bugün

Edinilmiş özelliklerin kalıtımı, 20. yüzyıl başlarından günümüzde bilim dünyasında kabul görmüş bir görüştür. Genel olarak yaşanılan ortamda meydana gelen ufak bir değişiklik, ortamda yaşayan canlıların tümü veya çoğu üzerinde bir etkiye neden olur. Bu canlılar, başlangıçtaki ortama (yani meydana gelen ufak değişiklikten önceki ortama) geri konulduğunda, bu yeni özellik devam eder. Bu bir kalıtım haline dönüşür, özellik olayı yaşamamış yeni nesillerde de kendisini gösterir.

Antik çağdan Hipokrat, Aristo da dahil olmak üzere Lamarck, Weismann, Lisente gibi bir çok bilim adamı bu görüş üzerinde birleşir. Hipokrat'ın Yunan efsanesine göre; Atina kralı Theseus, tanrılar tarafından cezalandırıldığında oturduğu taşa yapışır. Herkül, onu kurtarmak için yapışan kısmı keser. Theseus'un butu bu taşa yapışık kalır. Bu yüzden Atinalılar küçük butludur. Hipokrat'ın bu efsaneyle sembolleştirdiği edinilmiş özelliklerin kalıtımıdır.

Bu gün dünyada ortaya çıkan reenkarnasyon hikayeleri edinilmiş bilgi kalıtımı ile açıklanır. Geçmişteki bireylerin yaşadığı olaylar bir tür genetik geçişle, hiçbir deformasyona uğramadan, aynen aktarılır. Böylece yeni birey, önceki bir hayatından ve bu hayatta yaşadıklarından söz eder. Yine hipnoz durumlarında ortaya çıkan reenkarnasyona benzer anlatılar, bilinçaltında kalan edinilmiş özelliklerin kalıtımlarının açığa çıkması durumudur.

Ailelerdeki bazı özellikler, birkaç nesil atlayıp tekrar ortaya çıkabilmektedir. Sözgelimi; dedesinde, ninesinde, annesinde, babasında hiç mavi gözlü olmayan birey, mavi gözlü olabilmektedir. Bu tür fiziksel kalıtımlar, yakınlarımızda, çevremizdeki insanların yakınlarında karşılaşa- bileceğimiz doğal olaylardır. Hatta iskandinav bir çiftin, zenci bir çocuğu olması bilim dünyasına bomba gibi düşmüş, edinilmiş bilgi kalıtımı görüşünü bir şekilde güçlendirmiştir. Nitekim iskandinav kökenli bir çiftin, çok uzun nesiller önce Afrikadan göçtüğü ortaya çıkmıştır. Afrika'dan göçen bu bireyler, asırlar sonra coğrafi şartların ve yeni evlenmelerin etkisiyle yaşanılan ortama uyum sağlamış, klasik iskandinav tipinialmıştır.

Orta Asyalı kavimler, kum fırtınalarının etkisiyle kasların harekete geçmesi sonucu çekik göz özelliğini kazanmıştır. Anadolu'ya göçen Türk kavminde ise coğrafi şartlar etkisiyle bu kas hareketinin bir işlevi kalmamıştır. Zamanla yeni nesillerde göz, çekik durumdan sıyrılarak bugünkü düz halini almıştır. Ama bugün dahi, bazı bireylerde bu eski Türk göz tipinin devam ettiği görülür. Toplumdaki çekik gözlü bireyler, edinilmiş özelliklerin kalıtımı ile açıklanmaktadır.

Yapılan antropolojik kazılarda, Türklerden önce Anadolu'da yaşayan uygarlıkların bireylerin kemik buluntularıyla, Anadolu'da yaşayan Türklerin antropolojik yapısı arasında benzerlikler göze çarpmaktadır. Bu veriye dayanarak bazı bilim adamları Anadolu'nun eski kavimleri ile Anadolu Türkleri arasında akrabalık bağının bulunduğunu iddia etmektedir. Bu edinilmiş özelliklerin kalıtımı kuramına göre doğru değildir. Olsa olsa, bu iki canlı grubunun aynı veya benzer coğrafi şartlara maruz kalarak benzer fiziksel değişimler geçirmesi olarak açıklanabilir.

Bahaeddin Ögel'e göre Atlı Türklerin düşmanları, yine atlı olan komşuları idiler. Bu sebeple atlı düşmanlar, onları bir anda bastırabiliyor ve her şey de o anda yok olabiliyordu. Yaşamak isteyenler her an savaşa hazır olmalı idiler. Nitekim Dede Korkut da Oğuzun düşmanı uykudur.' demişti. Toplum bir anda savaş düzenine girmeli ve bu sosyal bir güdü olmalı idi.

Edinilmiş özelliklerin kalıtımı görüşüne dayanarak, bugün Türklerde görülen ufak bir tıkırtıdan sıçrayarak uyanma, uyku halinde bile sese duyarlı olma durumu, Türk tarihindeki her an savaşa hazır olmak, uykuda tetikte olmak sosyal güdüsü ile açıklanabilir mi?

agresifiyetliksiz, 2009
(bkz: intihal)