bugün

1) alparslan: beyaz elbise kefenim olsun!

alparslan, 20 ocak 1029’da doğdu. bâtınî sapık fırkasına mensup yusuf el-harezmi’nin saldırısıyla yaralandı, 25 ekim 1072 tarihinde öldü. büyük selçuklu devleti hükümdarı.. türk milleti’nin en büyük kahramanlarından.. 27 nisan 1064’te selçuklu tahtına çıktı. azerbaycan ve gürcistan’ı fethetti. 1071 malazgirt zaferi ile anadolu’nun kapılarını türkler’e açtı. anadolu’nun bir türk ve islâm yurdu olmasını sağladı.

26 ağustos 1071 cuma sabahı bizans ve selçuklu kuvvetleri malazgirt ovası’nda savaş düzeni almıştı. sultan alparslan, son kez, bizans imparatoru romanes diogenes’e barış teklifinde bulundu. fakat, bizans imparatoru bu teklifi reddettiği gibi daha da ileri giderek barış görüşmelerinin ancak selçuklular’ın başkenti rey şehrinde yapılabileceğini bildirdi.

savaşın kaçınılmaz olduğunu gören alparslan, beyazlar giyinmiş, atından inip secdeye kapanmış allah’a yalvarıyordu:

“ya rabb! seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum.

ey rabbim! niyetim hâlistir, bana yardım et; sözlerimde hilâf varsa beni kahret. eğer kalbimdeki düşüncelerimi bu dilimle söylediğim sözlerime uygun bulursan düşmanlara karşı yaptığım bu cihad’da benden yardımını esirgeme, her müşkili bana kolay yap!.”

alparslan, secdeden başını kaldırıp beylerine ve askerlerine şöyle hitap etti:

“kumandanlarım, askerlerim!

biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olurlarsa olsunlar, daha fazla bekleyemeyiz. bütün müslümanlar’ın minberlerde bizim için duâ ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. ya muzaffer olur, gayeme ulaşırım; ya şehid olur cennete giderim.

beni takip etmek isteyenler arkamdan gelsin. takip etmek istemeyenler diledikleri yere gitsinler!

bugün burada emir veren bir sultan yok; emredilen bir asker de yok. bugün ben sizlerden biriyim, sizlerle birlikte savaşan bir gâziyim.

peşimden gelen ve nefislerini yüce allah’a adayanlardan şehid olanlar cennete, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. ayrılanları âhirette ateş, dünyada ise şerefsizlik beklemektedir!”

ey askerlerim!

eğer şehid olursam, bu beyaz elbise kefenim olsun. o zaman rûhum göklere çıkacaktır. melik-şâh’ı yerime tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. zaferi kazanırsak, önümüzde çok hayırlı günler olacaktır.” (prof. dr. mehmet şeker, fetihlerle anadolu’nun türkleşmesi ve islâmlaşması, 5. baskı, diyanet işleri başkanlığı yayınları, ankara 1999. s.27-28; büyük türk zaferleri, hazırlayan: sıdıka gürer, tercüman gençlik yayınları, istanbul. s. 15-16)

alparslan, atının kolonlarını sıktı ve kuyruğunu bağladı. askerleri de aynı heyecanla tüm hazırlıklarını tamamlayıp bizans’a karşı harekete geçtiler. alparslan, ölümü göze aldığı bu savaş sonucu, anadolu’nun kapılarını türkler’e açmıştır.

2) mussolini: geri alınamayacak karar zamanı geldi!

benito mussolini, 1883 yılında italya’nın predappio şehri yakınlarında dünyaya geldi. 1945’te kurşunlanarak öldürüldü. diktatör… faşizmin kurucusu. babası, koyu bir sosyalistti. bir süre öğretmenlik yaptı. 1921’de milano’dan milletvekili seçildi. bir süre sonra da faşist partisi şefi olan mussolini, ikbal merdivenlerini kısa sürede tırmanarak 3 ocak 1925 tarihinde italya’nın başına geçti, ölünceye kadar tek lider..

mussolini, 22 mayıs 1939’da hitler’le anlaşarak ii. dünya savaşı’na girdi. hitler’le yaptığı anlaşmayla gücüne güç kattığını sanan mussolini, bir süre sonra alman kuvvetlerinin üst üste aldığı yenilgilerle hayalkırıklığına uğradı. müttefiklerin sicilya’ya çıkarma yapmaları üzerine metresiyle beraber almanya’ya kaçmak üzere yola çıkan mussolini, yakalanarak idam edildi.

mussolini, 10 haziran 1940’ta italya’nın almanya’nın yanında ii. dünya savaşı’na katıldığını ilân etti. mussoli’nin ülkesinin savaşa katıldığını ilân eden konuşması şöyledir:

“karanın, denizin ve havanın kahramanları, ihtilâlin kara gömlekliler’i ve birlikler, italya’nın, imparatorluğun ve arnavutluk’un erkek ve kadınları, dinleyin!

kaderin bizim için hazırladığı saat çalıyor. geri alınamayacak karar zamanı geldi. büyük britanya ve fransa elçilerine harp ilânının metinleri verildi.

italyan halkının yürüyüşünü her zaman önleyen ve çok defa onun aleyhine fesat plânları hazırlayan zenginlerin ve reaksiyonerlerin demokrasilerine karşı sahraya çıkıyoruz.

tarihin son çağının müteaddid on senesine olup bitenleri şöyle özetleyebiliriz: lâfı güzâf, vaadler, şantaj tehditleri, ve nihayet rezil milletler cemiyeti’niıı elli-iki milletle taçlandırılması.

vicdanımız kesinlikle tertemiz.

sizi gören bütün dünya şahittir ki, faşist italya avrupa’yı kaplayan fırtınadan kendini sakınmak için mümkün olan her şeyi yaptı, ama nâfile.

antlaşmaları milletlerin hayatî çıkarları göz önünde bulundurularak ve onlara ebediyen dokunulamayacağını düşünmeyerek değiştiren şartlara uydurmakla bunun önüne geçilebilirdi.

bilhassa onları kabul eden milletler için öldürücü olduğu ispat edilen aptalcasına garantiler vermemekle bunun ününe geçilebilirdi.

führer’in, 6 ekimde, polonya kampanyasından sonra yaptığı teklifi reddetmemekle bunun önüne geçilebilirdi.

şimdi bütün bunlar artık birer mazi.

eğer bugün harbin gerektirdiği fedakârlıkları göze aldı isek şerefimiz, menfaatlerimiz ve istikbalimiz bunu gerektiriyor ve çünkü bir millet yüklendiği sorumlulukları kutsal addettiği ve tarihin seyrini tayin eden yüce tecrübelerden ve meşakkatlerden kaçınmadığı zaman gerçekten büyüktür.

kara ve deniz sınırlarımızın meselelerini çözdüğümüz için şimdi silâha sarılıyoruz. bizi kendi denizimizde (akdeniz) mahsur tutan bölgesel ve askeri zincirleri kıracağız çünkü, 45 milyonluk bir ülke okyanuslara açılamadığı takdirde hiç bir zaman gerçekten hür sayılamaz.

bu muazzam çatışma, ihtilâlimizin mantıkî gelişmesinin sadece bir safhasıdır. bu, dünyanın bütün zenginliklerine ve altınlarına aç kurtlar gibi sarılarak insanları aç bırakanlara karşı çok sayıda fakir halkın mücadelesidir.

çökmekte olan insanlara karsı başarılı insanların, faydalı insanların çalışmasıdır. iki çağın, iki fikrin çatışmasıdır.

artık ok yayından çıktı ve azmimiz gerideki köprüleri yıktı.

italya’nın, deniz ve kara sınırlarındaki diğer halkları kendisi ile beraber bu çatışmaya sürüklemeyeceğini bütün samimiyetimle ilân ediyorum. isviçre, yugoslavya, yunanistan, türkiye ve mısır, bu sözlerime kulak verin. bu sözlerimin azim ve dikkatle kabul edilip edilemeyeceğine onlar, sadece onlar karar verecekler.

italyanlar, berlin’deki, hâtırası unutulmayacak kütle toplantısında, faşist ahlâkına göre bir kimsenin arkadaşı ile birlikte sonuna kadar yürüyeceğini söyledim. bizim şimdi yaptığımız bu, ve almanya ile, alman halkı ile ve alman silâhlı kuvvetleri ile sonuna kadar birlikte yürüyeceğiz.

asırlar boyunca hâdiselere tesir edecek bu önemli günün akşamında, düşüncelerimizi, ülkenin düşüncelerini her zaman anlayan haşmetli kral ve imparatorumuza çeviriyoruz. nihayet, yeni führer’i, büyük müttefikimiz almanya’nın başı führer’i selâmlıyoruz. proletarya ve faşist italya, güçlü, kendinden emin ve birleşik bir halde üçüncü defa yükseldi. verilecek sadece bir emir var. herkes için mutlakçasına kesin bir emir. daha şimdiden alpler’den hint okyanusu’na kadar uçarak kalpleri tutuşturan bir emir: zaptet!

biz bu emri yerine getireceğiz ve nihayet, italya’ya, avrupa’ya ve kâinata barış ve adalete dayalı yeni bir dünya hediye etmek için zaptedeceğiz.

italyan halkı, silâhlarınıza sarılın ve güç ve kuvvetinizi, cesaretinizi ve kahramanlığınızı gösterin.

(nejat muallimoğlu, bütün yönleri ile hitabet, istanbul 1991. s.515-516)

3) büyük iskender: tüm asya’yı aldığımızda, o zaman tutkularımızın zirvesine çıkacağız!

büyük iskender, m.ö. 356 yılında makedonya’nın pella şehrinde dünyaya geldi. m.ö. 13 haziran 323’te babil’de öldü. makedonya kralı ii. filip’in oğlu… aristo’dan ders aldı. babasının öldürülmesi üzerine 20 yaşındayken tahta çıktı.

m.ö.334 yılında ülkede durumunu iyice sağlamlaştırınca asya seferi’ne çıktı. boğazları geçerek anadolu’ya girdi, yunan şehirlerini persler’den kurtardı. suriye ile fenike üzerinden geçerek mısır’a indi. iskenderiye şehrini kurdu. iran’da pers kralı iii. darius’u yenilgiye uğrattı. sonra hindistan’a girerek fillerle desteklenen hint ordusunu yenilgiye uğrattı. askerlerinin isyan ederek daha ileri gitmek istememeleri üzerine makedonya’ya dönmek üzere yola çıktı. babil’e geldiğinde rahatsızlandı ve burada öldü.

büyük iskender, 13 yaşından itibaren savaş eğitimi almaya başlamıştı. makedonya tahtına geçince bütün dünyayı hâkimiyeti altına almak için asya seferine çıktı. sadece “fethetmek için yaratıldığını” ileri süren büyük iskender, asya seferi öncesi, komutanlarına hitâben şu konuşmayı yapmıştır:

“beyler! görüyorum ki sizi yeni bir maceraya sürüklediğimde, beni eskiden sahip olduğunuz o ruh hali ile takip etmiyorsunuz. sizinle bir karara varalım diye toplanmamızı istedim. benim kararıma uyup ilerleyecek miyiz, yoksa sizinkine kulak verip geri mi döneceğiz? şu ana kadar gösterdiğiniz çabalarla ilgili ya da komutanınız olarak benim hakkımda şikâyetleriniz varsa, söyleyecek bir şeyim yok.

ama size hatırlatmak islerim ki cesâretiniz ve kararlılığınızla iyonya’yı, hellespont’u (çanakkale boğazı), frigya’yı, kapadokya’yı, paflagonya’yı, lidya’yı, karya’yı, likya’yı, pamfilya’yı. finike’yi ve mısır’ı, libya’nın yunan kısmını ele geçirdiniz. ve yine arabistan’ın büyük bir bölümünü, suriye’yi, mezopotamya’yı, babil’i ve susa’yı; pers diyarını ve medya’yı, daha önce onlar tarafından kontrol edilen ya da edilmeyen tüm toprakları ele geçirdiniz. hazar kapılarının ardındaki toprakların, kafkasların, tanais’in, hyrcanian’ın (hazar ve hazar denizi’nin) efendileri oldunuz; iskitleri çöle sürdük, induslar ve hydaspes (hindistan’da bir bölge), acesines ve hydraotes (pakistan’da bir bölge), önümüzde artık bizim topraklarımız olarak uzanıyorlar.

