bugün

lafa gelince hepimizin yaptığı bıdı bıdı. seviyoruz demokrasiyi, vazgeçmeyiz, mutlak olmalı. mı acaba?

valla aslında pek de öyle değil.

samimi olalım, en azından kendimize.

bak mesela dtp diye bir parti var. milletvekilleri var. konuşuyorlar bize göre abuk subuk, elimizde olsa hepsini sustururuz. ee hani demokrasi. eğer biz bu demokrasi denen mereti gerçekten seviyorsak ve sindirebildiysek, dinliycez bunları, kızıp köpürmeyeceğiz, asıp kesmiyeceğiz.

ama zor di mi? nasıl hazmedeceksin. ama demokrasi işte. hazmedeceksin.

tabi sadece dtp örnneği değil. kimimize göre akp, kimimize göre de chp zihniyeti. kahrolsun bunlar ya, kim konuşturuyor bunları.

yok arkadaş yok, samimi olalım biz demokrasiyi falan sevmiyoruz. bizim gibi düşünmeyenleri sevmiyoruz, farklılıklara tahammül edemiyoruz.

kim çıkarmış lan bunu?
uçuruma gidiyoruz, buna demokrasi deniliyorsa;
(bkz: yemişim böyle demokrasiyi)
olması gerekendir. ancak daha başından söylenmesi gereken şeyler var. bu ülkede, tersane işçileri kum torbalarından daha değersiz ise ve ölüme gönderiliyorsa, halkın her hak talebine sopa gösteriliyorsa, öğrenci haklarını isteyenler okullardan atılıp, başlarına gelmeyen kalmıyorsa, halk yoksulluğu iliklerine kadar hissediyorsa ve birileri sefahatini büyütüyorsa, demokrasiyi savunacağız. ama o demokrasi, kimin demokrasisi olacak, önce bunu sorgulayarak başlayacağız. ekranlarda demokrasi nutukları cekenlere inanmayarak, bu sorgulamaya başlanabilir.
henüz mantığımı yitirmedim. zira doğruluğuna, geçerliliğine, içeriğine, sonuçlarına bakmadan sırf çoğunluğun istediğini kabul etmek bana mantıklı gelmiyor.