bugün

görsel

devrim mi? sosyalizm mi?
Teröristlik yapan kürt ırkçılığıdır.
Abdnin orospusu olmuş biji obamacı köpek sürüsünün kendini sosyalist zannettiği komik direnemeyiş. 3 5 saat sonra katliam var diye zırlamaya başlarlar.

daha da açığı şu ki eline silah almış olan bütün teröristlerin anasını sikeceğiz. Obama babanız gelsin sizi kurtarsın.
(bkz: iyi denemeydi montaigne)

Her bokta kendini haklı çıkarmaya çalışan çığırtkan bir terör yandaşının söylemi.

Hendek açmayı hoş görmekte nedir aq? Sivil halk dediğiniz kesimi öldüren entari giyip sokağa dökülen itlerdir bilmiş ol.
Çoğu zaman içine düştüğümüz bir hata var. ‘’Türkiye’nin doğusunda yaşananlara karşı batısının tepkisizliği’’nden şikayet etmek, ‘’Batının kardeşliğe ihaneti’’nden söz etmek ve özellikle kağıt üzerinde kalan saf vicdani çağrılarda bulunmak anlamsızdır. Ortada ahlaki vb değil pratik, teknik bir sorun vardır. Eğer belli bir örgütlenme planı uygulanmıyorsa, proleter ve emekçi kitleler tüm burjuva ve küçük-burjuva etkilere karşı kale gibi sağlam devrimci partisinden yoksunsa, hareket tek bir merkezden en katı bir disiplinle yönetilmiyorsa, böyle çağrıların ve gerçek devrimci bir hareketin temelindeki siyasi ve ideolojik birliğin kurulmasına çok zararlı olabilecek söylemlerin ciddi hiçbir faydası olmaz. Objektif önkoşulların yanında, gerekli öznel önkoşullar yetersizse, bir yerde kendiliğinden patlak veren hiçbir çatışma veya isyan, ülkenin en stratejik merkezlerini birleştiren, aynı anda harekete geçiren ve tam donanımlı bir devrimci ayaklanma doğrultusunda desteklenemez. Devrim ise duygusal aydınca çağrılar sebebiyle değil, esas olarak, kitlelerin gerçek, somut bir zorunluluğu varsa ve kitlelerin zihni eylemlerinin sonuçları hakkında netse gerçekleşir.
Kitle savaşımı ve devrim sorununda ne iradeci ne de kendiliğindenci bir konuma sürüklenmemeliyiz. Bu sorunda egemen sınıfın yönetememe krizi, ekonomik sıkıntı ve bunalım, emperyalist savaş, ulusal ve sömürgesel çelişkiler ve kitlelerin genel hoşnutsuzlukla beslenen eylemleriyle beraber, kitlelerin siyasal bilinç ve örgütlülük düzeyi diyalektik bir etkileşim içindedir. Burada siyasal bilinç ve örgütlülüğün taşıyıcısı partidir. Ve de bizde en ciddi sorunları es geçip, tali işlerle uğraşıp, batı-doğu edebiyatı yapan oportünizm, her zaman için öznel tarihsel etkenin, yani partinin ve devrimci önderliğin rolünü ve önemini azımsamakta, hatta tasfiyecilikle ortadan kaldırmaktadır. Devrimin gerçekleşme koşullarının, ortak mücadelenin ve devrimci durumun varlığı halinde, kitle mücadelesine egemen sınıfın devrilip iktidarın alınması yönünde rehberlik edecek ve mücadeleyi devrime doğru ilerletecek taktiklerin uygulayabilecek olan partidir. Mücadelenin artık iktidarın alınmasını mecbur kıldığı düzeyde olgunlaşması, yani doğrudan devrim aşamasına yükselmesi durumunda ise ayaklanma taktiklerini cesur ve basiretli biçimde ileri sürebilmesi ve bu doğrultuda gereken fiili hazırlığı yürütmesi gereken de partidir.