tüm bunları başarmışken gücünüzü, makedonya’nın gücünü, hyphasis’e (hindistan’daki beas nehri) ve diğer taraftaki kavimlere kadar genişletmekte neden tereddüt ediyorsunuz? geride kalmış birkaç yerlinin bize karşı çıkacağından mı korkuyorsunuz? gelin, gelin! bu adamlar ya tek bir fiske vurmadan teslim olurlar ya kaçarken yakalanırlar ya da ülkelerini savunamazlar ve ülkelerini aldığımızda, onu bize kendi iradeleri ile katılanlara ve yanımızda savaşanlara hediye ederiz.

adam gibi adam olan biri için iş, benim inancıma göre, asil sonuçlara varmak için yapılır; işin kendisinden başka bir hedefi yoktur. buna rağmen, aranızdan bu seferimizin son durağını bilmek isteyenler çıkabilir. o halde biliniz ki, buradan ganj’a ve hint okyanusu’na kadar uzanan yol, hedefimizin bütüne kıyasla oldukça küçüktür.

hiç şüphe yok ki, okyanuslar dünyayı çepeçevre sardığı için, bu okyanusun hyrcanian ile (hazar denizi ile) bağlantılı olduğunu göreceksiniz. daha da ötesi arkadaşlarım, size, hint ve basra körfezleri’nin ve hyrcanian’ın (hazar denizi’nin) birbiriyle bağlantılı olduğunu ispatlayacağım. gemilerimiz, basra körfezi’nden libya’ya yelken açacak, libya’dan doğuya doğru uzanan topraklar bizim olacak, tıpkı asya’nın tamamı gibi. imparatorluğumuzun sınırları, tanrı’nın dünyaya koyduğu sınırlardan başka bir şey olmayacak.

ama şimdi geri dönerseniz, beas irmağı ile hint okyanusu ve kuzeyde hyrcanian (hazar denizi) ile iskit diyarları arasında, savaşa meyilli birçok insan, boyun eğdirilmemiş olarak kalacak. şimdi geri çekilirsek, henüz güvenlik altına almadığımız topraklar, henüz bize boyun eğmeyen kavimlerin başlatacağı bir başkaldırının parçası olabilir. eğer bu gerçekleşirse, bu zamana kadar yaptıklarımız ve çektiğimiz sıkıntılar boşa gitmiş olacak ya da tüm yaptıklarımızı tekrar yapmak zorunda kalacağız!

makedonya’nın efendileri! sizler, arkadaşlarım, yoldaşlarım, bu böyle olmamalı. sıkı durun; zorluk ve tehlikenin, zaferin ve aynı zamanda mezarların ötesinde, kazanacağınız ölümsüzlüğün bedeli olduğunu biliyorsunuz.

atam herakles’in, tiryns ve argos’tan (mora yarımadası’ndaki antik kentler) ve peleponnese’den (mora yarımadası) hatta ya da tebes’ten (iran’da bir bölge) ötelere gitmese, kendisini insandan adeta yarı tanrıya dönüştüren o zaferleri kazanamayacağının farkında değil misiniz?

hatta aslında bir tanrı olan dionysus bile bizim karşılaştığımız zorluklarla karşılaşmamışken, biz ondan daha fazlasını yaptık: nysa’nın (bugünkü aydın ili sınırları içerisinde bir bölge) ötesine geçtik ve herakles’in alamadığı avernus’u (bugünkü napoli yakınlarında bir bölge) aldık.

o halde gelin, asya’nın kalanını da, halen sahip olduğunuz topraklara katalım, fetihlerinize küçük bir ek daha yapalım! eğer bu yaptıklarımızın yeterli olduğunu düşünüp makedonya’da refah içinde yaşasak, sadece evlerimizi korusak, trakyalıların, tribalyalıların ve hatta rahatımızı kaçıran yunanların sınırlarımıza yaptığı tecavüzleri engellemenin haricinde bir şeye bulaşmasak, çok görkemli ve asil bir iş mi yapmış olurduk?

eğer komutanınız olarak sizinle bu yorucu ve tehlikeli seferlere katılmamış olsam, cesaretinizi ilk kaybedenler olduğunuz için sizi suçlayamazdım. sadece başkalarının bu işin meyvelerini yemesi için bu kadar sıkıntıya katlanmış olsanız, bu yılgınlığınız doğal olabilirdi. ama böyle olmadı.

beyler! siz ve ben, yükü ve tehlikeyi paylaştık. ve tabii ki ödülleri de. fethedilmiş topraklar size ait, hazineleri ve gelirleri sizin ellerinize akıyor. ve tüm asya’yı aldığımızda, o zaman, tutkularımızın zirvesine çıkacağız, sınırsız zenginlik ve güce duyduğunuz açlık tatmin olacak. işte o zaman kim eve dönmek isterse, dönmekte serbest olacak… benle ya da bensiz… işte o zaman ben, benimle kalanların, gidenleri kıskanmasını kendim sağlayacağım.”

(ali çimen, tarihi değiştiren konuşmalar, timaş yayınları, istanbul 2005. 21-24 ss.)

4) fatih sultan mehmet: istanbul bizim olacaktır!

fatih sultan mehmed, 29 mart 1432’de edirne’de doğdu. 3 mayıs 1481 günü maltepe’de vefat etti. yedinci osmanlı padişahı… istanbul’un fâtihi… eşsiz bir komutan, büyük bir idareci… babası, sultan ikinci murad… annesi, hatice alime hüma hatun… ii. bâyezid ile cem sultan’ın babası… 1451’de 20 yaşında osmanlı tahtına çıktı. 1100 yıllık doğu roma imparatorluğu’nu ortadan kaldırarak “fâtih” ünvanını aldı. hz. peygamber’in methettiği büyük komutan… çağ açıp çağ kapatan padişah… ortaçağ’ı kapatıp yeniçağ’ı açtı.

fatih sultan mehmed, hz. muhammed (sav)’in, “istanbul mutlaka fetholunacaktır. o’nu alacak kumandan ne mutlu kumandan ve onun askerleri ne mutlu askerlerdir.” hadis-i şerifindeki övülen komutan olabilmek için iyi bir eğitim görmüş, sağlam bir hazırlık yapmıştı.

fatih sultan mehmed, istanbul’un fethi için tüm hazırlıkları tamamladıktan sonra, 28 mayıs 1453’te akşam üstü, ikinci bir harp kurultayı topladı. bu kurultaya ordunun bütün önemli komutanları çağrıldı. sultan mehmed komutanlara hitâben bir konuşma yaptı ve gece yarısından sonra, istanbul’a üç koldan hücum edileceğini bildirdi. fatih sultan mehmed’in komutanlarına hitâben yaptığı konuşma şöyledir:

“ey benim paşalarım, beylerim, ağalarım, şu istanbul savaşındaki silâh arkadaşlarım! sizi buraya, kararlaştırdığım umûmî hücumda şimdiye kadar gösterdiğinizden daha büyük fedâkârlık ve cesâret istemek için topladım. adı bütün cihanda ün salmış istanbul gibi bir şehri zabtedeceksiniz. istanbul’un adı geçen yerlerde, o şehri zabteden kahramanlar olarak şan ve şerefle anılacaksınız!

bize daima pusular hazırlayan bu şehri zaptettikten sonra, emin yaşayabileceğiz, kapımızı açık bırakabileceğiz! kale duvarlarını toplarla o kadar hırpaladık ki, size, hücum hedefi olarak bir kale değil, bir düzlük gösteriyorum. fakat bununla beraber şehrin alınmasını pek o kadar kolay zannetmeyin! sur enkazı üzerine atılacak yiğitler, büyük tehlikelerle karşılaşacaklardır. mahâretimiz, cesâretimiz her şeye üstün gelecektir. zafer rüzgarı bizden yana esecektir. kostantiniye bizim olacaktır.

bütün yiğitliğinizi takınınız, askerlerinizi şevk ile döğüşmek için coşturunuz! onlara anlatınız ki, askerlik, harp üç şeye bağlıdır: yılmamak; nâmus; itâat! ne kadar yüksek bir maksada hizmet ettiğinizi göz önünde bulundurun!

hücumda yanınızda bulunacağım. herkesin vazifesini nasıl yaptığını göreceğim. şimdi dağılınız, çadırlarınızda yemek yiyiniz, dinleniniz, emirlerimi askerlerinize bildiriniz. hücum emri verildikten sonrası sizindir.

kumandanlarım, sizi selâmlıyorum!” (muhiddin nalbantoğlu, fetih ve fatih, tercüman yayınları, istanbul 1992. s. 134)

ii. mehmed’in emriyle 28-29 mayıs salı gecesi saat bir ile iki arasında istanbul’a son büyük türk hücumu başladı. 29 mayıs 1453 salı günü sabaha karşı istanbul türkler’in eline geçti. tarih ii. mehmed’e “fatih” diye parlak bir unvan verdi. fatih sultan mehmed, henüz yirmi üç yaşında iken hz. muhammed (sav)’in övdüğü komutan olma şânını kazandı..

5) 1. murad: bugün mertlik günüdür!

i. murad, 1328’de bursa’da dünyaya geldi. 1389’da kosova sahrasında öldü. üçüncü osmanlı padişahı… nilüfer hatun ile orhan bey’in oğlu… yıldırım bayezid’in babası… gâzi hünkâr ve hüdâvendigâr ünvanlarıyla meşhur… zamanında osmanlı devleti, timur imparatorluğu’ndan sonra, dünyanın ikinci büyük devleti durumuna yükselmiştir…

1362’de babası orhan gâzi’nin ölümü üzerine 34 yaşında padişah oldu. anadolu’da güvenliği sağlayıp rumeli’ye geçti, sazlıdere’de birleşik bulgar-bizans kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. edirne’yi fethedip başkent yaptı. 1364, sırpsındığı zaferi…1371, çirmen zaferi… 1387, ploşnik yenilgisi…. 1389, i. kosova zaferi… yeniçeri ocağı’nın kurulması… ilk mâlî teşkilâtlanma… devrinin diğer önemli olayları…

sultan i. murad, i. kosova meydan muharebesi’ne başlamadan önce kosova sırtlarında askerlerine hitâben şu konuşmayı yaptı:

“gaziler!

bugün gayret günüdür. hamiyet gösterme sırası, erlik zamanı ve mertlik demidir. bunca yıldan beri vatan sizinle övünmekte, gurur duymaktadır. şimdi sizden bir kere daha bütün cihana yayılmış şöhretinizi doğrulayacak merdâne hareketler diler.

bugün heybetinizle titreyen şu kosova ovası muzaffer olacak şanlı sancağımızın macaristan içlerine doğru gitmesini, bundan sonra hiçbir düşman ordusu durduramayacaktır!

bugün elde edeceğimiz şanlı bir galebe, bütün rumeli’nde allah’ın birliğini yaymamıza sebep olacaktır. insan ömrü uzun olsa bile, bilmez misiniz ki, ebedî değildir. bir gün biter, son bulur. baki kalacak olan yüce allah’tır.

allah’ın birliğini yayarak cennete varmak isteyenlere, işte şanlı savaş meydanı. allah allah diyerek hücum ve savlet eyleyiniz!

“(büyük türk zaferleri, hazırlayan: sıdıka gürer, tercüman gençlik yayınları, istanbul. s. 52)
-arkadaşlar gemileri karadan yürütelim dedik.
+yok amına...
Ya istiklal ya ölüm.