ülkeyiz.
Hani şu darbeci takımının "NATO'dan çıkıp Rusya, Çin, Hindistan, hatta iran'la ittifak kurmak istediğini" yazmıştık ya... Hem de defalarca... işin matrağı, Çin ve Hindistan'da kimsenin bundan haberi yoktu. Arslan parçası Kemalistler, şeriatçı iran'la ittifak yapmaktan utanmayacaklardı öte yandan.
içlerinde meğerse "o kadar da ahmak" olmayanları da varmış.
Yani, Türkiye'de herhangi bir darbe yapabilmek için gene de Amerika'dan izin almak gerektiğini bilenler.
Doğrudan destek, onay, hoşgörü, en azından "yeşil ışık"... Bir şekilde bir okyanus ötesi parmağı.
"Amerika'ya rağmen" bir şey yapamayacaklarını kırk yıl önce yaşayarak öğrenmiş olanlar diyelim.
Fakat saflar yer değiştirmiş.
Eskiden Amerikan kaşığıyla mama yiyen "sağ darbeciler", yirmi birinci yüzyılın ilk yıllarında bu sefer Amerikan karşıtı olmuşlar, kırk yıl önce Amerika'ya nefret kusan "sol darbeciler" de bu sefer Amerika'yı kollar olmuşlar meğerse...
12 Martçılar Amerikancı, 9 Martçılar değillerdi ya, şimdi tam tersine bir gelişme gözlenmiş.
isterseniz bunlara "sağ Kemalistler" ve "sol Kemalistler" de diyebilirsiniz.
Bu ne güzel Kemalistlik ki, biri Rusya'dan medet umar öteki Amerika'dan! Hani ne oldu sizin "karakteriniz" olan "istiklal-i tam" ilkesine?
Sağ Kemalistler'den bazıları Rus oligarkları ve Rus mafyasıyla enseye tokat olurken (Levent paşa, kulakların çınlasın), sol Kemalistler de Amerika'ya "onu bırak beni al" diye tutturmuşlar. Tutturmamışlar tabii de, böyle bir "arayış" içine girmişler.
Şimdi toprak altında olan ilhan Selçuk, Başkan Bush'a "AKP'yi bırak" çağrıları yapmış, geçen gün Alper Görmüş kardeşimiz kendi gazetesinde hatırlattı.
Tuncay Özkan ile Mehmet Haberal da aynı havalara girmişler. Özkan, aynı çağrıyı bu kez Başkan Obama'ya tekrarlamış.
Selçuk, partiyi Ankara'daki hukukçu bürokratlara tehditler savurarak kapattıramayacağını görmüş, Amerika'ya dönüyor...
Hani şu, AKP'yi iktidara getirmemek için MHP ile ittifak da arayan ve "işkencecilerimi affettim" yazan ilhan Selçuk. (Bunun üzerine birçok MHP'li "biz işkenceci miyiz ulan, o işkencenin aynısını 12 Eylül'de biz de gördük" diye kızıp köpürmüştü...)
NATO konusuna hiç girmemişler... Herhalde Amerika'yla anlaşabilselerdi, NATO'da kalacaklardı!
Gerekçe olarak, kendi saf müşterilerini yatıştırmak amacıyla "canım bu NATO eski NATO değil, ortada komünizm mi kaldı" diyeceklerdi belki de.
Bakınız Tuncay Özkan, Obama'ya seslenerek ne yazmış:
"Size inanmak, güvenmek, Türkiye ve Amerika'nın barış kültürüne, medeniyete, insan uygarlığına el ele katkı sunmasını görmek istiyorum."
Obama da "Mr. Özkan bana güvenmek istiyor" diye sevinmiş olsa gerektir.
Bunu derler, sonra da dönüp israil'e ve IMF'ye höt demiş olan başbakanı "Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanı olmakla" suçlarlar!
Üstelik "bizi niçin salıvermiyorlar" diye de şaşarak.
Aldırma darbeci, sen değil, sırf hükümete vurmak için seni basında destekleyen zibidi utansın."
"Hem Amerikancı ama hem de Kemalist... Böyle saçmalık olur mu? "Hamile bakire" gibi bir şey... Bu memlekette oluyor. Biz "erkek kadın" deyimini bile icat etmiş bir ülkeyiz.
Hani şu darbeci takımının "NATO'dan çıkıp Rusya, Çin, Hindistan, hatta iran'la ittifak kurmak istediğini" yazmıştık ya... Hem de defalarca... işin matrağı, Çin ve Hindistan'da kimsenin bundan haberi yoktu. Arslan parçası Kemalistler, şeriatçı iran'la ittifak yapmaktan utanmayacaklardı öte yandan.
içlerinde meğerse "o kadar da ahmak" olmayanları da varmış.
Yani, Türkiye'de herhangi bir darbe yapabilmek için gene de Amerika'dan izin almak gerektiğini bilenler.