Proleter ve emekçi kitleleri birleştirebilecek ve zafere ulaştırabilecek olan bir devrimci önderliğin kurulmasının üzeri içi boş bir edebiyatla örtülemez. Proletaryanın devrimci örgütlülüğünü sağlama çabası, kararlılık, planlı çalışma ve sabır, zor görevleri devrimci disiplin ve azimle yürütebilmeyi gerektirir. Proleter saflarda liberal, reformist, tasfiyeci oportünizmden kopmak, kitlelere nüfuz eden ve dönemin gerçek devrimci görevlerinin altından kalkamayacak olan tüm parti ve akımlarla mücadele etmek zorundayız. Bunlarla bir arpa boyu yol alınamayacağı açıktır. ileri sınıfın atılımının ve politik bir eylemsel canlanışın başlatılabilmesi, bu uğurda planlı, kararlı ve sürekli bir mücadele yürütecek öncü unsurlara ve özellikle onların devrimci nitelik ve azmine bağlı olacaktır. Bu türden bir örgütlülük temelinde işçi hareketinde sağlıklı bir zemin ve yükseliş sağlanamadığı sürece, savaş karşıtlığı ve barış destekçiliği gibi nedenlerle kendiliğinden meydana gelebilen kitle hareketlerinin yine kendiliğinden sönümlenmesi kaçınılmazdır.
Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, savaş vb. doğru bir önderlik ve örgütlülük temelinde pekala proleter devrime yol açabilir. Fakat yeterli örgütlülük ve kılavuzluktan yoksun olunması durumunda, aynı koşullar burjuva gericiliğin ve faşizmin yükselişine de meydan verir. Böyle bir süreçte işçi hareketine, ancak ve ancak, Bolşevik tarzda politik öncüler yol gösterebilir. Kriz ve şiddetli çatışmalarda kafası karışmayacak, yeterli kapasite ve hazırlığa sahip örgütlülüklerle, işçi sınıfının enternasyonalist devrimci mücadelesinin gereklerini yerine getirebilecektir. Sınıf hareketinden kopuk sözde bir devrimci iradecilik sergilemek, enternasyonalizmi soyut bir dilek haline getirmek mazur görülemez.
Eğer IŞiD vd. Suriye Kürtlerini boğazlayabilseydi, burjuvazi ve hükümet ‘’çözüm süreci’’ ve ‘’barış’’tan bahsetmeye devam ederdi. Bugün ise söz konusu olan ‘’PKK’yi bitirme, Güneydoğu’yu teröristlerden temizleme’’ savaşı değildir. Birincisi PKK bugünün meselesi değil, dün de vardı. ikincisi, dünya kapitalist kriziyle beraber keskinleşen emperyalist çelişkiler ve içerde tekelci sermayenin tıkanıklığı, TC burjuvazisinin ve hükümetinin bu çelişkilerden faydalanma ve kendini düzlüğe çıkarmak için faşizme ve emperyalist savaşa yönelme durumunu doğurmuştu. Burjuvazi ve hükümet, eğer Diyarbakır’dan Şam’a, Şam’dan Musul’a bir pazar arayışı, bir işgal ve hegemonya savaşı içindeyse, o bu savaşta neredeyse her cephede kaybetmiştir. Elini uzatabildiği sadece ‘’Diyarbakır Kalesi ve Surları’’ kalmıştır. Burjuvazi ve hükümetine gerekli olan PKK’nin ortadan kaldırılması değil(PKK’yi bu şekilde asla yenemezler), tam tersine, ona yönelik bir savaş ilanıdır. Bu şekilde amaç, PKK’nin varlığını kendi özel amaçları için kullanmak, faşizmi geliştirmek, işçi ve emekçileri bölmek ve sindirmek, hem iç politik engellere karşı sermayeyi teskin etmek, hem de küçük-burjuva kalabalığın milliyetçiliğine bir zafer sarhoşluğu tattırmaktır.