bugün

dam'a anadolu'da hem mapushane, hem de ahır; bazen 'mahpus damı' da denir.
damağası 'mahpushaneyi soyan azılı haydut' demektir.

kemal tahir'in 1948'de yazmaya başladığı ancak tamamlayamadığı damağası, öldükten sonra geride kalan müsveddelerin biraraya getirilmesiyle basılan ve çıkmadan adı en çok duyulmuş olan kitabının ismidir.

kitap, 3 ayrı hikayeden oluşmakta ve çorum cezaevi'nde geçmektedir. kemal tahir çorum lehçesini o kadar iyi kullanmıştır ki gözlemciliğinin büyüklüğünü bir kez daha ispat etmiştir okuyucuya. kahramanlarının bir çoğu ile gerçek hayatta tanışmış olması muhtemeldir zira kendisi de bir süre çorum cezaevinde yatmıştır. buna kanıt göstermek gerekir ise kitabının girişinde belirtmiş olduğu notu iliştirmek gerek.

' panait istrati, bir romanını -boydan boya bir veremliden dinlediği için -, 'iyi veya kötü bütün veremlilere' ithaf etmiş. ben bu romanda yazılanları mahpuslarla birlikte yaşadım. fakat hamdolsun hiçbir zaman ıstrati kadar yufka yürekli değilim .iyi veya kötü diyemem! ben kitabımı ,sadece,bütün dünyadaki namuslu mahpuslara ithaf ediyorum.'

belden aşağı esprilerin hemen her sayfada göze çarptığı bu eseri okurken yüzünüzde tebessüm olacağı ise kesindir.

kanımca bu eser büyük romancı kemal tahir'in en çok üstüne düştüğü eselerinden biridir. bu romanla ilgili çalışmaların 40 lı yıllara kadar uzanması buna sebep gösterilebilir.