Doğrudan destek, onay, hoşgörü, en azından "yeşil ışık"... Bir şekilde bir okyanus ötesi parmağı.
"Amerika'ya rağmen" bir şey yapamayacaklarını kırk yıl önce yaşayarak öğrenmiş olanlar diyelim.
Fakat saflar yer değiştirmiş.
Eskiden Amerikan kaşığıyla mama yiyen "sağ darbeciler", yirmi birinci yüzyılın ilk yıllarında bu sefer Amerikan karşıtı olmuşlar, kırk yıl önce Amerika'ya nefret kusan "sol darbeciler" de bu sefer Amerika'yı kollar olmuşlar meğerse...
12 Martçılar Amerikancı, 9 Martçılar değillerdi ya, şimdi tam tersine bir gelişme gözlenmiş.
isterseniz bunlara "sağ Kemalistler" ve "sol Kemalistler" de diyebilirsiniz.
Bu ne güzel Kemalistlik ki, biri Rusya'dan medet umar öteki Amerika'dan! Hani ne oldu sizin "karakteriniz" olan "istiklal-i tam" ilkesine?
Sağ Kemalistler'den bazıları Rus oligarkları ve Rus mafyasıyla enseye tokat olurken (Levent paşa, kulakların çınlasın), sol Kemalistler de Amerika'ya "onu bırak beni al" diye tutturmuşlar. Tutturmamışlar tabii de, böyle bir "arayış" içine girmişler.
Şimdi toprak altında olan ilhan Selçuk, Başkan Bush'a "AKP'yi bırak" çağrıları yapmış, geçen gün Alper Görmüş kardeşimiz kendi gazetesinde hatırlattı.
Tuncay Özkan ile Mehmet Haberal da aynı havalara girmişler. Özkan, aynı çağrıyı bu kez Başkan Obama'ya tekrarlamış.
Selçuk, partiyi Ankara'daki hukukçu bürokratlara tehditler savurarak kapattıramayacağını görmüş, Amerika'ya dönüyor...
Hani şu, AKP'yi iktidara getirmemek için MHP ile ittifak da arayan ve "işkencecilerimi affettim" yazan ilhan Selçuk. (Bunun üzerine birçok MHP'li "biz işkenceci miyiz ulan, o işkencenin aynısını 12 Eylül'de biz de gördük" diye kızıp köpürmüştü...)
NATO konusuna hiç girmemişler... Herhalde Amerika'yla anlaşabilselerdi, NATO'da kalacaklardı!
Gerekçe olarak, kendi saf müşterilerini yatıştırmak amacıyla "canım bu NATO eski NATO değil, ortada komünizm mi kaldı" diyeceklerdi belki de.
Bakınız Tuncay Özkan, Obama'ya seslenerek ne yazmış:
"Size inanmak, güvenmek, Türkiye ve Amerika'nın barış kültürüne, medeniyete, insan uygarlığına el ele katkı sunmasını görmek istiyorum."
Obama da "Mr. Özkan bana güvenmek istiyor" diye sevinmiş olsa gerektir.
Bunu derler, sonra da dönüp israil'e ve IMF'ye höt demiş olan başbakanı "Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanı olmakla" suçlarlar!
Üstelik "bizi niçin salıvermiyorlar" diye de şaşarak.
Aldırma darbeci, sen değil, sırf hükümete vurmak için seni basında destekleyen zibidi utansın."
"Bunu derler, sonra da dönüp israil'e ve IMF'ye höt demiş olan başbakanı "Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanı olmakla" suçlarlar!"
yalaka. iyi de yavrum sormazlar mı adama o başbakan bop eşbaşkanıyım diye kaç kez övündü.
yalaka. iyi de yavrum sormazlar mı adama o başbakan bop eşbaşkanıyım diye kaç kez övündü.
hakkında söyleyebileceğim tek şey: "sakalına tükürem." olur.
'dilin kemiği yoktur' sözünün hakkını veren, çoğu insanın bilip de söylemek istemediği şeyleri bir çırpıda söyleyebilen yazar.
http://www.sabah.com.tr/Y...-degildir-beyin-yikamadir
http://www.sabah.com.tr/Y...-degildir-beyin-yikamadir
açıktan açığa, alelade akp destekçiliği yapan, cumhuriyet karşıtı, yazar demeye bin şahit isteyebileceğiniz kişilik.
Anap iktidardayken dindar kesime yönelik ; ''dostum bunlarda * her yol var en çok sevdikleri sübyan çıtırlarla grup sex partileri düzenlemek gel biz de iktidara karşı bu ağzının tadını bilenlerle birlikte hareket edelim yolumuzu bulalım' sözleriyle büyük olay yazartıp, o kesime gerçekten çok sağlam giydirmiş, akp iktidara geçtiğinde ise tarikat savunucusu olmuş yanar döner tonton bir köşe yazarımızdır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar