bugün

geçtiğimiz günlerde istanbul'daki taksiciler uber'e karşı bir eylem düzenlediler.

fakat yapılan eylemde, neden uber'in yasaklanması gerektiğine karşı tek bir söz söylenmedi. bunu da söylemek sanırım bana düşüyor.

taksicilere yadımcı olmak için uber neden emek hırsızı? sorusuna cevap vermeye çalışayım...

öncelikle türkiye'nin neresinde olursa olsun; taksi plakası bir yatırımdır ve her yatırım sana sürekli para kazandıramaz.

dolar'a yatırım yaparsın düşerse zarar edersin, altın alırsın ondan da zarar edersin, borsa oynarsın yine zarar edersin taksi plakası için de geçerli bu. 40 yıl önce plaka alıyorsun ve istiyorsun ki sana hala istediğin gibi kar ettirsin bu mümkün değil. bu sebepten dolayı uber emek hırsızlığı yapıyor.

yani bundan sonra taksicilere "yakın mesafe gideceğim, alır mısınız?" diye sorduğumuz an, alacağımız red cevabı üzerine "peki o zaman uber çağırayım." diyeceğiz.

ve ne olacak taksiler kendi hizmet standardını yükseltmek yerine uber'in daha fazla insan tarafından bilinmesini, filosunun genişlemesini sağlayacaklar. tamam akli bali bir insanevladı olarak uber'in taksilerin lehine yasaklanmasındansa, gerekli yasal sürecin tamamlanıp alternatif bir hizmet olarak çalışmasını tercih ederim.

yani sizin anlayacağınız uber, taksilerin kalitesinin artması için harcanacak emeği çalıyor.

çin'deki taksiciler uber'in rakibi olmak için didi chuxing diye bir uygulama ile rekabet ediyor. bizde ise booking.com'a yaptıkları gibi rakibi olan her şeyi kapatalım. aman kafanızı çalıştırıp yenilikçi olmayın. müşteriler demek ki iyi arabaya binmek istiyor biz de 2010 model linea'ları elden çıkartalım falan demeyin. hep haklı olun e mi?
kimse kusura bakmasın uber candır. mafya yapılı taksiciliğe rakip olarak gelen en ciddi oluşumdur.

söylenilenlerin aksine kalitenin artması taviz vererek olmaz; rekabet edilecek firma sayısına, rekabet gücüne ve fiyatlandırma politikasına bağlıdır. örneğin; eskiden turkcell'in fiyatlandırmasını hatırlayanlar iyi bilir. fahiş fiyatlar koyuyordu. peki sonra ne oldu? diğer operatörlerin sayısının artması, popülerleşmesi ve kampanyalarının artmasıyla deli gibi kan kaybedince fiyatlar gitgide indi. belki yine pahalı ama diğer operatörler ile uçurum yok arasında.

şimdi dönüp bakalım taksilere. bu arada en baştan söyleyeyim bu mağdur taksici edebiyatını yapanlar da taksicilerden daha çok plaka sahibi zenginler. doymadılar milleti sömüre sömüre. yıllardır ağlayarak prim yapıyorlar fetö gibi.

ee taksiciler kendilerine rakip olmadığı zamanlarda kafalarına göre at koşturup fiyatlandırma yapıyorlardı. müşteri beğenmeme huyları hala var.

daha birkaç hafta önce 'hamile eşini kısa mesafe diyerek almayan taksi durağı' haberi döndü. ki çok var. istanbul'da kısa mesafe gitmek için yalvarsanız da götürmüyorlar.

yolu uzatarak giden taksicileri anlatmaya gerek var mı?

uber için vergi kaçırıyor diyerek baskı kurmaya çalıştılar ama yemedi. çatır çatır vergi ödüyor adamlar. asıl taksicilerin o torpido gözlerindeki makbuz koçanlarını hiç dolu göreniniz oldu mu? hele bir de binerken makbuz isteyeceğinizi söyleyin, taksimetre fiyatından 50 kuruş bile düşüyor mu göreceksiniz.

pis araçları anlatayım mı? oturduğum koltukta sakız varmış, öylece oturdum bundan 3-4 yıl kadar önce. inerken fark ettiğimde iş işten geçmişti. taksiciye neden dikkat etmiyorsunuz aracınıza diye çıkıştığımda "bana mı sordun binerken, bakaydın" demesini mi anlatayım?

"aç şu navigasyonu da nereye gidiyormuşsun görelim" diyerek beni elimde telefonumla 40 dk kitleyen taksiciyi mi savunayım?

daha dünya kadar madde sıralarım da ruhum daralıyor anlattıkça.

şimdi uber'e dönüp bakıyorsun. ne kadar ödeyeceğini bilerek biniyorsun. seni en yakın güzergahtan götürüyor. alternatif aramaya çalışmıyor.

kısa mesafe de olsa uzun mesafe de olsa götürüyor. hiç sızlanmadan, şikayet bile etmeden.

ukalalık yapan, üff püff yapan dangalak bir şoför yok. adam takım elbiseli, gayet şık geliyor. kapını açıyor. seni özel hissettiriyor. belli ki bu işe ihtiyacı var ve işini severek ve hakkını vererek yapıyor. çünkü senin ona vereceğin puan doğrultusunda para kazanıyor ve devamlılığı artıyor. bunu bildiği için de dikkatli davranıyor. ama taksici sigara içiyor. içi leş gibi kokuyor. bir de laf yiyorsun serzenişte bulunursan.

seni 3 yaşını geçmemiş vip araçlarla götürüyor. bey, hanım veya efendim diyerek konuşuyor.

her şeyden ve her şeyden öte uber ve taksi arasındaki fiyatlara bakarsak; 30 km'den sonra uber çok daha ucuz, 10-20 km arası taksi 5 lira daha ekonomik, 0-10 km arası ise taksi 10 lira ucuza geliyor. tabi taksilerde dur-kalk veya trafikte beklemek de para yazdığından dolayı eğer ki bu km'ler için trafik sıkışıklığı varsa aynı fiyata geliyor. 5 lira için allaha emanet gitmektense uber'i tercih etmek de doğal bir seçim tabi.

e şimdi bütün bunları bildikten sonra paramla rezil olacağımı bilerek taksiye mi binerim; yoksa uber'i mi tercih ederim?

sizce düşünmeye gerek var mı?
uber bizi o ne idüğü belirisiz taksicilerden kurtardığı için candır.

bir kaç sene öncesine kadar, evimi geçindiririm gayesiyle bu iş yapanlara

çok az da olsa rastlanıyordu, şimdilerde kopuk yatağı oldu.

özellikle istanbula dışarıdan gelenler, o sarı taksilere çok dikkatli olsun

mümkün olduğu kadar da binmesin.
milliyet gazetesinde yazan mehmet tez, uber'in nasıl bir emek hırsızı olduğunu köşesinde belirtmiş.

--spoiler--

Uber olmasa eve yürüyerek dönecektik

Taksim’den bizim ev aşağı yukarı 15 km. Gece yarısından sonra ilginç bir yürüyüş olabilirdi. Şanslıysak sadece soyulur, tecavüze uğramadan ya da öldürülmeden sabaha doğru evde olurduk aziz istanbul’da.
Çünkü her tarafının birbirine yer altından köprülerle, tünellerle bağlandığı iddia edilen bu şehirde, “Şuradan şurası sadece 15 dakika” diye pazarlanan bütün hizmetler ve güya mümkün olan bu şehir içi seyahat, sadece ve sadece gündüz işi gücü olmayanlar için keyif verici bir seçenek.

Sabah işe gidiyorsanız, akşam iş çıkışı saatinde eve ulaşmaya çalışıyorsanız, o saatte metroya bile binilemiyor kalabalıktan. Otobüs, minibüs ve metrobüs Allahlık. Şansınız varsa birkaç saate gideceğiniz yere ulaşıp işinize başlayabiliyorsunuz.

Akşam evde çay demleyip dizisini izleyenler için de sorun yok. Zira geceleri evden çıkmazsanız ulaşım sorununuz da olmuyor.

Lafı uzattım biliyorum. Geçen akşam eş dost toplandık, Cihangir’de güzel bir yemek yedik. O büyüleyici manzarayı, gece olduğunda istanbul’un bütün kirini günahını sihirli bir yorgan gibi örten karanlığı, şehrin sırtlarındaki mahallelerin Boğaz’a vuran ışığını, vapurları, tarihi yarımadanın masalsı siluetini iyimserlikle ve mutlulukla izledik lokantamızın penceresinden. Ardından Cihangir’de biraz yürüyelim dedik ve yolumuz maalesef Taksim’e kadar çıktı.

Ortam berbattan da öte insanlık adına utanç ve endişe verici. Birkaç yıl öncesine göre değişmeyen tek şey Gezicilere ana avrat söven büfecilerin hiçbir şey olmamış gibi yine Gezicilere kıytırık hamburgerlerini satmasıydı. Suriyeli dilenciler çete halinde insanı taciz ediyor. Üstünüze atlıyor, bağırıp çağırıyorlar. Aldıkları sadakayı paylaşmak için de birbirlerini sokak ortasında tekme tokat dövüyorlar. Suriye açılımında son durum bu.

Taksim açılımında son durum ise şöyle: Beton meydan, metronun da gece yarısında kapanmasıyla -çünkü gece evinde oturmayanlar toplu taşıma hizmetini hak etmiyor- uğursuz bir kalabalığa teslim olmuş. Yayalaştırma dedikleri şey, kaçacak yer olmayan bir cehennem.

Taksiler her yanı işgal etmiş ve tam anlamıyla terör estiriyorlar. Her yerde durup kalkıp trafiği kilitlemekten başka, arsızca müşteri ve adres seçiyorlar. Çaresizlikten kapısını açıp binmeye hamle yaptığımız ilk taksi “Arap beklediğinden” bizi almadı. ikincisi ben sadece karşıya gidiyorum dedi. Üçüncüsü hiçbir şey demeden eliyle “yok” işareti yaptı.

Yaklaşık 30 dakika boyunca taksi terörü, dilenci terörü, sarhoş terörü, birtakım arsız satıcılar, kavga eden insanlar, gerçekten tedirgin edici 8’li, 10’lu erkek grupları arasında taksi aradık ve bulamadık. Bizi kimse almadı ve beğenmedi.

Cihangir’e doğru geri yürüyüp daha güvenli bir yer aramaya karar verdik. Firuzağa’da “sihirli uygulama” açıldı: Tabii ki Uber. Beş dakika içinde tertemiz bir araç geldi. Son derece saygılı bir şoför yolcu koltuğundan inerek bize kapıyı açtı. Memnuniyet ve minnettarlıkla içeri girdik. 15 dakika sonra evimizdeydik.

Neymiş, Uber emek hırsızıymış. Hadi oradan!

yazıya burdan da ulaşabilirsiniz: http://www.milliyet.com.t...sa-eve-yuruyerek-2542496/

--spoiler--
emek hırsızı olduklarını düşünmüyorum, kısa mesafeye çemkiren, burnundan kıl aldırmayan taksicilere bir oluşumun dur demesi gerekiyordu, tertemiz araçları ile, kibar şoförleri ile takdir ettim bu uber'i, türkiye'nin her yerinde yayılmalarını isterim.
orospu çocuğu taksicilerin emek hırsızı olmadığı yerde über hiç değildir.
Gerçekten pislik mafyalara kalmış şehiriçi ulaşım sektörüne bir ıslahat gelmesi gerek artık bunu yapacak ise ve şu an yasal olarak engelsiz kullanılıyor ise ben de kullanacağım uygulamayı.
Kimse kusura bakmasın benim de iki dayım bir amcam bu işlerden yıllarca ekmek çıkardılar onlarla bile konuştuğumuz şeyler aynı ahırın kapısını kıran bu işlere geldi tebelleş oldu diyor onlar da. .
kim bunu söylüyorsa ben ondan şüphe ederim.

boş konuşacaklarına kendileri de aynı sistemi kursunlar

rusyada ve ukraynada adamlar kendi uberlerini kurdu bile.

bunlar anca boş boş ötsün.
taksici terörüne alternatiftir. bir taksi plakasının neden milyonlar değerinde olduğunu sorgulatır.
Geçen hanımla istanbula gittik.
Taksim-istiklal gezmek için arabayı gezi parkının oradaki otoparka bıraktık otopark ücreti 20 tl.
Sonra dolmabahçe sarayına gidelim dedik.
Arabayı otoparktan alıp bir daha otoparka girmek yerine çılgın dürümcünün oradan taksiyle gitmeyi düşündük.
Orada duran taksiye binerken dolmabahçeye gideceğimizi söyledik.
Yavşak ne dedi biliyor musunuz?
"Abi buradan gitmez, karşıdan bineceksin..."
Lan karşıdan ne alaka köpek?
Sen hatlı güzergahlı dolmuş musun it?
Neyse, ya sabır diyerek karşı kaldırıma geçtik orada peş peşe durdurdugumuz 3 taksici de "abi dolmabahçeye gitmez" dedi.
Peki 4. Taksici ne dedi biliyor musunuz?
"Bugün saray kapalı boşuna gitmeyin" dedi.
Sanki müzeler müdürü pezevenke bak...
Neyse gavura minnet edeceğime şeyimi kesip yerim.
Gittim arabamı otoparktan çıkardım indim dolmabahçeye. Yeniden otopark parası verdim...
Demem o ki bu göt istanbul taksicilerine ne yapsalar az.
taksici camiasının sloganı.

uber denen şirket, bu başlıktaki entrylerde gördügüm kadarıyla taksicileri bir "kalite" devrimiyle yıkmaya kendini adamış görünüyor.

bu ülkenin insanından ne kadar umudumu kesmişsem taksicisini de, taksiciden memnun olmayan kitleyi de ayrı ayrı sikmek niyetindeyim. bir tanesi taksicinin dış görünüşüne takmış. sana ne yarrak. birine dış görünüşünden dolayı bir önyargıyla yaklaşırsan o adamı her şekilde suçlu görürsün. sen onu öyle betimlemişsin beyninde. takım elbiseli katil olmaz sanıyorsun. umuyorum bir taksici bir gün götüne beyzbol sopası sokar.

gelelim taksicilere, çocukken bize aşılanan "yabancılara kapıyı açma, bir şey verirse alma" tarzı baskıların sonucu olarak insanlar kolay kolay yabancılara güvenemiyor, özellikle de taksiciyse egitimsiz olmasından dolayı önyargıyla yaklaşılıyor. fakat bu ebeveyn ögütlerinin hiçbiri de temelsiz degil. sonuçta binbir türlü insan var, taksicinin arabasına tek başına binen bir kadının tecavüze ugramayacagına dair bir garanti yok. eger taksiciler böyle bir garanti verselerdi insanlar bu kadar memnuniyetsiz olmazdı. bunu saglamak çok zor ya da masraflı olmamasına ragmen kolaya kaçıp rakip firmayı kapatmaya yönelik söylemlere ve eylemlere girişmişler.

bunları söylerken taksiye, toplu taşımaya göre 10-15 kat daha fazla ücret almasından dolayı çok fazla binmedigimi de belirteyim. bindiklerimde de bahsedilen profillerde taksiciyle karşılaşmadım. hatta sınava giderken beni yetiştirmek için canını tehlikeye atan bir amcaya da denk geldim.

iki tarafı da haklı ya da haksız gördügüm noktalar var, mesela;

-taksici takım elbise falan giymek zorunda degil. çünkü takım elbise giyince, sinekkaydı traş olunca içindeki insan degişmeyecek. böyle bir talepte bulunan insan amerika'da wall street dallamalarından çok kazık yer benden söylemesi. onlar tam istedikleri profilde adamlardır.

-kimsenin bagajını taşımak zorunda da degil, bunu yaparsa bu bir nezaket göstergesidir, ama hiçbir taksicinin böyle bir zorunlulugu yok. malzeme senin malzemen. sen getirdin onu, taşıyabilecegin kadarını getirebilirdin.

-kimseye kapıyı açmak zorunda da degil. böyle bir yavşaklık mı var? sen kimsin de senin kapını açsın ya o adam. efendisi misin? adam senin kölen mi? yoo, sadece karşılıklı anlaşma geregi para verip seni bir yere götürmesini isteyeceksin. böyle bir davranışta bulunan şoförün saygılı birisi oldugunu düşünen maldır. adam bunları zorunluluktan yapıyor, içinden anana bacına sövüp sövmedigini bilemezsin.

-taksici gerçekten kötü düşünceli olabilir, bunlara taksiciler önlem alabilirler, mesela araç ortasına kurşun geçirmez bir cam koyarlar böylece yolcuyla şoför muhattap olmaz. arkadaki kapıların emniyet kilidi ayarı da manuel olur, böylece kimsenin yolculuk sırasında başına bir şey gelmeyecegi garanti edilmiş olur.

-taksiciler müşteri seçiyorlar, yolu uzatıyorlar ve bu tarz şark kurnazlıklarına başvuruyorlar, bu bir gerçek. bu da müşteriler açısından bir sorun ve bunu da çözmesi gereken yine taksicilerdir.
ukrayna' nın odesa şehrinde otelden arcadia adı verilen yere - ki arada 5 kilometre var - 70 grivnaya gittik - ki çok komik bir fiyata geliyor türk parası ile hesaplayınca. dönüşte tek başıma döneyim dedim ve kazığı yedim. uber candır kısacası. uber ülkede yayılmalıdır. yüksek taksi fiyatları ile ancak böyle başa çıkabileceğiz.