bugün

ilk önce dumanı gözüken insanlar bilirim ben. sonra bacası. daha sonra gövdesi. en nihayetinde tüm varlığı hissedilen.
"dünya yuvarlaktır" deyip de giyotine giden dahi halt etmiştir. ben, "her şey yuvarlaktır" diye bağırırım. duyan olmaz. anlarsa giyotin anlar. cellat anlar.

tezimi ıspatlayacak argümanım olmaz. çünkü; ilk önce bedeni kaybolmaz dumanını gördüklerimin. daha sonra bacası, en nihayetinde dumanı kaybolmaz bin bir zorlukla bulduklarımın.
bir anda kendisi kaybolur benim her şeyimin. ya da her şey benim. farketmez.

öylece izlerim uzaktan dünyanın yuvarlaklığını. aşkın ele avuca sığmazlığını. kedinin oynadığı yumağa benzeyen koca koca hayat'kırıklıklarını. sonunda hepsi ufuk çizgisinde kaybolur gider. macellan' ın gemisinin direği gibi. dokunacak, tadacak, dilimle hissedebileceğim hiçbir şey kalmaz.

geleceğin sırtına bindirilip de gelecekten gelmesi beklenen hiçbir şey gelmez. ben, kendi hayatımın hızlı treninde geçmişe koşarım. belkilerden medet ummadan. geleceğin sırtına binmeden. bugünle sevişirim. kesinliklerle tıraş ederim sakallarımı. zihnimi tamamlarla, olurlarla açarım. iki ucu körelmiş belkilerle değil.

hep batı' ya gidersen doğu' ya varırsın ya. hep aşka koşarsan yanlızlığa çıkarmış yollar. bugünden geci yok; ümit burnu' nda kırıyorum dümeni. rotam hep yanlızlığa, belki sonu gerçek bir aşka çıkar.
dünya bir masaldır!

(bkz: puslu kıtalar atlası)